ABD, İran ile ilişkilerin normalleşmesinin küresel güvenliği geliştireceğine inanmıyor.
İran’ın Suriye’de binlerce askeri ve vekil gücü bulunuyor.
Yemen ile süren vekalet savaşıyla aktif olarak ilgileniyor.
Daha bir kaç hafta önce Irak’ta Şii kuvvetlerine kısa menzilli balistik füzeler verdi.
Bu yaz Paris’te bir mitingi bombalamaya kalkıştı.
Bunlar İran’ın genişlemeci ve tehlikeli tasarımlarının mutlaka engellenmesi gereğine işaret ediyor…
*
ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesiyle birlikte iki ülke arasında yüksek gerilim yaşanıyor.
Washington’un iki aşamalı yaptırım kararının 1. bölümü 6 Ağustos’ta uygulamaya konuldu.
Ülkenin en büyük gelir kaynağı petrol ticaretine darbe vuruldu, otomotiv yedek parça ticareti sınırlandırıldı.
*
Ama en sert yaptırımlar 4 Kasım’ da başlıyor.
Bu yaptırımlarla, İran’ın ABD doları ile ticaret yapmasının önüne geçilecektir.
ABD, yaptırım kararına uymayarak İran ile ticaretini sürdüren diğer ülkeleri kapsayacak şekilde yaptırım kartını devreye sokacağını ilan etmiştir.
Yeni yaptırımların, uzun süredir ekonomik darboğazda olan İran’ı olumsuz yönde etkilemesi,
Böylece İran halkının değişim talebini desteklemek için yöneticiler üzerindeki baskısının artması bekleniyor.
*
ABD’nin 4 Kasım’da devreye girecek İran’a yönelik yaptırımlarının öncesinde,
Başkan D.Trump’ın politikasına açık bir meydan okuma;
Tahran’ın, ABD’nin geri çekilmesini ve İran’ın anlaşmanın ekonomik kâr paylarını alacağı pratik garantilerin sağlanması koşuluyla çabalarına bir şans verilmesini talebi üzerine,
Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık’ın nükleer anlaşmayı canlı tutma taahhütüyle geldi.
*
Tahran anlaşmaya varmak için birkaç özel koşul koydu.
1- İran ile petrol ticaretinin korunması ve dünya piyasasının istediği kadar petrolü satabileceğine dair bir taahhütü,
2- İran Merkez Bankası’na doğrudan euro cinsi ödemeler yapılarak ABD finansal sistemini atlamanın pratik yollarının sağlanmasını,
3- AB yatırımlarının artmasını,
4- İran’a balistik füze programı ve Orta Doğu’daki faaliyetleri hakkında yeni müzakerelere başvurmayı reddetme taahhüdünün sağlanmasını istedi.
*
AB’nin ABD’ye karşı koyduğu en önemli önlem ise aciliyetin ve somut sonuçlara duyulan ihtiyacın farkında olarak,
İran’ın petrolünü ihraç etmesi,
BM’ de üst düzey müzakereler sonrasında elde ettiği ithalat hakkını,
Kurulan Özel Amaçlı Kurum (Special Purpose Vehicle – SPV) ödeme kanalı vasıtasıyla geliştirmek taahhütü oldu.
Özel Amaçlı Kurum, Washington’ın İran’la ticaret yapan bankaları hedef almasını önleyecek şekilde tasarlandı.
Buna göre AB’nin kurduğu bir çeşit takas yöntemi ile İran’dan satın alınacak petrolün ödemesi;
ABD’nin finans sistemi tarafından saptanmadan, AB’den sunulacak ürün ve hizmetlerle yapılacaktır.
*
Bu taahhüt, AB’yi üçüncü ülkelerin benimsediği bölgesel yasa uygulamalarına karşı koruyan Engelleme Yönetmeliğini esas alıyor.
Şimdi Avrupa Komisyonu’nun Engelleme Yönetmeliği yeni ABD önlemlerini de içerecek şekilde değiştiriliyor.
*
Tahran’a göre, AB’nin Rusya, Çin ve Hindistan ile birlikte anlaşmaya olan desteği,
Nükleer anlaşmanın meşruluğunu ve İran’ın sorumlu ve güvenilir bir ortak olarak onaylanmasının teyit edilmesi anlamına geliyor.
AB, Tahran’ın taahhütlerini yerine getirdiğine ikna olduğu sürece;
İran’ ın uranyum zenginleştirmesi dahil bir sivil nükleer program hakkı garanti altına alınıyor.
Rejim değişikliği uluslararası gündemden düşüyor…
*
30 Ağustos’ta Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA), İran’da denetlediği tüm site ve yerlerde, İran’ın nükleer anlaşmaya uyduğunu açıkladı.
Bu noktada AB; IAEA denetçilerinin BM denetçileri gibi ABD yönetiminin talep ettiği,
Nükleer olmayan askeri tesisler de dahil olmak üzere tüm sahalarda denetim yapılması konusunda ısrarcı değildir.
Oysa bu farklılık, İran’ın yürüttüğü nükleer alandaki çeşitli gizli operasyonlar göz önüne alındığında son derece önemlidir.
Ayrıca AB İran’a karşı tutumunda, Ayetullah’ların ve Devrim Muhafızlarının radikalliği önemsemiyor, sadece ekonomik çıkarları dikkate alıyor…
*
AB’nin önce Washington’un nükleer anlaşmadan çekilmesine ve bununla ilgili yaptırımlara itiraz etmesi,
Şimdi Kasım’da başlayacak yeni süreçte ABD’ nin İran politikasına bakılmaksızın nükleer anlaşmayı canlı tutmak konusunda yoğun çalışması devam ediyor.
Başkan Trump’ın, çeşitli alanlarda uyguladığı politikalarla Obama dönemini sona erdirmesi,
O sıralarda ABD’yi nükleer anlaşmadan çektiğini açıklamasından beri transatlantik ilişkilerde bir kopuş yaşanıyor.
AB bir çok alanda Trumpizmi batı demokrasisi için bir tehlike olarak addediyor.
Kısa süre önce Almanya Dışişleri Bakanı H.Maas, Avrupalılardan “Birleşmiş Avrupa” fikrini benimsemelerinii ve Trump’ın “Amerika Birincisi” politikasına karşı çıkmaları çağrısında bulundu.
*
AB bu tavrıyla uyumlu olarak, egemen bir organ olarak kendi kararlarını almayı savunuyor.
İran’da yüksek hacimli Avrupa yatırımları ile ilgili ekonomik çıkarların yanı sıra,
İran’ın sanayi altyapısının geliştirilmesinde AB’nin katılımını arttırmaya yönelik gelecekteki beklentiler,
AB’ nin nükleer anlaşmayı koruma konusunda ki ısrarına neden oluyor.
*
Bu noktada Fransa, Almanya ve İngiltere; ABD’nin anlaşmadan geri çekilmesini önlemek için anlaşma şartlarını değiştirmeyi öngörüyor.
Ama Fransa, Avrupa ülkelerinin İran’ın balistik kapasiteye erişimi kısıtlayan yaptırım ve kontrol mekanizmasının oluşturulmasını istiyor.
AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi F.Mogherini, İran’ın füze testlerinin nükleer anlaşma hükümlerinin ihlali olarak görülmeyeceğini ifade ediyor.
Alman istihbaratı, Tahran’ın nükleer anlaşma anlaşmasını ihlal eden nükleer ve füze teknolojileri alma girişimlerini sürdürdüğünü iddiasındadır.
Üstelik İran’ın Yüksek Lideri Ayetullah Hamaney, füze programını hızlandırma talimatı vermiştir.
*
Bu karmaşada AB, 4 Kasım’dan itibaren kurduğu Özel Amaçlı Kurumla İran ile tümü olmasa da ticareti sürdürmeye hazırlanıyor.
Türkiye Dışişleri Bakanı M.Çavuşoğlu, ABD’li mevkidaşı Mike Pompeo’ya bu konuda düşüncelerini söylediğini ifade ederek:
“ABD’den bir heyet geldi, TÜPRAŞ ABD’ye gitti.
Neden İran’dan petrol alması gerektiğini açıkladık.
Şimdi ABD bir amaçla bir karar alıyor fakat bu karar herkesi etkiliyor.
Kendin bir karar alabilirsin fakat diğer şirketleri ve ülkeleri neden cezalandırmak istiyorsun.
Bu BM Güvenlik Konseyi’nin kararı değil ki!
Bu konuda istisna tutulmak için gerekli taleplerimizi söyledik.
Ayrıca, ‘Bakın tek taraflı kararlar alıyorsunuz. Ülkeler uymadığı zaman bu sefer sizin kredibiliteniz sarsılacak.
O yüzden bu konularda adım atmadan önce İran’la ticaret yapan ülkelerle istişare etmeniz lazım.
Nükleer anlaşmasından da siz tek taraflı çekildiniz ama AB ve Avrupa ülkeleri çekilmedi. Demek ki bu anlaşmaya önem veriyorlar” dedi…
*
Ulu Atatürk’ümüzün emaneti Cumhuriyet’imizin 95. yıl dönümü Büyük Türk Ulusu’muza kutlu,
Canım bu Cumhuriyet’e feda olsun.
30. 10 2018
Yazıları posta kutunda oku