Ne olur yani asfalttaki o mazgal kapağı önüne çıktığında arabanın direksiyonunu sola kırarak gösterdiğin hassasiyet kadar, önüne çıkan o yayaya da hassasiyet göstersen?.. Arabanın bir tekeri üç santim kadar aşağı inip çıksa dingillerin mi kırılır?!..
Diyelim otobanda arabanla sol şeritte bir acele hızla ilerliyorsun. Her işin acele ya; evine de acele dönmen lazım malum! Çoğu arabayı solluyorsun, hatta bazılarını umarsızca trafiğin namusunu defalarca iğfal ederek sağlıyorsun. Ama senin en çok neyine uyuz oluyorum ve onu yaptığında neden senin arkandan, ismini bilmesem de yedi ceddine kadar saydırıyorum, biliyor musun? Örneğin o sırada sol şeritte ben de 120 Km. hızla ilerlemekteyim. Sağ tarafım tam dolu ve punduna getirip, sana yol vermem için şu sağda ilerleyen son arabayı da geçip, ancak sağa kaçmanın peşindeyim. Ama sen ne yapıyorsun kardeşim? Benim o sırada mecburen halen sol şeriti işgal ettiğimi gördüğün halde, gelip tamponunu dakikalarca kıçıma dayıyorsun ve ardı ardına da uzunları yakıp söndürüyorsun!?
E o zaman ne oluyor tabii? “Başlarım lan senin ızdırabına!” deyip, özellikle hızımı 10 Km. kadar daha azaltıyorum! Sağım da dolu zaten; geçmene izin vermeyip seni iyice kudurtuyorum! Böylece çoğu zaman olduğu gibi ortaya karışık yeni bir trafik cinneti çıkmasına ramak kalıyor.
Hele özellikle kendim de ‘yaya’ olarak dışarıda olduğumda, ülkemizdeki trafik kurallarının ve trafikte insana saygının o kadar ters işlediğini görüyorum ki… Hep yurtdışındaki gelişmiş ve medeni olan ülkelere gidip gelenlerden de dinlediğimiz gibi; oralarda ‘yayaya saygı’ öyle bir almış yürümüş ki… Bırakın aksi durumlarda sürücülerin büyük cezalar yemesini, adamlarda ‘yayaya saygı’ yıllardır oturmuş bir kültür şeklini almış!.. Peki; bizdeki yayaların yollardaki psikoloji ne sizce? Aha bakın aynen size betimlemesini yapayım:
Bu ‘Öküz’ tabir ettiğimiz sürücülerin çoğu genelde sağa-sola saparken artık sol elini yorup, bir sinyal bile vermediğinden; yolda karşıdan karşıya geçmeyi amaçlayan bir yayanın, önce sola, sonra sağa, sonra tekrar sola bakması yeterli olmuyor. Ben şahsen bu eylemi yaparken artık, soldan veya sağdan bana doğru ilerleyen sürücünün doğrudan gözlerine odaklanıyorum ve “Acaba bu adam şimdi düz mü devam edecek, ya da sağ yola mı, yoksa sol yola mı sapacak?” diye ifade okumaları gerçekleştiriyorum ki; eşşek herif sinyal vermediğinden kendimi güvenceye alıyorum! Hatta bu eylemi kazasız belasız kotarabilmek için ‘acaba medyumluk dersi mi alsam’ dediğim bile oldu! Yani trafik kurallarına uyum ve insana saygı yollarımızda o kadar az ki ve prosedürlerimiz o kadar zayıf ki; yayalar resmen kendini yollarda sokaklarda ‘ezik ve güçsüz olan’ tür şeklinde hissediyor. Ürkek kediler gibi bir sağa, bir sola ve sürücülerin gözlerine ve mimiklerine bakarak, çeşitli reflekslerle hareket ediyor.
Ülkemizde yayaların, sürücüler karşısında kendilerini bu kadar yetersiz ve kıçı kollama modunda olması ise üzücü şekilde bana şu gerçeği fısıldıyor:
Parası, gücü, yağlı-ballı bir işi ve ayaklarını yerden yirmi santim yükseğe kaldıran bir aracı olan büyük yüzde, ne yazık ki kuralları umursamayan ve insana önem vermeyen bir şekilde kendini üstte görüyor, hatta kral zannediyor. Yetersiz şartlarda varolmaya çalışan insan kitlesi ise; bu eziklik psikolojisini çoktan kabullenmiş, boynu bükük, krallara şarlamadan mülayim şekilde yaşamına devam ediyor. Çünkü insanı ön plana çıkartan bir kültürü benimsememiş genlerimiz bile! Güce saygı odaklı genlerle doğar olmuş çocuklarımız!
Yayaların birer kedi ve medyum olmak zorunda kalmadığı günlere inşallah!..
www.youtube.com/arizaadam
Ömer Dalman
Yazıları posta kutunda oku