Nasıl unutur bütün dünya veTürk Halkı,Türkiye Cumhuriyet’nin Kurucusu olarak Atasını,dünyada Emperyalizme savaş açmış ilk lideri,insanlar arasında dil,din ,ırk ve renk gözetmeyen,olağan üstü devlet adamını,dünyanın kabul ettiği ve örnek aldığı özellikleri olan ATATÜRK’ü…
TÜRK BİRLİĞİ LİDERİ ATATÜRK
‘’Düşün bir kere… Osmanlı İmparatorluğu ne oldu? Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ne oldu? Dünyayı ürküten Almanya’dan bugün ne kaldı? Demek ki hiçbir şey sürgit değildir. Bugün Sovyet Rusya, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bugün elinde tuttuğu milletler, avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşır. O zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, öz kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız.
Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî köprülerini sağlam tutarak! Dil bir köprüdür; İnanç bir köprüdür, Tarih, bir köprüdür. Bugün biz bu kitlelerden dil bakımından, gelenek, görenek, tarih bakımından uzak düşmüşüz. Bizim bulunduğumuz yer mi doğru, onlarınki mi? Bunun hesabını yapmakta fayda yoktur. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir. Tarih bağı kurmamız lazım; folklor bağı kurmamız lazım… Bunları kim yapacak? Elbette biz. Nasıl yapacağız? İşte görüyorsunuz dil encümenleri, tarih encümenleri kuruluyor. Dilimizi onların diline yaklaştırmaya böylece birbirimizi daha kolay anlar hale gelmeye çalışıyoruz. Ortak bir mazi yaratmak peşindeyiz. Bunlar açıktan yapılmaz, adı konularak yapılmaz, bunlar devletlerin ve milletlerin düşünceleridir.
İşitiyorum, benim dil ile tarih ile uğraştığımı gören bazı kısa düşünceli vatandaşlar, “Paşa’nın işi yok, dille, tarihle uğraşmaya başladı” diyorlarmış… Benim işim başımdan aşkın… Ben bugün ileri bir Türkiye kurmaya ne kadar çalışıyorsam, yarının Türkiye’sinin temellerini atmaya da o kadar dikkat ediyorum. Bu yaptıklarımız hiçbir millete düşmanlık değildir. Barıştan yanayız, barıştan yana kalacağız… Ama durmadan değişen dünyada yarının muhtemel dengeleri için hazır olacağız…’’
29 Ekim 1933 Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Mustafa Kemal Atatürk’ün zehirlendiği iddiası yine gündemde.
Yeni Mesaj gazetesi yazarı Yusuf Karaca“Atatürk’ü zehirleyerek şehit ettiler” başlıklı yazısında“Kaç gündür kafamı kurcalayan bu soruya cevap aradım ve araştırarak öyle sonuçlar buldum ki, Ata’nın ‘şehit’ edildiğine dair, içimde hiçbir şüphe kalmadı” ifadelerini kullandı.
Atatürk eğer, genç yaşta ölmeseydi, bugün Türkiye çok daha farklı bir ülke olurdu.
1923’ten, ölümüne kadar ne büyük yatırımlar yaptığı ortada. “Özelleştirme” ile sata sata anca bitirdiler.
İkinci dünya savaşına Ata’nın vasiyeti ile girmemeyi başarmış Türkiye, ikinci dünya savaşının ağır faturasını ödemiş bir Almanya’nın bugün çok gerisinde ise ülkemiz adı konmamış ne tür savaşlar gördü de, haberimiz yok.
David Roçkefeller “Atatürk yüzünden planlarımızı yarım yüz yıl ertelemek zorunda kaldık” demişti. Bu adam Yahudi’dir. ABD için, söyledikleri “kanun” hükmündedir.
İsrail’in Atatürk’ün ölümünden sonra kurulması ve Türkiye’nin ilk tanıyan ülkelerden olmasına şaşırdık mı?
Acaba Atatürk gerçekten öldürüldü mü?Atatürk’e düşman olmayı dindarlık sanan zavallılar,keşke bazı gerçekleri anlayabilseydiniz!
Eğer gerçekten Müslümansanız,kahrınızdan ölmelisiniz…Bugün dini görevlerini özgürce yerine getirebiliyorsan,çan sesleri yerine minarelerimizden ezan sesleri duyabiliyorsak bunu Atatürk’e borçlu olduğumuzu asla unutmamalıyız.
Bir dünya lideri ölüyor,istendiği halde neden otopsisi yapılmıyor!
Atatürk’ün ölümünden sonra iki ayrı ölüm raporu görüyoruz.Birincisi”ölüm sebebi karın içinde sıvı, asit toplanması”ikincisi “alkolle ilgili karaciğer iltihabı” neden olarak belirtiliyor.
Böylesi çelişkili raporun hangisi yalan,hangisi doğru…O dönemde mecliste masonların etkisi var mıydı,yok muydu?Atatürk, mason localarına karşı büyük bir savaş vermiş miydi,vermemiş miydi?.
Yıl 1935. Atatürk, Mahmut Esat Bozkurt’a Masonların taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitap verir ve der ki;
“Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Gurup Başkanlığına ver, gurupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve gurupça kapanmasına delalet et. Senin de bu işte büyük şeref payın olacaktır.”
Esat Bozkurt,Paşa’nın istediğini yaptı, “Masonlara ölüm” naraları altında, mecliste locaları kapatma kararı çıktı.
Masonlar, Doktor Mim Kemal’i yanlarına alarak Atatürk’ün makamına çıktılar”Efendim biz zaten maiyet-i devletinizdeyiz, fakat siz meşrik-i azamımız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız” dediler.
Atatürk de karşılık olarak;
“Peki, bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra… Siz Avrupa’da hangi locaya bağlısınız ve metbûnuzun ismi nedir?” diye sordu.
“Biz Cenova’ya tabiiyiz ve reisimiz de Barca Mison Cenaplarıdır.” dediler.
Atatürk öfkelenip; “Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi, bir çift Yahudi’ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harbi örfi’ye hepinizi verir ve astırırım! Haydi defolun karşımdan!” diyerek onları kovdu.
Mustafa Kemal Atatürk, 10.10.1935 de Ankara’da Çankaya köşkünde Doktor Mim Kemal Öke”ye “Mason cemiyetinin faaliyetini inkılâplarıma muarız gördüğüm için kapatılmasını elzem gördüm. Bu dakikadan itibaren bu cemiyeti ölmüş biliniz. Ve bir daha diriltmeye teşebbüs etmeyiniz.” dedi.
Yüksek dereceli mason Avram (İbrahim, Abraham) Benaroyas, Türkiye Mason Cemiyeti’nin kapandığını Moskova’da bir toplantı sırasındayken öğrendi ve şöyle dedi: “O sarı lider ortadan suret-i katiyetle kaldırılacaktır!” (-Laiki Foni “Halkın Sesi” gazetesi, Yunanistan, 1948.)
Atatürk öldükten sonra, İsmet Paşa’nın cumhurbaşkanlığı sırasında, “kanun-u mahsusla localar kapanmadı! Tekrar açmaya hakkımız var!” diyen Masonların müracaatı üzerine, tekrar localar açılıp faaliyete başladılar…
Celal Bayar 1952’de, Ahmet Gürkan’ın teklif ettiği ve Masonların localarını kapatmak istediği kanun teklifini ret ederek bu suretle localarını kanunla pekiştirdi. Celal Bayar, kendisi de bir masondu.
Ceyhan Mumcu’nun 16.10.2005 tarihinde Mahiye Morgül’ünden bir alıntı;
“Bir deniz tabip albayının Atatürk’ün ölümü hakkında yapmış olduğu bir doktora tezi var. Orada Atatürk’e yanlış tedavi uygulandığı anlatılmaktadır. Atatürk sanıldığı gibi siroz hastası değildi.
Atatürk’e sıtma tedavisi yapılmış, aşırı “Kinin” yüklenmiş ve karaciğeri bu yüzden iflas etmiş, siroza dönüşmüştü. Tedaviyi yapan doktor mason locası üstadı azamlarından Doktor Mim Kemal Öke’dir.
Durumu iyice fenalaştıktan sonra yine bir mason olan Celal Bayar, yurtdışından bir doktor getirtir. Yanlış tedavi yapıldığını, karaciğerin bu yüzden iflas ettiğini rapor eden bu yabancı doktordur. İstirahat için 2 ay kadar kaldığı Savarona’da nemli sıcaktan durumu daha da kötüleşmiş, son günlerinde Dolmabahçe Sarayı’na götürülmüştür.”
1962 de içişler bakanı Bekata’nın talebi üzerine araştırma yapan Doktor Lebit Yurdoğlu”Sn. Hıfzı Oğuz Bekata. Bu konuyu derinlemesine araştırdığımda sorunun sadece geç teşhis olmadığını teşhisle uyumlu ilaçlar kullanılmadığını tespit ettim.
Atatürk’ün ilaçlarının alındığı eczanenin kayıtlarına baktığımda, o dönemlerde sıtma tedavisi için kullanılan Kinin ilacının 43 şişe kullanıldığını gördüm. Bu kadar Kinin kullanıldığında karaciğerinde onarılmaz yaralar açacağını her hekimin bilmesi gerektiği ama bunun sanki bilinçli kullanılmış olduğun izlenimi edindim.
Atatürk’ün tedavi amaçlı verildiği diğer ilaç ‘piremidon’dur. İnsanlar üzerinde toksin ‘zehirli’ etkisi olduğu kesinlik kazanmıştır. ‘Civalı diuretik’ olan ‘salyrgan’ isimli ilacın ise 3 Ağustos 1938 tarihinde yapılan konsültasyondan önce kullanımının tehlikeli olacağı bilindiği halde bu ilacın kullanılmasına devam edilmiştir. Eppinger, Bergman, Dr. Fissinger, hekimlik görevlerini bilinçli bir şeklide eksik yaptıkları kanısı bende hâkim olmuştur.”
Atatürk, zehirlendiğini anlamıştı.Afet İnan’a yazdığı mektupta şöyle diyordu”Afet, vaziyetim şudur; bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış ilerlemiştir. Hükümet benim reyimi almaya lüzum görmeksizin Fissinger’i getirtti.”
İçişler Bakanı Kaya, İnönü’ye şunları yazar “Tahsis ettiğimiz doktorun görevini layıkı ile yaptığı kanısındayım. Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimizde hâsıl olmuştur. Hürmetle ellerinizden öperim efendim.”
Ata’nın ölümünden sonra, İsmet Paşa işbaşına gelir gelmez, mason locaları açılıyor.
Atatürk’ün kovduğu ve “ben hayatta olduğum sürece Türkiye’ye gelemezler” dediği Rotheschild ve Rockefeller aileleri Türkiye’ye geliyorlar. Atatürk düşmanlarıyla sayesinde İsrail kuruluyor.
“Atatürk, içkiden öldü!”,”İki ayyaş” yalan ve iftirasını yapanlar, bunun hesabını her iki cihanda nasıl vereceksiniz…
Atatürk’ün zehirlenerek şehit edilip edilmediğini,nereden biliyorsunuz…
Ülkemin aydın insanları…Neredesiniz…Nerede…Bugün sesinizi çıkarmıyorsunuz olanlara ,kişisel çıkarlarınız için,besliyorsunuz bu canavarı…Unutmayın,namusunu ,şerefini ve vatanını borçlu olduğu insanı unutturmaya çalışan,askerini hapishalerde inleten,ülkesini bölük-pörçük edip,ona buna peşkeş çekenler,sizi düşünecekler mi sanıyorsunuz!En ufak bir menfaat çatışmasında,hiç düşünmeden sizi de yok etmeye çalışacaktır.
Milletin gözünde her geçen gün daha fazla beğenilen insan artık döneminin liderleri arasında . Asrın Dev Lideri olarak Tarihte yerini almıştır.
“Atatürk hiçbir zaman bitmeyecek bir nefes,sönmeyecek güneş olarak Türk Ulusu’nun üzerinde parlayacaktır.”
Vatan Hainleri itibarsızlaştırmaya çalışıp dursun,sizce dünyanın kabul ettiği lidere güçleri yeter mi?Bizler Atatürk ve Cumhuriyet sevdalıları ölünceye kadar mücadeleye devam edeceğiz.Keşke fakına varabilseler,onlar sevmedikçeTürk Ulusu, Atatürk’e
Cumnhuriyet’e,O’nun diğer eserlerine ve devrimlerine daha çok sahip çıkıyor,çıkmaya devam edecek…