Trump’tan Akademi Dünyasına Büyük Hediye
Alaeddin Yalçınkaya
Kaşıkçı cinayetinin geldiği aşama, cinayetin ses kayıtları ve bağlantı detayları ortaya
çıktıkça ortalık daha fazla karışacağa benziyor. Birçok ülke Suudi Arabistan’a silah satışı gibi konularda yaptırım kararı aldı. Maktulun aynı zamanda ABD vatandaşı olması yanında Washington Post yazarlığı, gözleri bu ülkeye çevirdi. Üstelik ABD’ye sipariş edilen silahlar diğer ülkelerinkinden kat kat fazla. Tam da bu aşamada başkan Trump’tan dökülen inciler, çok iyi bilinen fakat özellikle akademi dünyasının ifade etmekte zorlandığı gerçekleri net bir şekilde ortaya koydu.
‘Cinayetin azmettiricisi, veliaht prens bin Selman değildir’ diyenler, aslında doğru söylüyorlar. Çünkü arada bin Selman’ın olduğu şüphesine karşın asıl azmettiricinin ABD-İsrail istihbaratı olduğunun güçlü karineleri var. Bir taraftan Suudi yönetimi daha fazla bu cepheye teslim olacak diğer taraftan Ortadoğu için insan hakları, kadın hakları, demokratikleşme, sivilleşme gibi taleplerde bulunanlara sopa gösterilecekti. Esasen Kaşıkçı’nın bedelini hayatıyla ödediği gerçek, rejimin gittikçe daha baskıcı hale gelmesinden Kral Salman ve oğlunu sorumlu tutmasıydı. Halbuki baba-oğul sadece ABD-İsrail direktiflerini yerine getiriyordu. Bu gerçeği en iyi bilmesi gerekenlerden olduğu halde biraz da Washington Post’taki konumuna ve çevresine güvendi, kaybetti.
Bazı Avrupa ülkelerinin Suudi Arabistan’a yaptırım kararına karşın Türkiye’nin ihtiyatı elden bırakmaması gerek. Esasen cinayet mahallinin İstanbul olarak seçilirken aynı zamanda iki ülke ilişkileri hedef alınmıştır. Kaşıkçı’nın gıyabında cenaze namazı organizasyonuna da bir soru işareti koydum. Türkiye’nin henüz yaptırım kararı olmamasına karşın Suudi Arabistan’da Türk mallarına yönelik boykot çağrıları, baş tetikçilerin orada da boş durmadığını göstermektedir.
Trump’ın yaptırım taleplerine karşı savunmasındaki sözleri herkesin bildiği “uluslararası ilişkilerde dostluk yok, çıkarlar vardır” ilkesinin safça ifadesidir. Çağdaş batı değerlerine göre insan hakları, vatandaş hakları, gazetecilerin durumu, ifade hürriyeti gibi konulardaki temel ilkeler çizildi, ABD’nin çıkarları, İsrail’in güvenliği, binlerce ABD’nin işlerini kaybetmemesi gerektiği dile getirildi. Yaptırım uygulamak demek sadece 300 milyar dolarlık silah siparişini iptal ederek fabrikaların kapanması demek değil aynı zamanda Körfezdeki varlığın tehlikeye düşmesi, İsrail’in de güvenliğinin zaafa uğraması anlamına gelmektedir. Demek ki ABD ve İsrail’in çıkarları ve güvenliği bölge politikalarında temel belirleyicidir.
İnsan hakları, idealizm, liberalizm ve neo türevleri, çoğulculuk, terörle mücadele, çatışma çözümleri gibi alanlardaki teori ve yaklaşımlar, sadece batının çıkar ve güvenliği için akademi dünyasının geliştirmek zorunda kaldığı, özellikle bizim gibi haksızlığa maruz kalan ülke akademisyenlerinin gözlerini bağlayan paçavralardır. Belirtmek gerekir ki alanında ilerlemek isteyen nice arkadaşımızın temel problemi indeksli ve etki gücü yüksek ABD, İngiliz veya Yahudi etkinliği ağır dergilerinde makale yayınlayabilmektir. Esasen YÖK de bunu istemektedir. Üstelik bu tür dergilerdeki yayına göre akademik teşvik hakkı artmaktadır. O halde suya sabuna dokunmadan, hele hele tetikçileri, tezgâhçıları, kumpasları görmeden ne kadar çok teorik ve kavramsal masallar geliştirilirse kabul ihtimali o kadar artacaktır. Herkesin bildiği batı ve İsrail çıkarları ile bu çerçevede kurulan terör örgütü bağlantılarını ortaya koyanlar, komplocu veya bilim dışı vasfı kazanır. Hal böyle iken Trump’ın bu savunması, akademik puanı herşeyin üstünde tutan meslektaşlarımıza daha sağlıklı, özgür, hatta bilimsel analiz fırsatı vermiştir.
Trump’ın bu “çıplak gerçekleri”ni, batılı çevreler yine onun anormalliği ile te’vil edeceklerdir. Ancak herkesin bildiği gibi bu anormal şahıs, aslında dünya finans ve medyasını da yönlendiren ABD-İsrail lobisinin özellikle seçilmiş, bir şekilde korunan temsilcisidir. Seçildiği günden beri Trump’ın tepesinde sallanan kılıç da temel stratejinin unsurlarındandır. 11 Eylül saldırılarından sonra Bush’un “ya bizim tarafımızdansınız ya da teröristlerin” tehdidi, akademik dünyada daha makul karşılanmıştı. Bu sözler ile Trumpınkiler de aslında örtüşmektedir. Öte yandan Suudi Arabistan’a yaptırım uygulayanlar ile ABD’deki demokrat başkanların da politikalarının temelinde ABD ve İsrail’in ne pahasına olursa olsun çıkarları bulunmaktadır. Bununla beraber sözkonusu politikalar, kitabına uydurulurken akademi dünyasına yeni teori ve kavram fırsatları sunulmaktaydı.
Kaşıkçı cinayetinin sorumlusu olarak “bütün dünya”yı göstermesi de Trump’ın seleflerinden Wilson’ı hatırlatmaktadır. Wilson’ın 14 ilkesi, aynı zamanda idealist dönemin temelini oluşturmaktadır. İdealistlere göre savaşların, cinayetlerin, kötülüklerin sorumlusu bunları yapan insanlar değil, çevredir. Çare ise uluslararası örgütler ve mahkemeler ile çevre şartlarını düzeltmektir. Buna karşın Trump’ın BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilme kararı ile Wilson’ın ilkeleri çelişmektedir. Benzer durum Paris Çevre Sözleşmesi ve diğer taahhütlerden çekilme için de sözkonusudur. Belirtmek gerekir ki ABD kongresi, Wilson bu ülkeleri üzerine bina edilen Milletler Cemiyeti’ne katılmayı reddetmişti.
IŞİD ve terörizm çalışmalarında gittikçe sayıları artan akademisyenlerimizin görmek istemediği önemli bir gerçek ise 2018 boyunca ABD-PYD yönetimi tarafından serbest bırakılan (yeni bombalar patlatmak üzere diğer ülkelere transfer edilen) militanlardır. Testereyle insan kesen bu vahşilerle mücadele için ABD Suriye’nin petrol sahalarını işgal ettiği halde yakalanan canilerin bir şekilde serbest bırakılmasına batıdan pek tepki gelmediği bilimsel analizlerde de görülmemektedir. Son olarak IŞİD liderlerinden Ebu Halit El Suri kod adlı Cemal Feyyad El Hüseyin’in 19 Kasım’da YPG tarafından 100 milyon Suriye lirası karşılığında serbest bırakılmasının, ABD’li yetkililerce “yerel güçler arasındaki anlaşmalar” olarak geçiştirilmesine elbette kargalar güler. Ancak puan hatırına bu ilişkileri görmezden gelen akademisyen, gazeteci ve diplomatlarımızı bilim, insanlık ve tarih affetmeyecektir.
Öncevatan, 27.11.2018
alaeddinyalcinkaya@gmail.com