Necdet Buluz
Yıllardır tarım ile ilgili yazdığımız yazılarda genellikle tarıma elverişli arazilerin giderek elden çıktığını ve tarım arazilerinin de yok olmaya yüz tuttuğuna değinmişizdir. Bugün, çok önemsediğimiz bu konuyu yeniden gündem taşıyoruz.
Türkiye tam anlamı ile bir tarım ülkesidir. Üstelik kaliteli ürün elde edilen ülkeler arasında da saygın bir yere sahiptir. Giderek tarımdan uzaklaşan, neredeyse tamamen dışa bağımlı hale gelen bir ülke konumuna doğru sürükleniyoruz.
Türkiye’nin son 25 yıl içinde Konya büyüklüğünde bir tarım arazisini kaybettiği ifade ediliyor. Önemsenmesi ve düşünülmesi gereken bir rakam ile karşı karşıyayız.
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) bu yılki 16 Ekim Dünya Gıda Günü temasını “Eylemlerimiz, geleceğimiz. 2030’a kadar tüm dünyada #SıfırAçlık hedefine ulaşmak mümkün” olarak belirlemiş bulunuyor.
Dünya nüfusu hılz artıyor. Bu artışa rağmen artan gıda ihtiyacının karşılanmasında da sıkıntılar yaşanıyor. Bu nedenle tarım ve tarım alanları öne çıkıyor. Türkiye’yi de bir tarım ülkesi olarak değerlendirdiğimizde bunun önemini bir kez daha görmüş oluruz.
Çünkü tarımdaki verimliliğin düşmesi artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanamaması anlamına geliyor. Bu da az gelişmiş, ya da gelişmekte olan ülkelerde açlık tehlikesini oluşturuyor.
FAO’nun açlık ile ilgili verilerine değinen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “2017 yılında yaklaşık 821 milyon kişinin açlık içinde yaşadığı tespit edildi. Diğer bir deyişle her dokuz kişiden biri açlık çekiyor ve bu insanların yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyor. Gıda hakkı yaşam hakkı olduğundan açlığın önlenmesi ve her bireyin yeterli ve sağlıklı gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak erişebilir kılınması tüm insanlığın ortak sorumluluğudur” dedi.
Artan nüfus ile birlikte gıda ihtiyacının da arttığına değinen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, gıdamızın yüzde 95’ini temin ettiğimiz toprak varlığının tehlike altına girdiğini ifade ediyor.
Dünya bir yandan açlığın önüne geçmeye çalışırken diğer yandan amaç dışı tahsislerle tarım alanları ve meralarda azalma oluyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre tarım arazilerinin kapladığı alan Türkiye’de 1992 yılında toplam 27.6 milyon hektar iken, 2017 yılında 23.4 milyon hektara geriledi.
25 yılda yaklaşık 4 milyon hektar yani yaklaşık Konya ili büyüklüğünde tarım arazisi kaybedildi. Bu da tarım alanlarının yüzde 15 küçülmesi anlamına geliyor. 1920’lerin başında arazilerimizin yüzde 56’sını oluşturan meraların oranı bugün yüzde 19’a geriledi.
Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi gerektiğini ifade eden TEMA Vakfı Başkanı Ataç ‘ın şu açıklamasına dikkat ediniz:
“Bu kapsamda 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun öngördüğü şekilde Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Planları’nın hazırlanması gerekiyor. Tarımsal potansiyeli yüksek olduğu için büyük ova ilan edilen alanların tarım dışı amaçlara tahsis edilmesi önlenmelidir. Toprağın sürdürülebilir yönetimi, toprak koruma ve erozyonla mücadele tedbirleri acilen desteklenmelidir. Tarım alanları gibi meraların da amaç dışı kullanımına son verilmelidir. Hayvancılığın geliştirilmesi, biyolojik çeşitliliğin ve toprağın korunmasına hizmet edecek şekilde “sürdürülebilir mera yönetimi” hayata geçirilmelidir. Ayrıca tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için alınacak önlemlerle üreticinin kazancı iyileştirilmeli, kırsal göçün önüne geçmeyi sağlayacak kırsal kalkınma politikaları benimsenmelidir. Tarladan tüketime tüm zincirde gıda israfını önlemek için çalışmalar gerçekleştirilmelidir.”
Özetleyelim:
Tarım arazileri yok ediliyor. Yerlerine beton binalar dikiliyor. Bu da ekili kaliteli arazilerin yok olmasına neden oluyor. Özellikle meraların yok olması, hayvancılığın yok olması anlamına geliyor. Meralardan beslenen hayvanların eti daha kaliteli oluyor ve daha az harcama ile hayvan besiciliği yapılabiliyor.
Tarımı teşvik etmek, çiftçiyi üretime yöneltmek ve kaliteli tarım arazilerini korumak gerekiyor. Bizi yönetenlerin bu konuda atacakları adımlar Türkiye’yi yeniden dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden bir haline getirebilir.
Tarım ve hayvancılığımızın yeniden öne çıkması, ithalata bağımlılığımızı da sonlandırabilir. Bu da hiç kuşkusuz cari açığın kapanması için önemli bir adımdır.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın