Yandaşlık, Yalakalık Bu Ülkede Bir Geçim Kaynağı Oldu…

16 yıldan bu yana AKP iktidarda. AKP başımızda… Ülkeyi yönetiyor… Yönettiğini sanıyor… - A.Eralp 1

16 yıldan bu yana AKP iktidarda. AKP başımızda… Ülkeyi yönetiyor… Yönettiğini sanıyor…

Her şey alt üst oldu. Her şey paramparça… Bozulmayan bir kurum, bir düzen kalmadı.

Onlara göre her olayın, her sorunun çözümünü “manevi – ruhsal” dünyada aramak gerekiyor. Ülkemizin geri kalmasının tek nedeni dinden uzaklaşılması, dine gereken önemin verilmemesinden kaynaklanıyor…

Kolları sıvadılar. Bir din toplumu, bir şeriat düzeni kurabilmek için tüm imkânları seferber ettiler. Türkiye’nin her yanını imam hatip okulları ile doldurdular. En büyük bütçeyi Diyanet İşlerine ayırdılar.

Her kurumu imamla, din adamları ile doldurdular… Tüm kurumları ele geçirdiler. Sonuç? Sonuç sıfır… Sıfıra sıfır, elde var sıfır…

Rakamlar yalan söylemez. Hele hele bilimsel istatistikler hiç yalan söylemez. AKP iktidara geldiğinde 59 bin kişi vardı içeride, şimdi 246 bin. Cezaevlerinde yatanlar dört kat artı.

Fuhuş, taciz, tecavüz başını aldı gitti. 16 yılda kadına yönelik şiddet 14 kat, cinsel taciz yüzde 499, fuhuş yüzde 790 arttı.

Artan bir şey daha var ki o da yandaşlık, yalakalık… Onun artışını belirlemeye, ortaya çıkarmaya istatistiklerin de gücü yetmedi. Ama görünen köy kılavuz istemez. Her şey ortada… Apaçık…

AKP döneminde “Yalakalık, yandaşlık, dalkavukluk” geçerli bir meslek haline geldi. Bir geçim kaynağı oldu. Yalakalar, yandaşlar önemli mevkilere ve makamlara atandılar. Beleş ihaleler kazandılar.

Bu dalkavuk takımına karşı olan yurtseverler, onurlu insanlar, onları şiddetle eleştirdi… Yerden yere vurdu… Onlara:

“Yağdanlık” dedi. “Dalkavuk” dedi. “Şakşakçı, şaklaban, yalaka, kemik yalayıcı, kıç yalayıcı, omurgasız adam, yalpak adam, yağcı, yanardöner, soytarı, arsız, bukalemun…” unvanlarını verdi.

Ama “Bana mısın” demediler… Bir parça olsun yüzleri kızarmadı… Utanmadılar, arlanmadılar…

Yüzlerine tükürüldü… “Çok şükür… Yağmur yağıyor…” dediler…

Bunların arasında kimler yoktu ki… Sanatçılar, politikacılar, iş adamları, gazeteciler, televizyoncular, sendikacılar, çeşitli meslekten kişiler… Say sayabildiğin kadar…

Ziyafetlere katılabilmek, el etek öpebilmek için sıraya girdiler…

Gözleri, ne vatan uğruna şehit olanları gördü, ne Cumhuriyet birikimlerinin yağmalanmasını, ne Atatürk fotoğraflarının duvarlardan indirilmesini, ne yerlerde sürüklenen işçileri, köylü kadınları, ne banka önlerinde, maaş kuyruklarında can veren emeklileri ne de açlık sınırının altında yaşayan insanları…

Ormanlar yağmalandı. Dereler kurutuldu… Ormanlar,  bizzat orman bakanları tarafından madencilere verilen taşocağı ruhsatları ile “Kelaynaklara” dönüştürüldü…

Gönderden bayraklarımız indirildi, ayaklar altına alındı… Yakıldı. Parçalandı…

İstiklal marşımız, andımız, ulusal bayramlarımız yasaklandı…

Görmediler… Duymadılar… Dönüp bakmadılar…

Onların bir tek hedefi vardı: Saltanatı ellerinde tutanlara daha şirin, daha tatlı, daha şeker görünüp, makam ve mevki sahibi olmak ya da servetine servet katmak…

Ölenler, sürünenler, sömürülenler onların derdi değildi… Sorunu hiç değildi…

Üstelik bunların içerisinde kendilerini keskin solcu gösterenler, sonradan tövbe istiğfar edenler, gariban halkın desteği ile ünlenip, sırça köşklerde, yalılarda yaşayan şarkıcılar, türkücüler; Atatürk’ü dilinden düşürmeyenler, azımsanamayacak kadar çoktu…

Ben onlara kısaca “SARAY SOYTARILARI” dedim ve onları birçok makalede teşhir ettim…

“Onlar kralın, padişahın soytarıları idi…”

Bu meslek yüzyıllardan beri vardır… İcra edilir… İnsanlık var olduğu sürece de bu parazitler var olacaktır…

Bunlar en çok da zayıf, güçsüz, adaletsiz, hukuksuz devlet yönetimlerinde ortaya çıkarlar. Osmanlının çöküş döneminde dalkavukluk bir geçim kaynağı olmuş, geçerli bir meslek haline gelmişti…

Ama Cumhuriyet döneminde ne dalkavukluk kurumu ne de dalkavuk kalmıştı…

Turgut Özal zamanında “Yalakalık kurumu ve yalakalar” yeniden ortaya çıktı… Semra Özal Hanımefendinin PAPATYALARI onu bir gölge gibi takip ediyor, peşinden sürükleniyorlardı…

Yalakalık, AKP döneminde ise zirve yaptı… Altın çağını yaşadı…

Tümünün ortak özelliği ise, uşak ruhlu olmaları idi…

Bunların içinde “Karımla yakalasam kıskanmayacağım tek erkek başbakanımızdır…” diyen mi arıyorsun,

“Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir…” diyen mi arıyorsun,

Zamanın Başbakanı için “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider…” diyen mi arıyorsun…

İleri demokrasinin ulaştığı en son nokta bu işte… Saray Soytarıları el üstünde şimdi…

Ama bu yol, çıkmaz yoldur…

Günü ve saati geldiğinde saray soytarıları ile birlikte onların efendileri de Atatürk döneminde olduğu gibi yargılanacaklardır… Zaten AKP için tehlike çanları çalmaya başlamıştır… Tüm devlet kurumlarını ellerine geçirseler bile, Ekonomiye yön veremediler. Ekonomik kriz en yüksek düzeyine ulaşmıştır bugün ve resmi istatistiklere göre her 20 kişiden biri işsizdir…

Yalakalar, yanlış atlara oynadıklarının henüz farkında değiller…

AKP, yönetiminin dünyaya direk kalacağını sanmaktadırlar… Ama yanılıyorlar…

(alieralp37@gmail.com)

16 yıldan bu yana AKP iktidarda. AKP başımızda… Ülkeyi yönetiyor… Yönettiğini sanıyor… - A.Eralp

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir