*
İşte Yunanistan eski Dışişleri Bakanı N. Kocyas, ülkesinin karasularını Mora ve Girit arasındaki Antikithira adası ve iki diğer bölgede,
6 milden 12 mile çıkarılması yönünde kararname hazırlandığını söyledi.
Türk hükümeti, TBMM’ nin 8 Haziran 1995’te Yunanistan’ın Ege’de karasularını 12 mile çıkarmasını önlemek için ‘Casus belli’ (Savaş nedeni) kararını hatırlattı.
Ardından Başbakan ve Dışişleri Bakanı A. Çipras, ülkesinin bazı bölgelerinde karasularının 6 milden 12 mile çıkarmasına ilişkin kararnameleri durdurduğunu,
Yasa tasarısı olarak meclise getirilmesini kararlaştırdığını açıkladı...
*
Karasuları bir devletin deniz kıyıları boyunca, genişliği uluslararası anlaşmalarla saptanmış deniz kuşağıdır.
Devletler bu alandaki su yatağında, deniz altında ve hava sahasında tam egemenlik sahibidir.
Bu egemenliğin tek kısıtlaması, kıyı gemisinin önceden bildirimde bulunmadan tüm gemiler tarafından sahip olunan masum geçiş hakkıdır.
*
1970’lerden itibaren Yunanistan dışında tüm kıyı devletleri karasularını 12 mile genişletti.
Bu kuralı,1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi‘nin 3.Maddesi şart koşuyor.
Türkiye, Sözleşme’nin imzacısı değildir.
Bununla birlikte uluslararası hukuk kurallarının kodlanmasını temsil eden anlaşmanın unsurlarını takip etmek zorundadır
.
Türkiye sözleşmeye katılmadığı için Yunanistan ile karasuları sorunu yaşıyor…
*
Yunanistan 1936’da karasularını normal taban çizgisinden ölçülen 6 deniz mili,
Ulusal hava sahasını ise 1931 tarihli mevzuata göre 10 mil deniz mili sınırı olarak koruyor.
Daha geniş karasuyu iddia eden devletler karşılıklı uzlaşma sağlamalıdır.
Bu noktada Türkiye, 1964’de karasuları egemenliğini Ege’de 6 mil, Karadeniz ve Akdeniz’de 12 mil olarak,
Ulusal hava sahasını ise 1931 tarihli mevzuata göre 10 deniz mili olarak uyguluyor.
*
Türkiye 1974’te, Yunanistan’ın karasularını genişlettiğinin farkına varınca,
Önce karasularını 12 deniz miline genişletmiş,
Fakat Yunanistan’ın ihlalleri devam edince,
Yunanistan’ın Ege’de karasularını 12 mile çıkarmasını önlemek için TBMM 8 Haziran 1995’te,’Casus belli’ (Savaş nedeni) kararı almıştır.
*
Yunanistan, o zamandan beri TBMM’in aldığı kararın; Uluslararası Hukuk’un Normatif İlkesi olan Kuvvet Kullanma Yasağı kapsamında olduğunu iddia ediyor.
Bu madde uyarınca bir ülkeye karşı kuvvet kullanımı, uluslararası hukuka göre müdahale kapsamına girmektedir.
Müdahale, uluslararası hukukta normatif bir ilke olan devletlerin egemenliği ilkesini ihlal eden,
Ve müdahalede bulunulan devletin rızası olmadan gerçekleşen her türlü eylemdir.
Bu yüzden Yunanistan TBMM‘nin “Casus belli” kararını BM Şartının 2.4 Maddesinin ihlali olduğu iddiasındadır.
*
Türkiye, Ege Denizi’nin eşsiz coğrafyasının Yunanistan’ın deniz sınırlarını 12 mile kadar genişletmesine izin vermeyen “özel şartlar” oluşturduğunu savunuyor.
Ege’de bir devletin karasularını her zaman sonuna kadar uzatamayacağı,
Bir devletin karasuyunu genişletilebileceği maksimum sınırın 12 mil olduğundan yanadır.
Aksi takdirde Ege Denizi, Yunanistan egemenliğinde bir göle dönüşecek,
Bu durum Türkiye’nin bölgedeki “hayati çıkarları” na ters düşecektir.
Türkiye, Ege gibi kapalı veya yarı kapalı denizleri sınırlayan devletlerde;
Deniz sınırlarının genişletilmesinin ancak kıyı komşunun rızasıyla gerçekleşebileceğini esas alıyor…
*
Yunanistan ise 1970’lerden itibaren kıyı devletlerin koşulsuz bir hak olarak karasularını 12 mile çıkarmasıyla,
Karşılıklı olarak kabul edilebilir bir Uluslararası Hukuk kuralının oluştuğunu iddia ediyor.
Argümanı; Türkiye’nin karasularını 1964’ten beri Karadeniz ve Akdeniz’de 12 mile genişletmesi,
Ege Denizi gibi kapalı veya yarı kapalı bir denizde, kıyı devletlerinin sadece çevre ve denizcilik bilimsel araştırmaları ile ilgili konularda işbirliği yapma yükümlülüğüne sahip olduğu iddiası oluşturuyor.
*.
Buna göre dünyanın bir çok yerinde eşdeğer coğrafi koşullar vardır.
Yedi Baltık ülkesinden gelen gemiler Kuzey Denizi’ne ulaşmak için Danimarka, İsveç veya Almanya karasularını geçiyor.
Petrolün yaklaşık yüzde 50’si tankerlerle Basra Körfezi ve Umman Körfezi arasındaki Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor.
Ama hiçbir ülke, İran ve Umman’ın deniz sınırlarını 12 mil kadar uzatma hakkını sorgulamıyor.
Çünkü bu stratejik açıdan önemli geçitlerde seyreden gemiler,
her durumda söz konusu iki ülkenin kara sularından geçmek zorunda
dır, deniliyor…
*
Eğer Yunanistan şu anda 6 millik karasuyu sınırını 12 mile genişletebilirse;
10 millik hava sahası sütunu arasındaki tutarsızlığı sona erdirecektir.
Yunan egemenliği altındaki Ege sularının yüzdesi 43’ten yüzde 72’ye çıkacaktır.
Türkiye’nin sınırları değiştirme itirazlarının herhangi bir meşruiyeti kalmayacaktır.
Bu nedenle Yunanistan’ın Ege’deki karasularını 12 mile uzatma kararı, Türkiye’ye katalitik bir etki yapıyor…
*
Bir diğer mesele, Ege adalarının askersizleştirilmesi ve Doğu Akdeniz’deki Kastellorizo kıta sahanlığı ile ilgilidir.
Yunanistan BM’nin Deniz Hukuku Sözleşmesinin 3. Maddesi olan,
” Her devletin karasularının genişliğini tesis etme hakkı gereğince deniz sınırlarını genişletmeyi” münhasır hakkı sayıyor.
*
Yunanistan bu tek taraflı hakkı kullanabileceğini,
Atina’nın karasularını maksimum 12 millik limite,
Ya da Türkiye’nin batı kıyılarına yakın olan bazı adalarda genişlemeyi geçmişte Türkiye ile tartıştığını,
Özellikle son zamanda her defasında Türkiye’nin “Casus belli” kararıyla karşılaştığı için bir anlaşmaya varılamadığı belirtiyor.
Ve Yunanistan;Türkiye’nin üç komşu ülkesi Kıbrıs, Suriye ve Irak’ta yasadışı askeri personel bulundurmasından hareketle,
BM’in “Casus belli” tehditini ciddi bir şekilde ele almasını istiyor…
*
Ama Yunanistan Lozan Antlaşması 15. Maddesi hilafına,
Ege’deki Astampalya , Kodoş , Kalki , Skarpanto, Kazos, Piskopis, Misiros, Kalimnos, Lcros, Patmos, Lipsos, Sombeki ve Istanköy Adalarını silahlandırıyor.
Türkiye’ye bağlı 18 ada ve kayalığa Yunan bayrağı çekilmiştir.
Yunanistan, Kıbrıs ve Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölge ayrım çizgisinin belirlenmesini engellemek üzere,
Meis ” Kastellorizo” adasını işgal altında tutuyor.
Bugün İzmir, Muğla, Aydın illeri coğrafyasında 5 binden fazla Yunan askeri bulunuyor.
*
Batı dünyasının geleceği, transatlantik umutların güçlendirilmesine bağlıdır
Atlantik’in iki kıyısı arasında her düzeyde etkili bir işbirliği ve aralarındaki kurumsal yaşam tarzının derinleşmesi çok önemlidir.
Bu durum küresel ekonominin, teknolojinin ve diplomasinin gelecekte nasıl gelişeceğini büyük ölçüde etkileyecektir.
*
Bunun için Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’nin ayrı bir alt sistem statüsüne yükseltilmesi,
Ve bölgenin transatlantik işleyişin derinleşmesinde yapıcı bir rol oynaması gerekiyor.
Bu rol Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve Türkiye’ ye transatlantik dönemin bölgesel öncüleri olarak hizmet etme,
Geleceği şekillendirme fırsatı sunuyor.
17. 11. 2018
Yazıları posta kutunda oku