Necdet Buluz
Enflasyon son 15 yılın zirvesini gördü. Bugünlerde enflasyonla yatıp, enflasyonla kalkıyoruz. Türkiye’deki ekonomiyi önemli ölçüde etkileyen enflasyon ile ilgili de çeşitli yorumlar yapılıyor. Özellikle, önümüzdeki aylarda da enflasyon rakamlarında tırmanma olabileceğine dikkat çekiliyor.
Pahalılığın giderek alım gücünü düşürmesi ve geçinme sıkıntısının had safhalara doğru yükselmesi endişe de veriyor.
Enflasyon; gıda fiyatları, ev eşyası ve ulaşım başta olmak üzere TL’deki değer kaybının genele yayılan artışları tetiklemesiyle eylülde yüzde 24,5’e tırmanarak, son 15 yılın en yüksek seviyesini görmüştü. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, en kötü’nün geride kaldığını, ekim ayıyla birlikte enflasyondaki iyileşmenin görüleceğini öne sürerken, gözler Merkez Bankası’nın 25 Ekim’de açıklanacak faiz kararına çevrildi.
Şimdi sıkı durun.
Geçenlerde Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen,dikkat çeken bir paylaşımda bulundu. Ökmen, enflasyonun artmaya devam edeceğini belirterek, maliyet artışları nedeni ile iflasların daha fazla artacağını söyledi. “Yükselen enflasyonun temelinde talep değil maliyet baskısı olduğu için faiz artışları anlamsız” diye de ekledi.
Burada en önemli konu, üretimdir. Üretici fiyatlarındaki artış, tüketici fiyatlarının iki katına çıkması ürküntü veriyor. Konuyu değerlendiren uzmanlar “Ya üretim durursa sonuç ne olur?” sorusuna yanıt arıyor.
İşte Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen de bu konuyua değiniyor. Yaptığı yazılı açıklamayla enflasyon verilerini yorumlayan ise üretici fiyatlarındaki artışın tüketici fiyatlarındaki artıştan iki kat daha yukarıda olmasının, stoklamanın fiyatlama üzerinde belirgin bir etkisinin olmadığını ortaya koyduğunu belirtti. Ökmen, bir yandan üretimden çekilen firmaların daha da artacağını, diğer yandan da TÜFE’nin gelecek dönemlerde mevcut seviyesinin yukarı doğru artış eğilimi içerisinde olduğuna işaret ettiğini söylüyor.
Yükselen enflasyonun temelinde talep baskısı yerine maliyet baskısı olduğu için faiz artışlarının anlamsız ve para politikasının da işlevsiz duruma düştüğünün iyice ortaya çıktığını kaydeden Ökmen, büyüyemeyen ekonominin, maliyet artışlarının tamamını belli bir zaman diliminde tüketicilere yansıtmaya çalışacağını, maliyet artışlarını topluma yansıtamayan üreticilerin de faaliyet kaybı, üretim durdurulması, konkordato ve iflas gibi sonuçlarla karşılaşacağını belirtiyor.
Konu, bizi yönetenlerin söylediğinden çok farklı boyutlarda.
Buradan şu sonuç çıkıyor:
En önemli sorun, yüksek üretim maliyetleri ve finansman.
Ökmen’i dinlemeye devam:
Bu konjonktürde fiyatlamayı etkileyen birinci faktörün Türkiye ekonomisinin yüksek üretim maliyetleri ve finansmana erişim zorlukları nedeniyle ‘büyüyememek’ olduğuna dikkat çeken Ökmen, mevcut konjonktürde, topluma/tüketiciye yansıtılan maliyet artışlarının enflasyona, üretimden çekilmelerin de durgunluğa eş zamanlı olarak yol açtığını belirterek, “Böyle bir ortamda enflasyon hedeflemesinde zabıta marifetiyle mücadele çalışmalarına yönelmek kamusal açıdan oldukça gereksiz bir zaman kaybıdır” diyerek çok önemli bir uyarıya da imza atıyor.
Peki, ne olacak ve ne yapılmalıdır?
İşte sorunun yanıtı:
“Fiyat istikrarını yeniden hedeflenen seviyelere ulaştırmak ve ekonomik büyümeyi canlandırmak için bir an evvel yatırım atmosferini bozan temel alanlarda reform yapılması ve bankacılık sektörünün yeniden kredi verebilme pozisyonuna getirilmesi gerekiyor. Bu konuda zaman kaybı olmamalıdır. Ekonomide yeniden likidite bolluğu ve ilave kredi verme arzusunun artırılmasının ilk koşulu ise bankacılık sektörünün sermeye yeterlilik oranlarının uluslararası uygulamalarla uyumlu yöntemlerle artırılmasıdır. Bankacılık kesiminde likidite bolluğu yaratmak için de öncelikle sermaye yeterlilik oranlarının uluslararası fon tedarikçilerine güven verecek uluslararası yöntemlerle hesaplanması gerekmektedir.”
Son söz:
Biz, konu ile ilgili her yazımızda üretime önem verilmesi gerektiğini anımsatmışızdır. Bu nedenle özelikle tarım ve hayvancılığımızdaki çıkmazın çözülmesini de zorunlu bulmuşuzdur. Dikkat edilecek olursa geçen gün tarım ve hayvancılıkta üretim düşüyor. Dışa bağımlılığımız daha da artıyor.
Yüksek üretim maliyetleri ve finansmana erişim zorlukları vardır ve pratik yoldan bu zorluklar çözülmelidir. Son çıkan enflasyon rakamları bu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın