Necdet Buluz
Türkiye ile Rusya’nın Soçi zirvesinde İdlib konusunda mutakabata varırken, sonraki aşamaların kritik bir süreci başlattığına dikkat çekiliyor. Buna göre Türkiye, İdlib’de bulunan 30-70 bin civarındaki farklı gruplara üye cihatçının Rusya’ya karşı eylem yapmamasını sağlayacak.
Bu anlaşmanın içte ve dışta yankıları sürüyor. Temennimiz anlaşmanın Türkiye lehine sonuç vermesidir. Bu konuda yapılan açıklamalara bakılacak olursa bölgede Türkiye daha da güçlenecek ve sorunlar aşağılara çekilecek. Biz de bunu bekliyoruz.
Bir önemli nokta da şöyle:
İddiaya göre, bazı cihatçı grupların Türkiye’ye sığınmasına da izin verilecek. Bunların sayısının da 15-20 bin civarında olduğu söyleniyor.
Rusya politikaları uzmanı Kadir Has Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mitat Çelikpala, Türkiye’nin bütün ılımlı ve radikal unsurları kontrol etmek için mutabakata imza attığını söylüyor. İdlib’deki radikal grupların tek bir merkeze bağlılıklarının söz konusu olmadığını belirterek provokasyon olasılığına dikkat çeken Çelikpala, “Bunları kontrol edeceğini düşünüyorsan, görüşüp konuşacaksın demektir. İçerdeki silahsızlanmayı biz yapacağız. Tampon bölgeleri bunlardan nasıl koruyacaksın? Gruplar çıkarları için birbirlerini yok ediyorlar” diye konuştu.
Bunun anlamı, Türkiye’yi bundan sonra daha sıkıntılı bir dönemin beklediğidir.
Çelikpala’yı dinlemeye devam:
“Bu da işin hassasiyetinin önemine vardığını gösteriyor. Arkada bir devlet aklının olduğu belli” dedi. Erdoğan’ın sahadaki gruplara, ABD’ye ve uluslararası topluma atıfta bulunduğunu anımsatan Çelikpala, “Bence Rus bombardımanının hedefi Türkiye’yi sahaya çekmekse, Türkiye sahaya başka bir versiyonla indi. Türkiye cihatçıları, ılımlı muhalefetin tamamını kontrol etmek durumunda. Buradan saldırı olursa Rusya, Türkiye’yi sorumlu tutacak. Çünkü altına imza attık” ‘Provokasyon olabilir. Bunlar çıkarları için birbirlerini yok ediyorlar. İçerdeki silahsızlanmayı biz yapacağız. Tampon bölgeyi bunlardan nasıl koruyacaksın? Gözlem noktaları buna yetecek mi? Burada provokasyon potansiyeli yüksektir. Türkiye askeri operasyonel varlığını Suriye’ye yığmaya başladı, Türkiye bunlarla uğraşmaya başlayacak, bunun maliyeti ne olacak?” Gelinen noktada Türkiye’nin elinin Cenevre sürecinde güçlendiğini belirten Çelikpala, operasyonun siyasi hedefinin de net olarak belirlenmesi gerektiğini kaydetti. Çelikpala, “Siyasi hedef olmadan askeri operasyon olmaz, yoksa çamura saplanırız. Ruslar rejime bu anlaşmayı onaylatırsa Türkiye’nin varlığı meşrulaşacak. Peki, ana hedef nedir, bunun konuşulması lazım. Bence Türkiye çok zor bir sürece girdi. Demek ki Türkiye’nin çözecek kapasitesi vardır. Bir süre sonra Türkiye radikal unsurları kabul ediyor mu dedikodusu başlayacak. Çünkü artık sorumlusu biziz. En ufak bir drone havalandığında bunu Türkiye’ye soracaklar. Askeri ve istihbari yığınak gerekir. Süreç Türkiye’yi bu noktaya sürükledi. Rüzgâr başka yerden üfleniyor, sen üflemiyorsun, dolayısıyla bunu yönetmek çok zor”
Emekli General Ali Er’in konu hakkındaki görüşlerine de bakalım:
“Türkiye için zor dönemin mutabakattan sonra başladığını anlatan Er, “Rusya adeta Türkiye’ye bazı ev ödevlerini adım adım yaptırıyor. Oyun planının finaline girdik. Türkiye’nin başında çok sayıda bölgesel sorun var. Diğer gelişmeler de Türkiye’yi tehdit ediyor. Bu bölgedeki askeri başarı diğer bölgedeki sorunları çözmeli. Türkiye’nin ABD, NATO, Fransa, Almanya hatta İsrail ile olan sorunları çözülmeli. Bu görüşmelerde devlet aklının Rusya’yı görmediğini düşünmüyorum. Kontrol bölgelerinde 20 kilometreye kadar tampon bölge oluşturulacak, zırhlı, obüs, havan gibi silahların buralardan çekilecek, Rusya, üslerinin bulunduğu bölgeyi terörden arındırmaya çalışıyor. Türkiye, FKH, Zeytin Dalı Harekâtı, son olarak da İdlib ile çevirme Harekâtını tamamladı. Bu Rusya’nın, ABD’nin, Suriye’nin işine gelir. Burada korgeneralin komuta edeceği müşterek harekât görev kuvvetine ihtiyaç vardır. Çünkü her türlü hizmet vermek gerekebilir”
Emekli General Ali Er, iki ülke savunma bakanının imza altına aldığı mutabakatın önceki temaslardan ayrı düşünülemeyeceğini, Türkiye ile Rusya’nın askeri duruşunun kayıt altına alındığını söyledi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) güven veren kurumsal hafızasına dönüşünün hissedildiğini, MİT’in Suriye, Balkanlar, Ukrayna gibi bölgelerde gerçekleştirdiği operasyonlarla bu kurumun da kendi kurumsal özgüvenine kavuştuğunun ortaya çıktığını belirten Er, “Bunlar önemli. Türkiye’nin bölgedeki yumuşak gücünü de görmemiz lazım. Bence, Soçi’de ‘buyurun yapın’ dendi” değerlendirmesini yaptı.
Özetleyecek olursak:
Suriye konusu daha çok baş ağrıtacak. Bugün yapılan anlaşmaların ileride ne getirip ne götüreceğini daha net görebileceğiz. Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terörist grupların bu anlaşmadan sonra nasıl hareket edeceğini de görmemiz gerekiyor. Suriye sorunu Rusya ile yapılan ikili anlaşma ile çözülecek gibi de görünmüyor.
necdetbuluz@gmil.com
www.facebook.com/necdet.buluz