Kırk yıldır ABD-İran ilişkilerinde düşmanlık yaşanıyor.
ABD, İran ile ilişkilerinin normalleşmesinin küresel güvenliği geliştireceğine inanmıyor.
İran’ın genişlemeci ve tehlikeli tasarımlarının mutlaka engellenmesini düşünüyor.
*
ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesiyle birlikte iki ülke arasında yüksek gerilim oluştu.
Washington, iki aşamalı yaptırım kararının 1. bölümü 6 Ağustos’ta uygulamaya koydu.
Ama en sert yaptırımlar 5 Kasım’ da (bugün) başlıyor.
*
Bu yaptırımlarla, İran’ın ABD doları ile ticaret yapmasının önüne geçilecektir.
ABD, yaptırım kararına uymayan ve İran ile ticaretini sürdüren diğer ülkeleri kapsayacak şekilde yaptırım kartını devreye sokacağını ilan etmiştir.
Yeni yaptırımların, uzun süredir ekonomik darboğazda olan İran’ı olumsuz yönde etkilemesi,
Böylece İran halkının değişim talebini desteklemek için yöneticiler üzerindeki baskısının artması bekleniyor.
*
ABD, Japonya’yı çok ağır ekonomik baskı altında tutuyordu.
7 Aralık 1941’de, Japonya’ya ait bir uçak gemisinden havalanan 400 uçak Hawaii’nin Oahu adasına ölüm yağdırdı.
Halbuki Pearl Harbor’a yapılan saldırıdan önce ABD’nin Japonya büyükelçisi;
“Devletin hayatta kalması söz konusu olduğunda, bir saldırının algılanan askeri ve siyasi yararları yerini boğucu bir şekilde ölüme terkeder.
Japonya ABD’nin ağır ekonomik baskısına boyun eğmeyecek ve savaşmayı tercih edecektir” uyarısında bulunmuştu…
*
Şimdi Trump yönetimi, İran’ın petrol ihracatını sıfıra indirirken,
İranlı yetkililer, petrol ihraç edememeleri halinde diğer ülkelerin petrol ihracaatlarını,
Basra Körfezi’nde keseceklerini sürekli olarak uyarıyorlar.
*
İslam Devrimi Muhafızları Kolordusu komutanı General Hossein Salami,
“İran, Hürmüz Boğazını kapatırsa, ABD yeniden açabilir.
İran, böyle bir eylemin maliyetlerini ve faydalarını incelemelidir.
Aşırı baskı altında İranlılar, Hürmüz Boğazı’nı kapamanın siyasi ve askeri faydalarının;
Maliyetlere ağır basıp, tehditlere göre hareket ettikleri sonucuna varabilirler.
Sonraki savaş ABD de dahil olmak üzere herkes için felaket olacaktır ” diyor…
*
İran’ın ABD ile doğrudan çatışmaya yol açması “irrasyonel” gibi görünse de,
Yabancı baskı altında İran’ın maliyet-fayda analizi;
Batı’nın “rasyonalite” dediği temelde hareket etmeyeceği anlamında benzersizdir.
Çünkü İran, İran milliyetçiliği ve Şii öğretilerinde derin kökleri olan;
Eziyete rağmen kapitülasyon ve onur kurban etmeyi kınayan eski bir uygarlıktır…
*
Nitekim Trump yönetiminin, İran’ı uzun talep listesine zorlamak için sürdürdüğü maksimum baskı politikası;
İran’ın iç politikasını giderek Amerikan çıkarlarını baltalayan biçimlerde şekilleniyor.
Birincisi, ABD İran’ın kötü yönetilen ekonomisini sıktıkça, İran siyasi kurumu rekabet eden tarafları dış baskıya yöneltiyor.
İkincisi, ABD stratejisi Batı ve özellikle ABD ile herhangi bir angajmana karşı çıkan İran milislerinin dönüşüne zemin hazırlıyor.
*
Trump yönetimi, İran’la arzu edilen bir sonuç olarak savaşı gören Ulusal Güvenlik Danışmanı J. Bolton gibi şahinlerden oluşuyor.
Şahinler ABD’ nin düşmanla müzakerede bulunmasını reddediyor…
Bu durum Trump yönetiminin, İran’da sertliğin yükselişini umursamadığını,
Ya da daha kötüsü, savaşın bir bahanesi olarak gelişmeleri memnuniyetle karşıladığını gösteriyor.
ABD-İran ilişkileri zaten endişe vericidir ve savaş hayal edilemez değildir…
*
Trump ise İran’a koyduğu petrol ambargosuna karşı “tehdit edildiğinde”,
Suudi ve Körfez ülkelerinin petrol ihracaatlarını Hürmüz ve Mendeb boğazlarından yapabilmelerini sağlamak,
Gerektiğinde karşılıklı fiziki harekete geçerek karşılık verilmesi konusunda askeri ve siyasi işbirliklerini geliştirmiştir.
Bu bir kriz noktasına ulaşılması durumunda bölgede çatışmaların tırmanacağı anlamına geliyor.
*
Ancak şimdi ABD Kongresi, Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı için cezalandırılmasını istiyor.
ABD’nin Suudi Arabistan’a askeri desteğinin sona ermesinin çağrıları yapılıyor.
Amerikalılar, bu duruma ” Suudiler gazeteci ve muhaliflere korkunç şeyler yaparken ve Yemen’de çocukları bombalarken,
İran’ın odak noktasını tutmak kolay değil ” gözüyle bakıyor.
Ama Başkan Trump, Suudi Arabistan’a silah satışlarını sınırlamanın ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarını tehdit edeceğinden yanadır.
Ve İran’ı boğma planını yürütme kararlılığındadır.
*
Temmuz’da medyada Pentagon’un İran’a bir hava saldırısı planı hazırladığına ilişkin bilgiler yer aldı.
Buna göre Pentagon, İsrail ve Suudilerin de katılacağı İran’a karşı yoğun bir hava savaşı planlamıştı.
Plan, İran’ın stratejik hedeflerine karşı 2.300’ün üzerinde hava saldırısı yapılmasını gerektiriyor:
Saldırıların hedefi havaalanları ve deniz üsleri, cephanelikler, petrol ve madeni yağ depoları, telekomünikasyon sistemi, radar, fabrikalar, askeri merkezler, limanlar, su işleri, füze üsleri ve Devrim Muhafızları’dır.
Plan, 80 milyonluk İran’ı felce uğratmak ve devrim öncesi döneme geri götürmeyi amaçlıyor.
*
Üstelik 5 Ekim’de Beyaz Saray, İran’ı “terörün en önemli devlet sponsoru” olarak niteleyen Terörle Mücadele Strateji Belgesi’ni yayınladı.
ABD, bu belgede terör tehdidini ortadan kaldırmak üzere İran ve radikal İslamcı militanlarla savaşmayı vaat ediyor.
Halbuki, terörizmi uygulayan Müslüman örgütlerin gelişimi; Müslüman Kardeşler cemaatinin savunduğu ve yaydığı siyasal İslam ideolojisine dayanmaktadır.
Siyasal İslam ile mücadele etmeden, sadece terörist eylemlerle mücadele etmek hiçbir işe yaramayacaktır.
Nitekim ABD terörle mücadele stratejisi, sivilleri hedef alan ve binlerce insanı Yemen’de öldüren Suudi Arabistan’ı,
Şii İslam Cihadçisi İran’ ı tamamlayan Müslüman Kardeşler hamisi Sünni İslam Cihadçısı Erdoğan Türkiye’sini terörist bir tehdit olarak tanımlamıyor!
*
Bugün sıradan İranlılar ekonomik mücadelelerinin daha da kötüleşeceğinden korkuyor.
Ama Cuma günü, İran hükümeti “kaygımız yok” diyen bir açıklama yaptı.
ABD’nin yaptırımlarına bakılmaksızın ekonomik işlerini yönetebileceklerinden emin olduklarını söylediler…
5. 11. 2018
Yazıları posta kutunda oku