6000 yıl öncesinin kentlerine doğru yolculuğa çıksaydık muhtemelen bambaşka bir manzara ile karşılacaktık. Ancak Uruk sokaklarında çekiç sesleri arasında dolanırken çağımızdan aşina olduğumuz pek çok yapıyı görmek bizi daha fazla şaşırtırdı.
Sümer şehir devletlerine dair ilk bulgular, Ubeyd kavminin Mezopotamya’ya yerleşmesine dayanıyor. Bereketli hilalin güney kısmını kaplayan bu coğrafya, günümüz Irak bölgesinde konumlanır. MÖ 5000 yıllarında Fırat ve Dicle arasında kasabalar kuran Ubeydler tarımın öncülerindendir. Aynı coğrafyaya 500 yıl sonra Batı Asya’dan geldiği tahmin edilen bir kavim yerleşir. Yazının icadı ve nüfusu 80.000’e ulaşacak kentleri kurmaya giden süreç bu şekilde başlayacaktır.
Sümerden bahsederken aslında, Uruk, Erudu ve Ur şehir devletlerinin bütününden bahsederiz. Her şehir merkezinde Ziggurat adı verilen tapınak etrafında örgütlenir. Dolayısıyla şehirler birbirinden bağımsız ruhban sınıfına ve yöneticiye sahiptir. Her tapınak başka bir tanrıya adandığından rahiplerin sıklıkla şehirler arasında seyehat edip ritüellerigerçekleştirdikleri ve ortak karar aldıkları görülür. Her şehir, Ensi adı verilen rahip-kralınhimayesindedir. MÖ 3600 yıllarına gelindiğinde şehirler yükselen refahla ekonomik birer güç haline gelecektir. Nitekim Akadların bu halka ”medeni kralların ülkesi” anlamına gelen ”Sümer” ismini takması boşuna değildir.
Sümerlerde Din
Sümerler yüzlerce tanrıdan oluşan pentona sahipti. Tanrılar, doğanın kişiselleşmsi üzerine anlam kazanırdı. Rahipler, tanrıların hoşnut edilmesi ve yatıştırılmasından sorumluydu. Şehrin karmaşık taleplerine uygun olarak rahipler, Sümer dininin argümanlarını binyıllar süren tartışmalar sonucunda temellendirmişti.
Örneğin Enlil, göktanrısıdır ve tanrının başıdır. Enki bilgelik tanrısıyken Nimmah ana tanrıçalığa yükselir. sümerde tüm topraklar tanrılara aittir. Rahiplerin gücü elinde tutmasının yagane sebebi tanrılar adına vergi toplamalarıdır.
Sümer Rönesans’ı ve Yazının İcadı
MÖ 2900 yılına gelindiğinde Hanedanlıklar dönemi olarak tanımlanan aşama, yönetimin ciddi anlamda merkezleşmesini anlatır. Lağaş Hanedanlığı’ndan Urukagina’nın koyduğu yasalar meşhut Hammurabi yasalarının abisi olacaktır. Artık Sümerler Hindistan’a ulaşan ticaretin başındadır. Akadların Sümer şehirlerini ele geçirişi ise yönetimin el değiştirmesine sebep olur. Ancak gelenek devam etmektedir. MÖ 2500’e kadar Suların kullanım hakkını tamamen ellerinde bulunduracak ve dünyanın bilinen ilk çok uluslu devletini kuracaktır. Akadça ve Sümerce arasındaki çatışma ise Sümercenin kutsal metin dili olarak kabul edilmesiyle son bulacaktır.
Ur döneminde Sümerlerin altın çağı yaşanmaktadır. MÖ 3600 yıllarında icat edildiği tahmin edilen çivi yazısı artık edebiyatta da hizmet etmeye başlar. Okullar, posta ağları Sümer şehirlerinde yayılmaya başlar. Öncelikle buğday stoklarının kaydını tutmak için kullanılan yazı, bu dönemde soyluların buyruklarından , Gılgamış gibi insanlık tarihine damgasına vuracak efsanelerle çeşitlenir.
Kıtlık ve Yıkılış
MÖ 2000’lerde Toprakların tuzlanması sonunda, topraklar verimsizleştiler. Mecburen çiftçiler kuzeye doğru çıkmak zorunda kaldılar. Buğdaya göre tuza daha dayanıklı olan Arpa ekmeye başladılar. Arpa üretimi iyice yaygınlaştı ve şimdiki biranın atası Sümer topraklarında üretilir oldu. Mö 1120’ye gelindiğinde Amonit göçleri ve Elam saldırıları Sümer medeniyetinin ortadan kalkmasına yol açtı.
Kaynak: Büyük insanlık Tarihi vol:1-Bilimsel Dünya
Bir yanıt yazın