Yaratan bizleri bu gezegende ‘erkek ve kadın’ olarak yarattı. Gerçi varlık kökeni anlamında erkek-kadın diye bir ayrım asla olmadığına inanıyorum. Buraya ise; ‘cenin’ olarak bilinen ve üreme organları olan beden yapılarımıza üflenerek geldik ve işte o andan itibaren de başımıza derdi aldık! Ondan sonra yok sağ beyin, yok sol beyin, erkek hormonları, kadın hormonları, kadın hakimiyeti, erkek hakimiyeti derken, ister istemez kendimizi karşı cins ile sosyal ve iş hayatında kimi zaman mücadele ederken bulur olduk.
Ve şimdi durun orada! Olay doğmakla bitti mi sanki?.. Günümüzde her şeye hakim olan internet çılgınlığı sayesinde, kadın-erkek arasındaki bu enerji çatışmalarına tabii ki ne de dahil oldu?..
Yeni trend aydınlanma öğretileri!..
Trend ve pek bir moda ‘Yaşam Koçluk’ öğretilerinin bazı temsilcileri, olaya aşırı uç şekilde girerek, kadın bireyleri, sanki dünyanın hakimi, özgürlüklerin en büyük temsilcisi ve gerekirse etrafını bile dağıtmasının doğru olduğu şeklinde telkin çemberine almaya başladılar. Hatta bir tek kadınların ellerine silah vermedikleri eksik kaldı!.. Hayır yani sen kadın olarak rolünü oyna, ben senin eline beni kırbaçlaman için kırbacı da veririm de; olay o değil…
Dostlarım! Bu gerçekten ciddi bir uyarıdır, şaka değil!..
Evli bir kadın örneğin; belirli bir yaşın üzerine geldiğinde, zaten hayatın rutinleriyle cebelleşmekten iyice bunalmışi kocasına karşı da çekimini kaybetmiş ve önüne şöyle bir yazı çıkıyor:
“Arkana bakma o yana gitmiyorsun!”…
Haydaaaa! Kadın arkasına iki evlat, bir de iyi-kötü bir kocayı dizmiş. Ev-ocak iş güç idareten de olsa yürüyor. Ortada yuva denen bir gerçek var. Kadının da yaşından dolayı kanı kaynamış zaten. Ne yapsın şimdi bu kadın bu yazıyı görünce? “Arkama bakmıyorum; yep yeni bir bilince erdim, aydınlandım. Yerim kocasını da, yuvasını da! Ben yeni okyanuslara açılıyorum!” mu desin?!.. Tamam, öyle demesin de; her şeyi çok genel sonuçlara bağlayan bu yaşam koçlarının bu riskli cümlelerini itki olarak alıp, yuvayı-kocayı boşayan kaç tane kadın var biliyor musunuz? Bence şu Yaşam Koçları acilen, yazdıkları büyük düşünce modellerinin altına “Kendi evinizde, kendi kendinize kullanmayın. Mutlaka eşinizle birlikte uygulayın!” uyarısı eklesinler! Yoksa yakında kimin eli, kimin cebinde belli olmayan bir aile yapısına geçiş yapmamız kaçınılmaz olabilir! Canım yani; bırak kadın kanatlansın, dışarı çıksın, eğlensin filan, orası kimseyi ilgilendirmez, ama bari yuvayı da hemen yıkmasın, değil mi?.. Aralarında ortak bir özgürlük anlaşması yapsınlar en azından.
Ama ben size işin olurunu söyleyim mi dostlar?
Erkek ve kadın; uyumlu, uzlaşı içinde doğru rolleri aralarında kurduklarında esas özgürlük, enerji hakimiyeti ve odaklanma o zaman ortaya çıkar. Çünkü dünya gezegenindeki varoluş oyunu bu iki kutup üzerinden kurgulanmıştır. Hakimiyet ve güç ne tek başına erkeğin, ne de tek başına kadınındır. Çünkü o zaman sistem doğru işlemez. Parçalanmış tekil güçlerin ideal olması mümkün mü?
Bütünlük en büyük özgürlüktür. Diğer yan saplantılı odaklanmalar sizleri saptırır, güç azalır, koordinatlarınızı şaşırtır. Aman siz siz olun; bence ne kadınlar cumhuriyetinin, ne de erkekler cumhuriyetinin bir militanı olmayın! Arada çıkacak olan anlaşmazlıkları ise iki tarafın da yararına olup, bütünlüğü ortadan kaldırmayacak özel anlaşmalarla giderin.
Ömer Dalman
Bir yanıt yazın