Aslen Lübnanlı Müslüman bir Arap olan Fransız yazar Amın Maalouf’un “Araplar’ın Gözünden Haçlı Seferleri” isimli kitabını henüz bitirdim.
Amın Maalouf kitabının “SONSÖZ” bölümünde “Peygamberin ümmeti dokuzuncu yüzyıldan sonra kendi kaderinin iplerini elinden kaçırmıştı. Yöneticilerinin hemen hepsi yabancıydı. İkiyüz yıllık Frenk işgali boyunca gözlerimizin önünde resmi geçit yapan onca kişilikten hangileri Araptı? Vakanüvisler, kadılar, birkaç yerel emir -İbn Ammar, İbn Munkiz- ve iktidarsız halifeler” diyerek, muhtemelen önce Fars kökenli Büveyhilerin, arkasından da (1055’ten sonra) Selçuklu Türklerinin, Abbasi Hilafeti’nin yönetimini fiilen devraldığı tarihlere atıfta bulunduktan sonra devamla şöyle diyor:
“Ama iktidarı asıl elinde tutanlar ve hatta Frenklere karşı mücadelenin belli başlı kahramanları -Zengi, Nurettin, Kutuz, Baybars, Kalavun-Türk’tü; el-Efdal Ermeni’ydi; Şirkuf, Selahaddin, el-Adil, el-Kâmil Kürt’tü. Bu devlet adamlarının çoğu kültürel ve duygusal açıdan Araplaşmıştı haliyle; ama Sultan Mesud’un 1134’te Halife el-Müsterşid’le tercüman aracılığıyla konuştuğunu unutmayalım; çünkü Bağdat’ın kendi boyu tarafından fethedilmesinden seksen yıl sonra bile bu Selçuklu sultanı tek kelime Arapça bilmiyordu…”(*)
Yani Arap Amın Maalouf, bu sözleriyle bir anlamda ve elbette açıkça Arapların Şerefini Türklerin kurtardığını söylüyor.
Amın Maalouf’un isimlerini kısaca zikrettiği isimlerden, İmadeddin Zengi ve Nurettin Zengi Selçukluların Musul Atabeyleridir. Kutuz, Baybars ve Kalavun, devletlerinin resmi adı Türkiye olan Memlük sultanlarıdır.
Sultan Mesut olarak zikrettiği isim ise Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Mesut’tur(1.Kılıçaslan’ın en büyük oğlu Rüknettin Mesut).
El-Efdal, Mısır’daki Şii Fatimi Devleti’nin kudretli veziridir. A.Maalouf, adamın Ermeni kökenli olduğunu söylüyor. Maalouf’un Kürt olarak tanıttığı Şirkuf (Selahaddin Eyyubi’nin amcası), Selahaddin Eyyubi (asıl adı Yusuf), El-Adil(Selahaddin’in kardeşi), El-Kâmil(El-Adil’in oğlu) Eyyubi sultanlarıdır.
A.Maalouf, Arapların şereflerini kurtaran ve namuslarını koruyan Türkler olarak sadece Selçuklu Atabeyleri olan Zengilerden ve Memlük sultanlarından bahsetmiyor kitabında.
Anadolu Selçuklu Sultanları I. ve II. Kılıçaslan ile Sultan Mesut’un da Kudüs’e gitmek için Anadolu’dan geçen Haçlı ordularına büyük zayiatlar verdirerek, Arap topraklarına zayıf kuvvetlerle girmelerini sağladıklarını, dolayısıyla Fatimilerin ve Eyyubilerin zayıf haçlı kuvvetleriyle mücadele etme fırsatı bularak zaman zaman onları yenip telef ettiklerini ifade ile belki de farkında olmadan Arapların şerefinin korunmasında onların komutasındaki Türk ordularının da yardımcı olduklarını ima ediyor.
Bunun yanında kitabında, Yağısıyan, İlgazi, Dukak, Belek, Çavlı, Rıdvan gibi, başta Antakya, Halep, Şam, Mardin olmak üzere; o günün önemli bazı merkezlerinde ve çeşitli seviyelerde görev yapan Selçuklu beylerinden de bahsetmektedir.
A.Maalouf’un, sık sık gönderme yaptığı hususlardan birisi de, gerek Sulçukluların, gerek Eyyubilerin ve gerekse Memlüklerin, Frenklerle mücadele ederken sürekli Turan Savaş taktiğini uyguladıklarıdır.
A.Maalouf, elbette Turan Savaş Taktiği demiyor da, anlattıklarından biz onu anlıyoruz.
O sadece Müslüman ordusunun merkezinin geri çekilerek Frenklerin takibe koyulmasından sonra, yay gibi açılmış durumdaki İslam ordusunun kanatlarının kapanarak düşmanı yanlardan baskı altına almasıyla birlikte, geri çekilen merkezin de tekrar geri dönerek düşmanın çember içine alınıp imha ve esir edilmesinden bahsediyor.
Önceki gün Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “Sayın Trump’la da yaptığımız görüşme neticesinde bize şunu söyledi; ‘Buradan siz DEAŞ’ı temizler misiniz?’ ‘Biz temizledik, bundan sonra da temizleriz. Yeter ki sizler lojistik anlamda bizlere gerekli desteği verin'(dedik) ve çekilmeye başladılar mı, başladılar… Suriye topraklarını huzura kavuşturma işini bizzat üstlenmek mecburiyetinde kaldık…” şeklindeki bize göre tarihi sözlerini duyunca, Türklerin yaklaşık bin sene önce de Arapların şerefini kurtarması aklıma geldi ister istemez.
Yani kader ağlarını yine ördü ve Tanrı, bin sene sonra Arapların şerefini kurtarma görevini yine Büyük Türk Milleti’ne tevdi etti.
Bir anlamda ve elbette bize göre de Türklere işaret eden Mâide Suresi’nin 54. ayeti kerimesi, bir kez daha ete kemiğe bürünerek Türklere bir kez daha Arapların ve elbette Ümmet-i Muhammed’in şerefini kurtarma görevini vermiş bulunuyor.
Allah, tarih boyunca sık sık benzer görevler verdiği Türk Milleti’ni korusun ve yüceltsin.
AMİN…
23.12.2018
Ömer Sağlam
_____
(*)Amın Maalouf, Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, Çev. Ali Berktay, Yapı Kredi Yayınları,19. Baskı İstanbul, 2018, s, 239-240.
Bir yanıt yazın