YİĞİDİN MALI MEYDANDADIR

Türkiye’nin sınırlarını koruması ve beka sorunu yaşamamasının en iyi yolu;
Dış politikanın  “Yurtta ve Dünya’da Barış” ilkesi doğrultusuna çekilmesi,
Karşılıklı dostluk ve iyi komşuluk bağlarının güçlendirilmesidir.
 
*
Ülkenin güvenliğini milyarlara mâlolan silahlanmayla,
Gencecik insanların yaşamı pahasına ve sayısız aileyi yersiz yurtsuz bırakacak bir savaşla değil,
Karşılıklı müzakere ve işbirlikleri üzerinden sağlamak gerekir.
 
*
Ne ki, Erdoğan bir kez daha TBMM’de, siyasi parti gruplarında, sivil toplumda tartışılmadan ve bir sonuca varılmadan;
Türkiye’yi, Suriye’de savaşa götürmeyi öngörüyor… 
Üstelik böyle zamanlarda pik yapan nifak saçan, iki yüzlü ve takiyyeci politik kimliği ve çatallı dili ile;
İşte  bakınız; Denizli Delikliçınar Meydanı’nda konuşuyor:
 
*
“Her fırsatta milleti sokağa çıkarmaya çalışıyorlar.
Ahlaksıza bak, yargı gereken cevabı verecektir. Burası Paris değil.
Sen eğer Gezi olaylarındaki gibi bir şeyler yapmaya kalkarsan, o televizyon ekranında haddini bilmez birilerinin sokağa davet etmesiyle iş yapacağını zannediyorsan,
Bilesin ki, bu millet 15 Temmuz’da FETÖ’cülere ve uşaklarına meydanları nasıl dar ettiyse, yine dar ederiz. Bunu böyle bilesin “derken,
Ağzından köpükler saçılıyor.
 
*
Bilmediğimiz bir karanlıktan çıkmış gibidir.
Batı’nın İslam ve mukaddesatlarına savaş açtığına,
Batı tipi düzenin gayri İslami bir istibdat düzeni olduğuna,
Karşı çıkan Müslüman halklara her türlü zulme maruz bıraktıkları gibi bir şeye inanıyor. 
 
*
Mütemadiyen bu dil ile sözde düşündüğü için kendi ifadesiyle “7 düvelle” mücadele ediyor. 
O meş’um karanlığı ile kitleleri  bireyler bazında hissen, fikren, fiilen zarar görmelerine yönelik,
Yalan, tezvir, aldatma ve sansasyon içeren polemiklerle bombardıman ederek zayıflatıyor.
Ama dünya artık bu faaliyetlerinin sonucunun İslami radikalizmi üretmekten başka bir şeye yaramadığını çok iyi biliyor.
Eh! Beyimizin de canı çoook sıkkılııyor! 
 
*  
Ama Türk Milleti daha çok sıkıntıdadır…
Milyonlarca vatandaş her an ve her yerde 16 yıllık  iktidarın bağımsızlıkçı, antiemperyalist ve çağdaş Türkiye ideali yerine ikame ettiği,
Vahyi akla tercih eden, bu yüzden Batı’daki aydınlanma sürecini tersleyen yöntemlere başvurarak, 
Vatandaşlık yerine din, eşitlikler yerine din birliği, adalet yerine insan olmak benzeri öngörüleriyle,
Dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesine olanak tanımayan,
İşbu  ekonomik ve siyasal yönetim anlayışını oluşturan sözde fikir hayatını, kısacası İslamcı zırvayı protesto ediyor…
 
*
Milyonlarca insan iktidarın baskısına ve zulmüne direniyor, demokratik tepkisini haykırıyor. 
Millet çizgilerin, renklerin, kitlelerin, matematik ölçülerin, geometrik biçimlerin mütemadiyen değiştiği dünyada yerini almış,
Ülkesine ve milletine özgün sevdası, imanı ve türlü birikimiyle; 
Meydanları, sokakları bugün için “Sosyal Medya” ya taşımıştır.
Meydanlar, sokaklar yedektedir  ve Millet şimdilik sosyal medya arenasından haykırıyor. 
Herkes okuyor, herkes yazıyor, herkes içini döküyor, herkes katılıyor, herkes protesto ediyor.
 
*
Çünkü ” Türk İnsan”ı da  çağdaşları gibi evren bilgisi karşısında bilge, sonsuz, yaratıcı Tanrı tasavvurunda yetkinleşmiştir.
Türk profesyoneli de  yetki kullanımındaki otoritesini  karizma, gelenekçilik ve rasyonelist alt yapıda sistematikleştirmiştir.
Böyle bir zamanda Türk Milleti ne şeriatın karanlığı ne din adamının tasalludundadır.
Aklın rehberliğinde aydınlıklara çıkılmıştır…
 
*
Bu birikim ile gelinen  şu dakikada;
İşbirlikçi ve yüce İslam dinini dünyevileştilen bir cemaat ve siyaset gürûhunun,
Yıllarca yeraltından işleyip insanların eğitim, sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı,  
Aşağılık bir çıkar algısına bulanmış din, iman yoluyla kişiler arası ilişkilerin, güvenin, duyarlılıkların sağlanması,
Sonra hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından bir dip dalgası gibi yükselen,
Nihayet FETÖ darbe girişimini akim kılıp, darbeyi kontrollü bir darbeye çeviren ve Türkiye’ye el koyan bu iktidarın,
Uygulamalarını ve işleyişini gözetmesi, kontrol altında tutması,
Aykırı bulduğu noktalarda protestolarını yükseltmesinden daha doğal ne olabilir ki? 
 
*
Millet bu yüzden  hükümetin;
Ülkenin savunması, düzen ve güvenliğin teminatı Adalet’i kendi siyasetine çekerek yok etmesini,
Milletin özgür akıl ve vicdanını tehdit etmeye başlamasını, 
Demokrasi: Hukukun üstünlüğü: Kişisel özgürlükler ve Konuşma özgürlüğünü ihlâl etmesini,  
Dünyaya nesnel bakışın önünü tıkamasına,  bağımsızlığı iki paralık , ulusal birlik ve beraberliği darmadağın etmesini,
Türkiye’yi tüm ülkelere düşman eden Osmanlıcı ve İslamcı zihniyetini, 
Akıl almaz boyutlarda yolsuzlukları,
Gelir ve vergi adaletsizliğini, Emeği aşağılamasını, tıkanan ekonomiyi, yoksulluğu, 
Hah,hah, ha! Bunların üzerine inşa edilen totaliterizm soytarılığını,
Ne yani? Durduk yerde Milleti Suriye’de terörle mücadele diye sonu meçhul bir savaşa sürüklemesini,
Sonra totaliterin utanmazca “Şimdi haddini bil haddini. Bilmezsen haddini bu millet patlatır enseni” demesini,
Elbette sokaklarda, meydanlarda, kahvehanelerde, evlerde, sosyal medyada protesto ediyor, edecek…
Buna yerden göğe kadar hakkı bulunuyor. 
 
*
Unutma, Türk Milleti bir silindir gibidir hiç bir engel tanımaz.  
Hele, senin bu diline asla ödün vermez.
 
*
Necati Cumalı;
“Kaç günümüz varsa şunun şurasında,
O kadar güneşimiz var.
Her günlük hakkımızdır mutluluk
Anla
Dün bugün eksilen güneşler,
Ödenmez yarınla “diyor.
 
19. 12. 2018
Türkiye'nin sınırlarını koruması ve beka sorunu yaşamamasının en iyi yolu;
Dış politikanın  "Yurtta ve Dünya'da Barış" ilkesi doğrultusuna çekilmesi,
Karşılıklı dostluk ve iyi komşuluk bağlarının güçlendirilmesidir.
 
*
Ülkenin güvenliğini milyarlara mâlolan silahlanmayla,
Gencecik insanların yaşamı pahasına ve sayısız aileyi yersiz yurtsuz bırakacak bir savaşla değil,
Karşılıklı müzakere ve işbirlikleri üzerinden sağlamak gerekir.
 
*
Ne ki, Erdoğan bir kez daha TBMM'de, siyasi parti gruplarında, sivil toplumda tartışılmadan ve bir sonuca varılmadan;
Türkiye'yi, Suriye'de savaşa götürmeyi öngörüyor... 
Üstelik böyle zamanlarda pik yapan nifak saçan, iki yüzlü ve takiyyeci politik kimliği ve çatallı dili ile;
İşte  bakınız; Denizli Delikliçınar Meydanı'nda konuşuyor:
 
*
"Her fırsatta milleti sokağa çıkarmaya çalışıyorlar.
Ahlaksıza bak, yargı gereken cevabı verecektir. Burası Paris değil.
Sen eğer Gezi olaylarındaki gibi bir şeyler yapmaya kalkarsan, o televizyon ekranında haddini bilmez birilerinin sokağa davet etmesiyle iş yapacağını zannediyorsan,
Bilesin ki, bu millet 15 Temmuz'da FETÖ'cülere ve uşaklarına meydanları nasıl dar ettiyse, yine dar ederiz. Bunu böyle bilesin "derken,
Ağzından köpükler saçılıyor.
 
*
Bilmediğimiz bir karanlıktan çıkmış gibidir.
Batı'nın İslam ve mukaddesatlarına savaş açtığına,
Batı tipi düzenin gayri İslami bir istibdat düzeni olduğuna,
Karşı çıkan Müslüman halklara her türlü zulme maruz bıraktıkları gibi bir şeye inanıyor. 
 
*
Mütemadiyen bu dil ile sözde düşündüğü için kendi ifadesiyle "7 düvelle" mücadele ediyor. 
O meş'um karanlığı ile kitleleri  bireyler bazında hissen, fikren, fiilen zarar görmelerine yönelik,
Yalan, tezvir, aldatma ve sansasyon içeren polemiklerle bombardıman ederek zayıflatıyor.
Ama dünya artık bu faaliyetlerinin sonucunun İslami radikalizmi üretmekten başka bir şeye yaramadığını çok iyi biliyor.
Eh! Beyimizin de canı çoook sıkkılııyor! 
 
*  
Ama Türk Milleti daha çok sıkıntıdadır...
Milyonlarca vatandaş her an ve her yerde 16 yıllık  iktidarın bağımsızlıkçı, antiemperyalist ve çağdaş Türkiye ideali yerine ikame ettiği,
Vahyi akla tercih eden, bu yüzden Batı'daki aydınlanma sürecini tersleyen yöntemlere başvurarak, 
Vatandaşlık yerine din, eşitlikler yerine din birliği, adalet yerine insan olmak benzeri öngörüleriyle,
Dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesine olanak tanımayan,
İşbu  ekonomik ve siyasal yönetim anlayışını oluşturan sözde fikir hayatını, kısacası İslamcı zırvayı protesto ediyor...
 
*
Milyonlarca insan iktidarın baskısına ve zulmüne direniyor, demokratik tepkisini haykırıyor. 
Millet çizgilerin, renklerin, kitlelerin, matematik ölçülerin, geometrik biçimlerin mütemadiyen değiştiği dünyada yerini almış,
Ülkesine ve milletine özgün sevdası, imanı ve türlü birikimiyle; 
Meydanları, sokakları bugün için "Sosyal Medya" ya taşımıştır.
Meydanlar, sokaklar yedektedir  ve Millet şimdilik sosyal medya arenasından haykırıyor. 
Herkes okuyor, herkes yazıyor, herkes içini döküyor, herkes katılıyor, herkes protesto ediyor.
 
*
Çünkü " Türk İnsan"ı da  çağdaşları gibi evren bilgisi karşısında bilge, sonsuz, yaratıcı Tanrı tasavvurunda yetkinleşmiştir.
Türk profesyoneli de  yetki kullanımındaki otoritesini  karizma, gelenekçilik ve rasyonelist alt yapıda sistematikleştirmiştir.
Böyle bir zamanda Türk Milleti ne şeriatın karanlığı ne din adamının tasalludundadır.
Aklın rehberliğinde aydınlıklara çıkılmıştır...
 
*
Bu birikim ile gelinen  şu dakikada;
İşbirlikçi ve yüce İslam dinini dünyevileştilen bir cemaat ve siyaset gürûhunun,
Yıllarca yeraltından işleyip insanların eğitim, sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı,  
Aşağılık bir çıkar algısına bulanmış din, iman yoluyla kişiler arası ilişkilerin, güvenin, duyarlılıkların sağlanması,
Sonra hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından bir dip dalgası gibi yükselen,
Nihayet FETÖ darbe girişimini akim kılıp, darbeyi kontrollü bir darbeye çeviren ve Türkiye'ye el koyan bu iktidarın,
Uygulamalarını ve işleyişini gözetmesi, kontrol altında tutması,
Aykırı bulduğu noktalarda protestolarını yükseltmesinden daha doğal ne olabilir ki? 
 
*
Millet bu yüzden  hükümetin;
Ülkenin savunması, düzen ve güvenliğin teminatı Adalet'i kendi siyasetine çekerek yok etmesini,
Milletin özgür akıl ve vicdanını tehdit etmeye başlamasını, 
Demokrasi: Hukukun üstünlüğü: Kişisel özgürlükler ve Konuşma özgürlüğünü ihlâl etmesini,  
Dünyaya nesnel bakışın önünü tıkamasına,  bağımsızlığı iki paralık , ulusal birlik ve beraberliği darmadağın etmesini,
Türkiye'yi tüm ülkelere düşman eden Osmanlıcı ve İslamcı zihniyetini, 
Akıl almaz boyutlarda yolsuzlukları,
Gelir ve vergi adaletsizliğini, Emeği aşağılamasını, tıkanan ekonomiyi, yoksulluğu, 
Hah,hah, ha! Bunların üzerine inşa edilen totaliterizm soytarılığını,
Ne yani? Durduk yerde Milleti Suriye'de terörle mücadele diye sonu meçhul bir savaşa sürüklemesini,
Sonra totaliterin utanmazca "Şimdi haddini bil haddini. Bilmezsen haddini bu millet patlatır enseni" demesini,
Elbette sokaklarda, meydanlarda, kahvehanelerde, evlerde, sosyal medyada protesto ediyor, edecek...
Buna yerden göğe kadar hakkı bulunuyor. 
 
*
Unutma, Türk Milleti bir silindir gibidir hiç bir engel tanımaz.  
Hele, senin bu diline asla ödün vermez.
 
*
Necati Cumalı;
"Kaç günümüz varsa şunun şurasında,
O kadar güneşimiz var.
Her günlük hakkımızdır mutluluk
Anla
Dün bugün eksilen güneşler,
Ödenmez yarınla "diyor.
 
19. 12. 2018 - ahmet kilicaslan aytar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir