“Albasma – Tıbıkalı kadın eziyeti”
Halk kültürü, kısaca adına adet ve inanmalar dediğimiz davranış kalıplarının tümüdür. İyi de, kadına erkek aile bireyleri tarafından fiziki tecavüzden şiddetten önce yazılı olmayan adet ve inanımlar sadece başlı başına bir şiddet unsuru olmuştur. Bunlar, toplum yaşamında varlıklarını sürdüren, yazılı olmayan ancak, o toplumda yaşayan kadınlarca uyulması gereken geleneklerdir. Bunlar, yaptırım güçleriyle kimi zaman zorlayıcı ve kınayıcı, kimi zaman da özendirici ve ödüllendirici tepkileri ile toplumda kadın üzerinde baskı kurarlar. Kadın içinde yaşadığı toplumda bunlara uyduğunda çevresi tarafından onaylanacağını, uymadığında ise kınanacağını veya cezalandırılacağını bilir. Halk kültüründe “doğum” olayı adet ve inanmalarda çeşitlilik arzeder.
İnsan yaşamının önemli bir devresi olan doğum, bütün toplumlarda mutlu bir olay olarak kabul edilmiştir. Pek çok adetin, inanmanın uygulandığı bir dönem olmuştur. Ülkemizde, Şebinkarahisar, Balıkesir ve Çukurova Bölgesine göre bu adet ve inanmalar değişim gösterirler.
Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlara uygulanan bazı pratikler:
•Gelin, oğlan evine geldiği ilk gün doğacak çocuğun erkek olması için kucağına bir çocuk, özellikle erkek çocuk verilir. Gelin yatağı hazırlanırken yatakta bir erkek çocuk yuvarlatılır. Toplumun kırsal kesimlerinde kadının saygınlık kazanabilmesi için mutlaka doğurması, anne olması gerekir. Çocuğu olmayan kadın, kısır kabul edilir, hor görülür, kınanır. Bunun için, çocuk sahibi olmak isteyen kadın çeşitli yollara başvurur, çeşitli çareler arar. Bunlar genellikle dinsel-büyü kapsamına girenlerdir. Kutsal sayılan yerleri ziyaret etme, oraların suyundan içme, toprağını elleme, türbelerine, çalı ve ağaçlarına bez bağlama, kurbanlar kesme başta gelen davranış biçimlerindendir. Eski Türklerden günümüze kadar pek çok mezar, evliya-türbe-ziyaret adlarıyla anılmış çevresindeki ağaçlar kutsal sayılmış, buraları zaman zaman ziyaret edilen, medet umulan yerler olmuştur.
• ALBASMASI gece kabusudur. Albasmasından korunmak için loğusanın yatağının altına bıçak veya makas konur. Anne ve çocuğa kırmızı örtü örtülür.
• Loğusa uykuda korunmasızken, TIBIKALI adı verilen çocuğu olmayan kadınlar gelir, loğusanın üstünde çırpınır, bu durumda çocuk yaşamaz. Doğumdan sonra yalnız bırakılan loğusa uyuyakalır, o zaman loğusayı al basar. Loğusa yalnızken uyutulmaz. Albasması, karı gibi sakallı, azgın biridir, loğusanın üstüne çöker, nefes almasını engeller.
• Doğumdan sonraki kırk gün içinde loğusayı ve bebeği kırk basar. Kırk basmasında; loğusanın ve bebeğin yüzünde çirkin yaralar çıkar. Bebeği kırk basmasın diye, kırk taş bir araya getirilir ve her gün bir tanesi atılır, böylece bebeğin kırk günü tamamlanmış olur. Gözleri yeşil veya mavi olanlar ile adetli kadınlardan çekinilir bu kişilerin loğusayı ziyaret etmeleri istenmez.
Kırk gün içinde adetli kadın loğusayı ziyarete gelirse, çocuğun yüzüne bakarsa, çocukta yaralar olacağına inanılır. Kırk gün içinde çocuğun kirli bezi açıkta bırakılmaz.
•Albasmanın; loğusaya ve çocuğa zarar vermesini önlemek için loğusanın ve çocuğun bulunduğu odada Kuran, ayna, süpürge, makas veya satır, bıçak veya demir, ekmek, iğne, soğan, sarımsak, elek, nazar boncuğu, kırmızı bir şey ve su, çocuğun ve annenin yastığı veya yatağı altına veya baş ucuna konmaktadır.
•Albasmasına yakalanan kadın inanışa göre ya ölmekte ya da
sakatlanmaktadır. Albasmasına uğrayan kadını tedavi etmek için uygulanan pratiklerin başında; hocaya götürmek, üstüne dualar veya Kuran okutmak, muska yazdırmak ya da hocanın okuduğu suyu kadına içirmek gelmektedir.
• Zamanı geldiği halde, konuşamayan ve yürüyemeyen çocuğa uygulanan davranışlar arasında, çocuğa ördek yumurtası yedirmek, çocuğun kösteğinin kırılması gelmektedir.
• Albasması, korkulu rüya görmektir. Anne ve çocuğa uykuda ağırlık ve sıkıntı gelir,hayatlarını kaybedebilirler.Anne ateşler içindeyken çocuğunun öldürüldüğünü görür.
• Cangoloz, goncalas; korkunç bir şey. Bağırıyorsun, sesin çıkmıyor. Eğer ayıltmazlarsa boğulursun. Yanında mutlaka biri olmalı. Onun için kocasını ayırmazlar. Kırk basması da, al basması da yeni gelinlikte ve loğusalıkta olur.
• Albasması, kadının üzerine çöken bir ağırlık. Kadın veya erkek birinin gelerek çocuğu ve anneyi öldürmek istemesi. Bazen tanıdık birinin kılığında da gelebiliyor.
“..Çocuk 15 günlüktü, hareketliydi, dipdiriydi. Süt değişiği (ineğin sütünden borç veren) kadın geldiydi, tıbıkalıymış. O gece çocuk ağlamış, inlemiş, uyuyakalmışız. Sabah uyandığımızda çocuk ölmüştü. Dipdiri çocuk tıbıkalı kadın yüzünden albasması oldu. .“
• Çocuk yeni doğduğunda babasının ceketini üstüne atarsan al basmazmış.
•Bu şekil albasması adetlerine; Gölpazarı, Zile, Tire, Mut, Yozgat, Bulgaristan/Varna ve Kırcaali Sancağı köylerinde de rastlanmaktadır.
Uzm. Ayşe Başçetinçelik-Çukurova Üniversitesi ve bazı sosyal eğitimciler, kadının aile içerisinde erkek bireyler tarafından şiddet görmelerinden önce yazılı olmayan adet ve inanmalarla bir nevi baskı altında tutularak ön şiddete maruz kaldıklarına araştırmalarında değinmemektedirler. Gelenek görenek te, kadını doğum öncesi ve sonrası bence bu kadar adet ve inanç saplantısına sokmak bir nevi şiddet kapsamındadır.
Erdil Ünsal