ZOMBİLER DİYARI

Erdoğan ve şürekâsı ; Türkiye’de Siyaseti: Merkezi, yerel ve özerk idareleri: Yargıyı : İstihbaratı: Orduyu: Emniyeti; Medyayı: STK’ları: Din’i ve camileri: Merkez Bankasını kontrol ediyor.
Dün açıklanan “Enflasyonla Topyekün Mücadele Programı”, Erdoğan’ın artık ekonomiyi ve fiyatları da kontrol ettiğini ilan ediyor.  
 
*
Merkez Bankası enflasyonla mücadele konusunda sıkı para ve maliye politikalarında ilgili adımları atıyor.
Ama henüz hiç bir yapısal reformdan bahsedilmiyor.  
Bunun yerine geleneksel olmayan, ücret ve fiyat kontrollerine dayanan politikalardan fayda umuluyor.   
Erdoğan’ın  gaz ve elektrik zamlarına sınırlama getirmesinden başka enflasyon sepetindeki mal ve hizmetlerin yüzde 10 oranında ucuzlaması için işletmelerle anlaşıldığı açıklaması,
Aslında uluslararası ve ulusal pazarların kurallarına ve hukukun güvenliğine bir tehdit sayılıyor.
Oysa Türkiye’de  hükümetten sermayeye güven kazandıracak yapısal reform hamleleri bekleniyor…
 
*
Fiyat kontrollerinin topluma benimsetilmesi, enflasyonun geriletilmesi, sonuçta “Enflasyonla Topyekün Mücadele Programı” nın başarıya ulaşması için,
İşte ana akım medyası, İçişleri Bakanlığı zabıta ve kolluk kuvvetleri ile Osmanlı Ocağı etrafında birleşen Erdoğanseverler  görev başındadır…
 
*
Keşke Erdoğan’ın rekabetçi bir ekonomiye müdahalesi bunlardan ibaret olsa!
 
*
F.Gülen’in başarısız darbe girişimi ardından Temmuz 2016’da;
Erdoğan, yalnızca siyasi değil ekonomik özgürlükleri de kısıtlayan olağanüstü hal ( OHAL) uygulaması başlattı.
Ve “Kurumsal İflas Erteleme” uygulamasını yürürlüğe koydu. 
Temmuz 2018’de OHAL kaldırıldığında kopan “İflas Dalgası” ise büyük endişeye yol açtı.
Nitekim Ağustos’ta Türk lirası yüzde 40 oranında devalüasyona uğradı ve korku daha pekişti…
 
*
Çünkü rekabetçi bir ekonomide, bazı şirketlerin uzun zaman önce kapanmış olması,
Ya da  şartlar  zor da olsa borçların  yeniden yapılandırmadan geçiyor olması gerekiyordu.
Hâlâ ayakta duruyor olmaları; zayıf şirketlerin zayıf bankalarla çalışma eğilimi karşılığında bu şirketlerin taze kan sağlamayı sürdürmelerindendi.
Bankalar şirketlerin borcunu takibe düşürmek ve bilanço dışına çıkararak silmek yerine yeniden borçlandırmayı ve batık kredileri yeniden yapılandırmayı tercih ediyor, 
Şirketler ise kredi alıyor, karşılığında üretim, stok, yatırım yapıyor, ciro sağlıyor, bir miktar  borc ödeyip bir miktar kârı da cebe koyuyorlardı… 
 
*
Ama işbu “cansız- zombi” üretkenlik artışı ekonomi çevrelerinde  endişeye yol açıyordu.
Çünkü söz konusu zombi şirketler daha üretken şirketlere aktarılabilecek olan sermayeyi tüketiyor,  
Üstelik aldıkları  kredileri nasıl ödeyecekleri de bilinmiyordu…
 
*
Erdoğan, 2001 ekonomik krizinin ardından borçlulara, yapılandırma düzenlemelerine girerek iflastan kaçınma fırsatı sunan bir yasa çıkarmıştı. 
Ne ki, ekonominin yolunda gitmesi için düşündüğü bu tedbir, borçluların yedi yıla kadar kredi ödemelerini geciktirmek için kötü niyetle kullandıkları bir boşluk oluşturdu. 
Boşluk giderek Türkiye ekonomisine zarar vermeye başladı.
2014′ te 720, 2015’te 1000′ den fazla firma alacaklılarından daha uygun şartlar vermeleri için bu yasa hükümlerinden yararlandı.
Böylece yedi yıla kadar ödeme yapılmasında hukuki bir tehdit görmeyen firmaların,  borç verenlere daha kısa vadeli ödeme koşullarını sağlamaları öngörüldü.
Ama 2018’de alacaklılara yeniden yapılandırma talebinde bulunan Türk şirketlerinin sayısı şimdiden 3 bine ulaştı, yıl sonuna kadar sayının 7 bine çıkacağı öngörülüyor.
 
*
Erdoğan “İflas Dalgası” nı engellemenin yanı sıra  liranın devalüasyonuyla sıkışan firmaları bir “Temerrüd Dalgası” ile karşılaşmalarını önlemek için,
Firmaların yabancı para kayıplarını varsayılan hesaplardan çıkarmasına izin veren yeni bir  karar daha çıkardı.  
Şimdi bu tedbirin ucuz faiz ödemelerinde temerrüde düşmeyen firmalarla dolu ilave bir zombi ekonomisi daha üretmesi bekleniyor.
Üstelik operasyonlara devam etmek için yeterli para da bulunmuyor…
 
*
Erdoğan’ın önlemleri, Türkiye’nin umutsuzca yatırımcı güvenini artırmaya çalıştığı bir dönemde kurumsal şeffaflık sorunlarını daha da şiddetlendiriyor.
Şimdi Türk borç verenler, gelir-gider dengesi bozulduğu için borçlarını ödemekte zorlanan firmalar için  bir temerrüt sonrasında yeniden yapılanma sürecini hızlandırmaya,
Ve bankaların defterleri doğrultusunda takipteki kredileri almaya yönelik önerdikleri,
Hükümetin de onayladığı Finansal Yeniden Yapılandırma Anlaşmasını yürürlüğe koymuş,
Fakat yeniden yapılandırmayı kabul etmeyen uluslararası alacaklılar gibi daha resmi bir süreci destekleyen borç verenleri kurumaya bırakmıştır…
Üstelik hükümet borç verenlere borçluları için daha esnek davranmaları yönünde  çağrı yapıyor…
 
*
Takipteki krediler artmaya devam ediyor.
Ucuz kredi ve aşırı hükümet harcamaları ile harmanlanan konut patlaması,
Gelişmekte olan pazarlar için “ orijinal günah ” olarak adlandırılan  sonuçları yaratıyor.
ABD doları cinsinden ödünç alınan ancak gelirlerini Türk lirası olarak alan yatırımcılar artık yüzde 40’lık bir devalüasyonun ardından faiz ödemelerini kaldıramıyor…
 
*
Şimdi Erdoğan, Türk borç verenlerin takipteki kredilerini boşaltabilecekleri  “kötü bir banka” kurmayı planlıyor.
Ama takipteki kredilerin kötü bir bankaya devredilmesi dünyanın her yerinde borç vermemeyi tanımlıyor.
Erdoğan’ın  bütün planları bir bir çöküyor.
Çünkü ekonomide gösterilen kurnazlıklar iyi sonuç vermiyor …
Sadece kağıt üzerinde bir “Zombi Ekonomisi” oluşturmak bir ekonomiyi belki bir süre oyalıyacaktır,
Ancak er ya da geç küresel yatırımcılar neyin yaşandığını ve neyin ölü olduğunu anlayacaktır. 
 
Zombi firmalar ve zombi devlet yönetimi  Türkiye’nin ekonomik felaketine işaret ediyor.
Çarei Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasiyi kavramasındadır.
 
 
12.10. 2018

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir