11.11.1918’de I.Dünya Savaşı, Alman ordusunun son başarısız saldırısını sahnelediği,
Paris yakınında Compiégne Ormanı’nda bir demiryolu vagonunda imzalanan “Ateşkes” ile sona erdi.
Pazar günü Ateşkes Günü’nün 100.yıldönümü; 1914′ te Avrupa devletlerini yöneten militan milliyetçiliği,
1918’den sonra Amerika’yı kıtadan çekmeye götüren tecritçi milliyetçiliği kınamak için fırsat sağladı.
Türkiye’yi törende din milliyetçisi Erdoğan temsil etti, nelerin konuşulduğunun farkında değildi.
*
Savaş, 15 milyondan fazla insanın ölümüne, dört imparatorluğun çöküşüne,
Avrupa’nın önde gelen bazı devletlerinde komünizmin ve faşizmin yükselişine,
Amerika’nın bir güç olarak ortaya çıkmasına ve sonradan ülkesine çekilmesine,
Ve diğer gelişmelerle 20 yüzyılı ve bugünleri belirledi.
Üç önemli izi gün geçtikçe artan düzensizliğiyle dünyaya ibret olmalıdır...
*
Birincisi; “Barış “ın her zaman göründüğünden daha kırılgan olmasıyla ilgilidir.
Bir asır önce Napolyon savaşlarının sona ermesinden 1914’e kadar Avrupa bir kıta savaşı yaşamamıştı.
Bir çoğu, yüzyıl önce büyük kayıplara neden olan bu felâketin ardından yeniden kan kaybına dönüşün imkansız olduğunu düşünüyor,
Savaşın nafile olduğunu savunuyordu.
*
Çünkü Avrupalı ülkeler barış ortamında büyüyen ekonomik ve mali bağlantılarıyla refah üretiyor,
İletişim insanlığı her zamandan daha sıkı kavrıyordu.
Uluslararası tahkimin savaşı gereksiz hale getirdiği,
Üstelik daha aydınlık ideolojiler ve gelişmiş uluslararası işbirliği biçimlerinin milliyetçiliği bastırdığına inanılıyordu.
*
Ne ki, bu eğilimlerin hiç de barışın garantisi olmadıkları kısa sürede anlaşıldı.
Giderek iktidar dengelerinde rekabetin karanlık güçlerinin neden olduğu değişimler,
Güç dengesinde istikrarsızlaşmaya, jeopolitik katılıklara,
Savaşın insani ve ulusal kalkınmadaki rolünü yücelten sosyalist ve militarist düşüncelerin yükselişine,
Ve yükselen Almanya’nın Avrupa’da üstünlük iddialarına yol açtı
*
28 Haziran 1914’te, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu varisi Arşidük F. Ferdinand ve eşine Saraybosna‘da yapılan suikast,
1. Dünya Savaşı’nı başlatan ” kıvılcım ” ya da “Avrupa’ ya düşen gök gürültüsü” oldu…
Barış her zaman göründüğünden daha kırılgandı…
*
İkincisi; I. Dünya Savaşı, barışın yol açtığı uluslararası düzenin çökmesi halinde,
Sonuçlarının kimsenin hayal edemeyeceğinden daha kötü olabileceğini gösterdi.
Savaştan önceki yıllarda modern ve yetenekli devletlerin gelişiminde;
Avrupalı yöneticilerin nüfuslarını daha verimli kılmak üzere onları vergi vermek becerisi sağlamalarının rolü fazla oldu.
Ama çağın endüstriyel ve teknolojik atılımları artık endüstriyel ölçekte ölümlere yol veriyordu.
Çünkü bilimin tüm kaynakları insanlık için mükemmel yıkım silahlarına dönüştürülürken,
Çatışmalar sürdükçe, etik yasaklar da aşınıyordu.
Hava bombardımanı, zehirli gaz ve sınırsız denizaltı savaşı gibi korkunç yenilikler getirildi...
Uzak Doğu’da devrimler başladı.
Bir sınıfa, bir dine, bir etnik kimliğe dayanan zehirli siyasi ideolojiler uzun vadeli sonuçlar yarattı.
İnsan aydınlanmasındaki ilerlemelere rağmen bu türlü ideolojileri neden olduğu milliyetçilik ve saldırganlık her köşebaşını tuttu.
Türkiye’ de Atatürk dışında hiç kimse siyasi ideolojisini “Yurtta Barış, Dünya’da Barış” ilkesine dayandırmadı….
*
Üçüncüsü; 1918’de tecritçi milliyetçilik ABD’yi Avrupa’dan geri çekmişti.
Kimse ABD’nin yüksek bir maliyetle yeniden ortaya çıkmasını beklemezdi.
Amerika önce 1920’lerde Avrupa’nın ekonomik rehabilitasyonunda önemli rol oynadı.
Ama gerçekleştireceği uzun vadeli stratejik ve askeri taahhütleri reddetti.
Amerikalılar, o zamanlar da Avrupa’daki dolaşımının olmamasını ortadan kaldırmakta isteksizdi.
Çünkü Milletler Cemiyeti’ne üye olmanın ABD’nin egemenliğine zarar vereceği,
Savaş ilan etmek için Kongre’nin anayasal ayrıcalıklarından yararlanamayacağı endişesindeydi.
*.
Ancak 1930 -1940’larda Avrupa demokrasileri yeni ve büyük ideolojik tehlikelerle karşı karşıya kaldılar.,
Her ne kadar ABD ve müttefikleri, II. Dünya Savaşı’nda Eksen güçlerini yenmeyi başardılarsa da,
Bunu yalnızca I. Dünya Savaşı’nın yarattığı sermaye,
Fakat milyonlarca can kaybı ile hazinelerinden ve genel tahribattan sorumlu bir maliyetle yapabildiler.
Bu kez emperyalist çehresiyle ABD, 1945’ten sonra Avrupa, Asya-Pasifik ve diğer önemli bölgelerin işleyişine derinden bağlı kalmayı seçti!
*
Nitekim ABD Başkanı D.Trump, I.Dünya Savaşı’nın 100.yıl Ateşkes Günü töreninden ülkesine döndükten sonra,
Fransa Cumhurbaşkanı E.Macron’un “Avrupa Ordusu” önerisi ve milliyetçiliği “vatanseverliğe ihanet ” olarak eleştiren konuşmasına yanıt verdi.
“Bana milliyetçi deyin.
Macron, Avrupa’nın ABD, Çin ve Rusya’dan korunmak için kendi ordusunu kurmasını öneriyor.
I. ve II Dünya Savaşlarında Almanya vardı.
ABD ordusu gelip yetişmeden önce Paris’te Almanca öğrenmeye çalışıyorlardı...
Avrupa’nın bir numaralı önceliği NATO bütçesine katkıyı arttırmak olmalıdır ” dedi.
Küresel liberal düzenin milliyetçisi edasındaydı…
*
Mehmet Akif Ersoy,
“Geçmişten adam hisse mi alırmış, ne masal şey?
Beş bin yıllık kıssa yarım hissemi verdi?
Tarih tekerrür diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” diyor…
14. 11. 2018
Yazıları posta kutunda oku