Astana Sürecini de mundar ettik
Dün Tahran’da yapılan Astana Süreci zirvesi, Erdoğan adına tam bir başarısızlık örneğiydi.
Türkiye’nin, taraflar nezdinde güven kaybetmesi bir yana elimizde güvenliğimiz bakımından, önemli bir araç haline gelen, Astana Sürecine balta vurduk.
Tahran Zirvesinin açık yapılması, Erdoğan’ın her an, herhangi bir anlaşmalardan nasıl cayabileceğini göstermesi bakımından çok önemliydi
En önemlisi de; Putin ile girdiği diyalogda büyük açık vermesiydi.
Erdoğan ateşkes isteyince, Putin’in cevabı; çok açıklıkla sen İdlib’de sivilleri bahane ederek, terörü savunuyorsun demeye getirdiği, şu cümle ile çok dikkat çekti. “Ateşkesin tarafları burada yok, nasıl ateş kes kararı alacağız” cevabı; sen terörün tarafında mısın anlamına geliyordu.
Her şeyden önce diplomatik adabın dışına çıkarak; Anlaşmaya varılmış 12 maddenin dışına çıkmış oldu.
Ateş kes istemek; Astana sürecine bir darbeydi. Oradaki sivilleri bahane ederek, tüm dünyanın ve bizim de terör örgütü dediğimiz gurupları (niyetimiz bu olmasa da) savunmak anlamına geliyordu
Eğer Putin böyle bir sürpriz ile karşı karşıya kalacağını bilseydi, bu toplantıya katılmazdı. Çünkü böyle toplantıların alt yapısı önceden dışişleri bakanlıklarınca hazırlanır, toplantıda büyük değişiklikler olursa tarafların anlaşması çerçevesinde yapılabilirdi.
İkinci ve çok önemli bir konu ise, Rusya’nın Suriye’de ki üslerine yakın bölgelerdeki terör unsurlarının, Rus üslerini taciz etmesiyle ilgili konuda oldu.
Erdoğan “kast edilen bu terör gruplarını, Rusya’ya ait bölgelerden uzaklaştırabileceğini” ifade etti. Eğer tercüme hatası yoksa, oradaki terör gruplarına sanki Türkiye doğrudan terör örgütlerine kumanda ediyormuş anlamı çıktı.
Zaten gerek Putin, gerekse Ruhani’nin yüz ifadeleri burada büyük değişikliğe uğradı.
Erdoğan’ın Tahran’daki iradesi, Amerika ve Avrupa’nın empoze ettiği iddialardan ibaretti. Sivilleri bahane ederek İdlib’deki yapılanmayı savunmaktı.
İdlib’de terör unsurları var mı yok mu meselesi, Erdoğan için sadece rejim muhalifleri olarak ifade ediliyordu. Oysa oradaki tüm muhalifler silahlı muhaliflerdi. Siviller diye savunulanlar da bunlardı.
Rusya’da yapılacak Astana Süreci toplantılarının uzunca bir süre erteleneceğini söyleyebiliriz.
Tahran Zirvesinin en kıymetli ifadesi; Ruhani’den geldi. Suriye’nin kuzeyindeki terör ile mücadele etme konusunda, İran’ın Türkiye yanında yer aldığını söyledi. Bunun değerini ve kıymetini bilmek gerek.
Tarhan Zirvesinden sonra Batı ve Amerikan yanlıları şunu tartışmaya başladı. Eğer ABD PKK’ya verdiği destekten vaz geçerse, Astana Süreci yerine, Suriye’de, Amerika ile birlikte olunabileceğini ifade ettiler.
Eğer böyle bir konumdan sonra tekrar Amerika’ya dönmeye kalkarsak, işte o zaman gerçekten devlet olarak kalamayız.
Tekrar Amerika’ya dönmenin anlamı şudur; Nükleer Santrallerden vaz geçmek, S-400 alımından vaz geçmek ya da alıp teknolojisini ABD’ye açmak, yeniden Açılım Sürecine girmek, Suriye’nin kuzeyinde ABD ile birlikte Kürdistan kurmak…
Bir o tarafa dönmek, bir bu tarafa dönmek kıvraklık ve bir matahmış gibi görünebilir ama insanlarda ve bölgede hiçbir güvenilirliğimiz kalmaz. Hele böyle krizin tavan yaptığı dönemler de hiç.
8.9.2018
Bir yanıt yazın