Yurt yüzeyinde açlık, yoksulluk, korku, sefalet kol gezerken, her mahallede bir yandaş, yalaka milyarder ortaya çıkıyor…
Ülkemizde halkın, insanlığın, toplumun zararına ne varsa hızla artıyor, çoğalıyor. Ama halkın, insanlığın, toplumun yararına ne varsa hızla eksiliyor, azalıyor.
İnsanlarımızın geçinmesi, karnını doyurması, çoluğunu çocuğunu okutup, onu bir iş sahibi yapması gittikçe zorlaşıyor. Yoksulluk, çaresizlik, işsizlik diz boyu…
Toplum, baskı ve zulüm altında…
Fabrikalar yok pahasına kapış kapış satılıyor. İstihdam alanları daralıyor. Teknoloji yok oluyor.
Aklın, uygarlığın yerini hurafeler, batıl inançlar alıyor.
Fen liselerinin, bilim yuvalarının yerini tarikatlar, tekkeler, şeyhler, şıhlar alıyor. El üstünde tutuluyorlar.
Kadın değersizleştiriliyor. Küçümseniyor. Arka plana atılıyor.
Cübbeli Ahmet Hoca diye birisi çıkıyor, “Ekseri cehennem ehli, kadınlardır…” diyor ve ekliyor:
“İyiliğe nankörlük ederler, kocaya saygı etmezler. Kadınlar çok lanet okurlar… ”Bir başka tarikat lideri de çıkıyor, “Kadın, malıyla da güzelliği ile de fitne olabilir…” diyor
Bütün bu konuşmalar ve düşünceler, “Kadını yarım akıllı ve her an suç işlemeye hazır bir mahlûk(!)” olarak gören cahil dincilerin inançlarını ortaya koymaktadır.
Bazıları da 6 yaşındaki kızların evlendirilebileceğini ileri sürmektedirler.
İşte bu yönlendirmelerin sonucunda ülkemizde 120 bin çocuk doğum yaptı ve bugün Türkiye’de evliliklerin yüzde 42’sini 10 ila 16 yaş aralığındaki çocuklar oluşturmaktadır.
CİMER’den, yani Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezinden verilen bilgilere göre, 18 ayda 21 bin 957 küçük kız gebe kalarak hastanelerde kayıt altına alındı!
CİMER, 15 yaşın altında tecavüze uğrayarak doğum yapan kız çocuğu sayısını 15 bin 937 olarak açıklıyor.
Türkiye, küçük yaştaki kız ya da erkek çocuklara karşı taciz ve tecavüz olaylarında dünya 3’üncüsü…
Son yıllarda şiddet, taciz ve tecavüz suçlarında 14 kat artış oldu. Son 4 yılda 800 kadın cinayeti işlendi.
Ve en önemli gerileme de çağdaş toplum yapısında yaşandı. “Demokrasi, özgürlük, eşitlik, insanca yaşam” yok edildi.
Korku dağları bekliyor şimdi. Yazarlar, çizerler ve halkımız dilediği gibi konuşamıyor, yazamıyor. Eleştiremiyor… Düşüncesini söyleyemiyor…
İktidara karşı görüş bildirenler, bozuk düzeni ve bozuk gidişi eleştirenler kendilerini ya savcılıkta buluyorlar ya emniyette… Cezalara çarptırılıyorlar.
Bağımsızlığı, dokunulmazlığı olan Ana Muhalefet lideri bile binlerce lira tazminat cezasına mahkûm edildi…
Bütün bunların yanında, “Kriz, miriz yok” dense de halkımız canlı canlı yaşayarak krizin farkına varıyor.
En düşük kiranın 500-600 TL olduğu vatanımızda insanlarımız 1600 TL ücretle yaşamlarını sürdürmeye zorlanıyorlar.
Çocuklarını okutamıyorlar, karınlarını bile güç bela doyuruyorlar…
Bakan, Cumhurbaşkanı, milletvekili maaşlarını artıran yasa teklifleri el çabukluğu ile en kısa zamanda yasalaşırken, sıra yoksullara gelince bin dereden su getiriyorlar…
Bir anda kendi maaşlarına yüzde 26’lara varan zamlar yapıyorlar, açlık sınırının altında çile çekenlerin hırıltılarını, iniltilerini duymuyorlar. Duymak istemiyorlar.
Bütün bu sorunlar yetmiyormuş gibi, bir de, Türkiye’nin başına Suriyeli göçmenleri bela ettiler.
Hedef Türklerin çoğunlukta olduğu sosyal yapıyı ve kültürü bozmak; Müslüman ülkeler içerisinde aydınlanmanın, çağdaşlaşmanın yaşandığı tek ülke olan vatanımızı yozlaştırıp, Arap ülkelerine benzemesini sağlamak…
Şimdiden Kilis’te Suriyeliler yöre halkını sayı olarak geçmiş durumda.
Gaziantep’te 64 işyeri iflas etti, onun yerini hemen Suriyeli iş adamları aldı.
Yakında Suriyeli Belediye başkanları, parti başkanları, milletvekilleri ile de karşılaşırsanız, sakın şaşırmayın. Çünkü gidiş o yöne doğru.
Artık Suriyeliler Türk vatandaşlarından daha çok ilgi görmeye ve önemli mevkilere gelmeye başladılar bile…
Sokaklarımızı sadece gözleri görünen çarşaflı Suriyeli kadınlar hızla işgal ediyorlar.
Yanlarında, kucaklarında kedi yavrusu gibi sürüyle çocuk.
Bu arada 2 milyon yabancının daha ülkemize kabul edileceği söylenmekte…
Vatanımız adım adım işgal ediliyor… Yani “Eyalet sistemini”, federasyonu incelemek için Türkiye’den ABD’ye heyetler boşuna gitmiyorlar.
Yakında bu konular da gündeme gelir. Yakında bunların da kokusu çıkar.
İşte o zaman ne laiklik kalır, ne Cumhuriyet, ne Atatürk ne de Türk…