Türkiye yangın yerine döndü…
Çarşılar, pazarlar, esnaf, köylü, işadamı yanıyor…
İşçiler, memurlar yanıyor, her taraf alev alev…
Politikacılarımız seçim derdinde, insanlarımız geçim derdinde…
MHP, “Devletin bakiyesini devam ettirmek için!” kırk yıllık düşmanı ile kol kola girmiş… Hedef, fazladan AKP’ye üç belediye başkanı daha kazandırmak ve onun sürekliliğini sağlamak…
Sanki ortada Devlet kalmış gibi…
O, emperyalizmin güdümündeki iktidarın yanlış ekonomik programlarını ve soğan politikasını (!) görmezden geliyor. Oysa “Halk, muhtaç olmuş kuru soğana…”
“Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir” diyor. MHP yöneticileri postu kurtarma sevdasına düşmüş.
MHP’li vatandaşlar ise sorgulamıyor, sual etmiyor, hesap sormuyor. Emir, demiri kesiyor. Tümü de kuzu olmuş… Sessiz, sedasız başkanlarının peşinden gidiyorlar.
Başkan ne derse o oluyor. “Otur otur, kalk kalk…”
MHP, AKP birbirine girmiş… Ne parti kalmış, ne ülkü…
1600 TL asgari ücret alan halkın feryatları göklere yükseliyor… Ama duyan yok.
Bir taraftan da yazlık – kışlık saraylar yaptırılıyor…
Gemiler, gemicikler… Trilyonlar içinde yüzen politikacı çocukları…
Onlara “Tasarruf et, yediğine içtiğine, giydiğine dikkat et” diyen yok. 1600 TL maaş alan vatandaşlara “Gözünüzü toprak doyursun” diyorlar.
“Yoksulun sırtından doyan doyana…”
Her şey bitmiş, her sorun çözülmüş gibi (!) şimdi bir de soğan çeteleri (!) çıktı karşımıza.
Yeni bir terör grubu ile tanıştı ülkemiz: Soğan teröristleri !!!
Her şeyin altından bunlar çıkıyor. (!) Her şeyin nedeni bunlar…
Enflasyonun, pahalılığın, batan fabrikaların, sokağa atılan işçilerin, siftah yapamadan dükkân kapatan esnafın, yükselen doların… (!!!)
Bir komik, bir gülünç ortaoyunun ortasında kaldık…
Biz soğanla, sarımsakla uğraşırken, bir zaman gelecek bu ülke, üretimsizlikten soğan ithal etmeye başlayacak. Gidiş o yöne doğru çünkü…
Bu gidiş, ülkemizde uygulanan ve emperyalistler tarafından yönlendirilen 17 yıllık bir ekonomi politiğin doğal sonucudur…
İsrail’in, ABD’nin yönlendirmesi ile tarım ve hayvancılık bitirildi.
Yerli tohum yok edildi. Onun yerini İsrail’in GDO’lu tohumu aldı. Ne ararsan var bu tohumda derde devadan gayrı…
Hastalık, böcek, mikrop, zehirlenme…
AKP iktidarı, 31 Ekim 2006 tarihinde çıkardığı 5553 sayılı tohum yasası ile çiftçinin elinden doğal tohumunu aldı, onun yerine işlenmiş, yapay tohumu dayattı.
Bu yasaya göre yerli tohum kullanan çiftçiye destekleme yapılmıyor.
Desteklemeden yararlanmak için GDO’lu tohum alacaksın. Bu tohum tarlalara böcek getirecek. Böceklerden kurtulmak için de tarımsal ilaç kullanacaksın. Bi taraftan da bu ilaçlarla halkını ve çevreni zehirleyeceksin. Bu zehirlenme sonucunda ortaya çıkan hastalıklarla uğraşabilmek için insanlarımız sağlık ilaçları alacak…
GDO’lu tohum satan ülkeler, sadece tohum satmıyorlar, aynı zamanda hastalık da ihraç ediyorlar ve bunun karşılığında ilaç vurgunu yapıyorlar…
İşte size katmerli bir soygun… Emperyalist bir sömürünün öyküsü. Yabancılar mal satıyor, yerli ortakları da bu paylaşım ağından payını alıyor. Ama İsrail kendi ülkelerinde doğal tohum kullanıyor.
Olan, elinden doğal tohumu alınan çiftçiye ve bu ürünü yiyen insanlarımıza oluyor…
Bazı sol çevreler tarafından “Emperyalizme karşı savaş verdiği” söylenen AKP’nin emperyalizmle nasıl savaştığını gördünüz mü?
Fabrikaların, üretim kurumlarının, toprakların, ormanların satışı ve yağmalanması işte hep bu emperyalist ekonomi programları ile ortaya çıktı.
İstanbul’un göbeğinde, yeşil alan ilan edilen bölgede yüzyıllık araçlar kesildi. Bodrum Küçükbük’teki kilometreler genişliğindeki yarımada dinamitlenerek yok edildi ve iskâna açıldı ve bundan yandaşlar büyük çıkarlar sağladılar.
Yetmedi… Bir başka oyun da Ortadoğu’da oynanıyor şimdi. Orada yapılan savaşlarda kullanılmak üzere ABD, Araplara milyarlarca dolarlık silah satıyor ve IŞİD, PKK, PYD can almaya, kafa kesmeye devam ediyor. Ettiriliyor…
Bir grup zengin daha zenginleşirken Ortadoğu ülkeleri ve tarihsel kentler harabeye dönüyor. Ülkemiz daha da yoksullaşıyor. Mültecilerin istilasına uğruyor. Her altı Suriyeli bir insanımızın işsiz kalmasına neden oluyor…
İşsizlik artıyor, yoksulluk artıyor. Hepsinden önemlisi üretim azalıyor.
Şeker fabrikalarının satılmasıyla, şeker pancarı köylünün elinde kaldı. Çünkü şeker fabrikaları pancar almıyor. Üretim yapmıyor, işçi çıkarıyor. Onlarım tek amacı var, yok pahasına aldıkları arsaları iskâna açıp, trilyonlar kazanmak…
İlk şeker ithalatı da başladı zaten.
Uzak olmayan bir zamanda soğan ithalatı da yapacağız ve ondan sonra millet olarak, hep bir ağızdan, “Yoksulun sırtından doyan doyana, yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” türküsünü söyleyeceğiz…
Bir yanıt yazın