ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi, Doğu Akdeniz’de;
Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında Levant Havzasında 3,45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol,
Nil Delta Havzasında 1,8 milyar varil petrol, 6,3 trilyon metreküp doğalgaz ve 6 milyar varil sıvı doğalgaz,
Kıbrıs Adası çevresinde 8 milyar varil petrol,
Girit’in güney ve güneydoğusundaki alanda ise toplam 3.5 trilyon metreküplük doğalgaz öngörüyor.
*
Bu muhteşem zenginliğin jeostratejik, diplomatik ve ekonomik etkisi; Yunanistan, Kıbrıs, Mısır ve İsrail için fırsatlar yaratıyor.
Aynı zamanda ilerideki zorlukları ve tehlikeleri de artırıyor.
Çünkü Türkiye‘nin de deniz yetki alanları konusundaki hakları gündemdedir.
Doğu Akdeniz büyük bir oyuna sahne oluyor…
*
Bölgedeki devletler sosyo-politik beklentileriyle ilgili bir belirsizlik döneminden geçerken,
Doğu Akdeniz’deki olaylar; Hobbes jeostratejik koşullarında;
Etkili hukuk çözümlemesi için uluslararası hukukun uygulanmasının olanaksızlığını kanıtlıyor.
Bölge, büyük oyuncular arasında böylesi derin bir rekabet dönemine tanık olmamıştı…
*
Türkiye; Yunanistan‘ın münhasır ekonomik bölge sınırlandırmalarını,
Girit’in güneyinden başlatarak Türkiye, Mısır ve Libya’nın haklarını gasp etmeye çalıştığını,
Libya’daki iç karışıklığı da fırsat bilerek adımlarını hızlandıran Yunanistan’a karşı Türkiye’nin Libya ile anlaşmasının önemini savunuyor.
Erdoğan “Kıbrıs ve Ege’de haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda ikaz ediyoruz.
Bunların efelikleri ordumuzu, gemilerimizi, uçaklarımızı görene kadardır” diyor…
*
Türkiye’nin bu uyarılarına rağmen,
Kıbrıs Rum Kesimi ekonomik bölgesinde (EEZ) Amerikan enerji devi ExxonMobil sondaj yapmaktadır.
Dahası Salı günü Washington’da Rum Dışişleri Bakanı N. Hristodulides‘in ABD Dışişleri Bakanı M. Pompeo ile görüşmesinde,
Türkiye’nin enerji yataklarına yönelik planlarına ve uyarılarına tepki gösterilmesi gerilimi arttırmıştır…
*
Üstelik N.Hristodulides, Aralık’ta ABD-Yunanistan Stratejik Diyalog girişimiyle,
Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail arasındaki üçlü işbirliğinin ABD’yi de kapsayacak şekilde genişletileceğini,
Böylece Washington da dahil olmak üzere, tüm taraflar için Doğu Akdeniz bölgesinde güvenlik, istikrar ve barışa önemli bir katkıda bulunulacağını,
Halihazırda Washington’un ” ABD, Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi” arasında dörtlü bir toplantı beklentisini incelediğini de açıklamış bulunuyor….
*
Aslında ABD ve İsrail‘in Doğu Akdeniz ve Ege‘deki çatışmalar karşısında nasıl tepki vereceğine dair yanlış varsayımlardan kaçınmak için,
Çaba sarf etmeleri ve gayret etmeleri büyük önem taşıyor.
Ama bölgenin radikal bir değişimin öncesinde olduğu da anlaşılıyor…
*
Ortadoğu’da ABD işgali, Suriye Krizi, İran ablukası, Rusya’nın yeniden canlanması, sorunlu bir Avrupa Birliği, yasadışı göç krizi, Çin’in yükselmesi ve daha pek çok şeyin,
Neden olduğu küresel istikrarsızlığın kayıtsızlığa yer bırakmadığı bir süreçten geçiliyor.
Bu çerçevede üç yıl önce İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin;
Yakın demokratik benzerliklerinin bir sonucu olarak Doğu Akdeniz İttifakı’nı (EMA) oluşturması,
Uzun soluklu Ortadoğu çatışması, radikal İslamcılık ve Türkiye’nin köktenci İslami otokrasiye dönüşmesiyle işkence gören bir bölgede,
İstikrar ve ilerleme arzusu olarak kabul ediliyor…
*
Sağlam demokrasileriyle İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi, Doğu Akdeniz‘in esas aktörleri olarak sayılıyor.
Bunlar bölgedeki barışı, güvenliği ve çevre istikrarını teşvik etmenin ötesinde,
Aynı zamanda kendi Özel Ekonomik Bölgelerinde zengin hidrokarbon yataklarının bulunmasından sonra güçlü ekonomik bağları teşvik ediyorlar…
*
EMA ortakları, Erdoğan Türkiye’sinin İslamcı süper gücünün zorluklarıyla karşı karşıya olduklarının iddiasındadır.
Bu noktada Yunanistan’ın bakış açısından, EMA girişimi vazgeçilmezdir.
Borç krizi ve 2010 iflası, Yunanistan’ı AB üyeleriyle olan ilişkisinde ciddi baskı altında bırakmıştır.
Atina hâlâ ekonomi politikalarında uzun vadeli “yabancı mali izleme” ile önemli sınırlamalar altındadır.
Bu yüzden Atina, Brüksel’e alternatif iki taraflı ya da çok taraflı girişimleri teşvik etmeyi amaçlıyor;
EMA bu amaca tam manasıyla uyuyor!
*
Yunanistan’ın en önemli stratejik endişesi, Ankara’nın Osmanlı pan İslamist söylemidir.
Yunanistan Erdoğan’ın Suriye’ye girmesi, kuzey Irak’ta askeri bulundurması, Balkanlar’da genişleyen İslamcılaştırma faaliyetleri, Yunanistan hava ve deniz alanındaki ihlallerini,
Barışçıl bir geleceğe çok az umut verdiğini iddia ediyor.
Yunanistan Avrupa’daki müttefikleriyle birlikte Türkiye ile bu filozofizmi ile mücadele ediyor.
*
Bu yüzden Yunanistan güvenliği ve ekonomik ilerlemesinde EMA’yı en önemli çapası sayıyor.
Bu yüzden Yunanistan güvenliği ve ekonomik ilerlemesinde EMA’yı en önemli çapası sayıyor.
İsrail ve Kıbrıs sularındaki hidrokarbonlar henüz harita üzerinde EMA’yı tam anlamıyla ortaya çıkarmış,
ABD ve Rusya’nın yanı sıra Doğu Akdeniz’ deki ülkelerin bölge siyaseti, ekonomisi ve güvenliği ile ilgili büyük bir ilgi uyandırmıştır.
*
Bu ülkeler, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’daki Batı ittifakının en zorlu güvenlik sorunu olan Türkiye meselesini çözmenin,
EMA’nın amacı olmadığını savunuyor.
EMA’nın temel misyonunun, ortaklarının çıkarlarını geliştirmek ve güvence altına almak,
İrredentist ve saldırgan politikalar konusunda uluslararası hukukun üstünlüğünü teşvik etmek,
Avrupa’ya reddedilemez stratejik değerin ekonomik inisiyatiflerinin bir üstyapısını yaratmak ve güçlendirmek olduğunu iddia ediyor.
*
Batı dünyasının geleceği, transatlantik umutların güçlendirilmesine bağlıdır.
Atlantik’in iki kıyısı arasında her düzeyde etkili bir işbirliği ve aralarındaki kurumsal yaşam tarzının derinleşmesi çok önemlidir.
Bu durum küresel ekonominin, teknolojinin ve diplomasinin gelecekte nasıl gelişeceğini büyük ölçüde etkileyecektir.
*
Bunun için Doğu Akdeniz’in ayrı bir alt sistem statüsüne yükseltilmesi,
Ve bölgenin transatlantik işleyişin derinleşmesinde yapıcı bir rol oynaması gerekiyor.
Bu rol Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve Türkiye’ ye transatlantik dönemin bölgesel öncüleri olarak hizmet etme,
Geleceği şekillendirme fırsatı sunuyor…
*
Ah, şu İslamcı siyaset olmasa…
9. 11. 2018
YanıtlaYönlendir
|
Yazıları posta kutunda oku