SAÇMA BİR KIBRIS SABAHI
Hüseyin MÜMTAZ
Yıllanmış dostlar yine merak edip soracak ama yok, Kıbrıs’ta değiliz henüz. Fakat dünkü “Vahim Kıbrıs”la yatınca, sabahına yine Kıbrıs’la ve bu sefer “Saçma bir Kıbrıs”la uyanmamız kaçınılmaz hâle geldi.
Okuyunca hak vereceksiniz ve büyük bir ihtimalle “saçma”dan daha ağır sıfatlar arayıp bulacaksınız.
Birinci saçmalık…
Yazının başlığı, “İdlib Krizini Kıbrıs Çözer mi?” ve alt başlık da “Her daim Türkiye’nin kol kanat gerdiği, Yavru Vatan Kıbrıs da bu ortamda taşın altına elini koyarak, Türkiye’ye sembolik de olsa imkânları ölçüsünde destek vermelidir” olunca ister istemez okuyorsunuz.
“Dördüncü jeolojik zaman”la başlayıp; bilumum morfolojik, jeolojik, jeostratejik, hidrokarbonik terimler ve (ne ilgisi varsa) Doğu Akdeniz’de deniz seviyesinin 1600 metre alçaltılmış şeklini içeren haritayla devam ediyor, büyük çabalar sonunda da “Kıbrıs Adası’nın çevresindeki derinlikler incelendiğinde, 1000 metreye kadar olan derinlik konturunun, kuzeyde Anamur Burnu’ndan İskenderun Körfezine kadar, doğudan da Suriye’nin Lazkiye limanı ile bütünlük sergilediğini” öğreniyorsunuz.
Ve sayfalar dolusu bıkkınlık veren bu bilumum stratejik kavramlardan sonra dilin altındaki “bilimsel” bakla çıkıyor;
“Her daim Türkiye’nin kol kanat gerdiği, Yavru Vatan Kıbrıs da bu ortamda taşın altına elini koyarak, Türkiye’ye sembolik de olsa imkânları ölçüsünde destek vermelidir. Bunun için de, halen atıl durumda olan MARAŞ Bölgesini yerleşime açarak zor şartlarda yaşayan Suriye’li sığınmacı kardeşlerimize yardım etmelidir. Bu insani davranışa AB ve BM’in ilgili organları da destek vermelidir”.
Yâni özetle tercüme edersek “boş” Maraş yerleşime açılıp, Türkiye’deki 5 milyon Suriyeli’den (İdlib’den sonra 3 milyon daha bekleniyor) sembolik olarak meselâ 100.000’i yerleştirilmeliymiş.
(Değişik bir bakışla; Türkiye’den herkes “TC Kimliği” ile çıkıp Ada’ya gelince bir şekilde “aslına” rücu ediyordu ya, bunlar hiç olmazsa “Suriyeli” olarak çıkıp, “Suriyeli” olarak girecekler).
İkinci saçmalık…
Kartvizitinde bir tek kullandığı arabasının markası ve her gün kaç “galon” benzin ile kaç “mil” gittiği yazmayan Kıbrıslı bir uzman “akademisyen” derin ekonomik öngörüleriyle “Dolara bağımlılıktan kurtulabilir miyiz?” başlıklı bir yazı kaleme alıyor.
Gırtlağına kadar sterline gömülmüş olan, sterlinle yatıp kalkan, sterlin bağımlısı “KKTC”de (güney avro kullanır), “Sterline bağımlılıktan kurtulabilir miyiz?”i yazmayıp da “dolar”ı yazmak, saçmalığı bırakın gülünç olmuyor mu?
Bu çabanın gerisinde acaba, Türkiye’deki muktedirler okuyup etkilenirse bir de oraya “kurtarıcı danışman” olabilmek gayreti mi yatıyor?
Üçüncü saçmalık…
KKTC’de herkes “masterlik” yapıyor ya…
KKTC Cumhurbaşkanlığı sitesinde “Cumhurbaşkanı Sözcüsü ve Müzakere Heyeti üyesi” yazan birisi YDÜ’ye 131 sayfalık “İngilizce” bir mastır tezi vermiş.
Tez’inde kısaca “1974 Türk işgalidir”, “1960 Garanti sistemi muhafaza edilemez”, “Kıbrıs Kıbrıslıların olduğu için garantörler çekilmelidir” ve “hiçbir garantör tek taraflı müdahalede bulunamaz” fikirlerini savunuyor.
Ve bu “birisi” “KKTC Cumhurbaşkanı Sözcülüğü ve Müzakere Heyeti Üyeliği” yapıyor.
Merak eden okuyucu arama motorlarında yukarıda bahsedilen yazıların asıllarına kolayca eriştikten sonra hangisinin “daha saçma” olduğuna hiçbir tesir altında kalmadan tamamen kendi özgür iradesiyle kolayca karar verebilecektir.
Hadi size bol mangallı, bol dumanlı, bol şeftalili iyi pazarlar…22 Eylül 2018
Yazıları posta kutunda oku