Fabrikaları sattık.
Ormanları sattık.
Ağaçları kestik.
Kamu ve cumhuriyet mallarının altından girip, üstünden çıktık.
Çalışanları işten çıkardık. Tüm devlet kurumlarını ele geçirdik…
İşsizlik ve işsizler ordusu her geçen gün biraz daha artıyor… Bir çığ gibi büyüyor…
Üretim durdu. İhracat azaldı.
İthalat arttı. İğneden ipliğe her şeyi dışarıdan alıyoruz.
Artık mal alırken denetim bile yapılmıyor. Şarbonlu hayvanlar sokuluyor ülkemize. Halkın sağlığı ile oynanıyor.
Tüketim de durdu. Çünkü açlık sınırının altında yaşayanlar en gerekli ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorlar.
Onlar sadece dua ile ayakta durmaya çalışıyorlar ve kendilerini yönetenlerle, bu hale getirenlerle “gurur” duyuyorlar.
Hepsi bu…
Sendikalar sessiz.
Grev, direniş, hak arama gibi kavramları kitaplarından çıkarıp attılar.
Muhalefet ise koltuk ve liderlik kavgasında. Gözünü hırs bürümüş…
Bu kriz ortamı, bu sefalet, bu tükenmişlik egemen güçlerin umurunda bile değil. Onlarda sıkıntı, kısıntı, önlem alma diye bir dert yok.
Lüks yaşantılarını sürdürüyorlar.
Hesapsız harcamalarını sürdürüyorlar.
Saray üstüne saray, köşk üstüne köşk yaptırmaya devam ediyorlar…
Yazlık saraylar, kışlık saraylar… Ama insanlar aç. İşsiz. Perişan. Ekmeğe muhtaç… Ama onların keyfi yerinde. Önemli olan da bu!!!
- Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın dinlence yeri olarak kullandığı Marmaris Okluk Koyu’ndaki 4 oda, 1 salondan oluşan 230 metrekarelik Cumhurbaşkanlığı konutu yıkılarak yerine görkemli bir yazlık saray yapılıyor şimdi.
Bu sarayda üç yüz kişi aynı anda konaklayabilecek.
Sayıştay raporuna göre kışlık sarayın sadece temizlik masrafı 2 milyon TL. Varın gerisini siz hesap edin… Sarayın “Örtülü Ödenek”ten ne kadar para çektiği ise bilinmiyor…
Daha önceki hükümetler, “5 yıllık kalkınma planları” yaparlardı. Bununla ekonomik gidişe yön verirlerdi.
Ne plan kaldı ne program. Vur patlasın, çal oynasın. Onlar pilav peşinde…
Devlet erkânının altında milyarlık, son model arabalar. Harcanan paraları söylemiyorum.
Ülkeyi ve ülke insanını fakirleştirmeye bunlar da yetmedi, bir de başımızı Suriyelileri bela ettiler…
Ne ararsan var onlarda… Hırsızlık, şiddet, gasp, soygunculuk, cinayet, taciz, tecavüz…
Bugün ülkemizde 3,5 milyon kayıtlı, 5 milyonu aşan Suriyeli ve göçmen toplumu var.
Suriyeliler, yıllardır ülkemizde yaşıyorlar. Yiyecek, giyecek, eğitim ve sağlık ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor…
Bayramlarda ülkelerine gidip bayram tatili yapıyorlar. Sonra yeniden kaçak vatanları Türkiye’ye dönüp, yaşantılarına devam ediyorlar.
Bu ülkede işsiz gezen milyonlarca insan, açlıktan ölen milyonlarca çocuk varken, kentlerimiz bu vatansızlar tarafından işgal edilmiş durumda…
Başbakan yardımcısı Recep Akdağ’ın belirttiğine göre bu göçmenlere 37,5 milyar dolar para harcanmış…
Bir düşünün. Bu parayla neler yapılmazdı ki… Okullar, hastaneler, işyerleri…
Halkın en rahatsız olduğu konuların başında Suriyelilerin ülkemizdeki varlığı gelmektedir. Ama onlar bu ortama sebep olanları; kendilerini aç açık, işsiz bırakanları, her Türk vatandaşından 462 dolar alıp Suriyelilere verenleri her gördükleri yerde alkışlayıp, boğazları yırtılana dek, “Seninle gurur duyuyoruz” diye bağırmaktan bıkmıyorlar.
Ondan sonra da 300 TL için adam öldürüyorlar… Ve bizim gençlerimiz gidip Ortadoğu çöllerinde yurdundan kaçan Suriyeliler için can veriyor. Onların acısı yüreğimizi dağlıyor.
Döviz kurunun yükselmesini, işsizliği soran vatandaşlara Cumhurbaşkanı: “Bu da geçer ya hu…” diye yanıt vermiş.
Evet geçer. Geçecek… Bu kötü günler mutlaka geçecek…
ÇÜNKÜ KRİZLE GELEN, KRİZLE GİDER…
Daha önce nice sultanlar, nice başkanlar, krallar nasıl saltanatlarını terk etmek zorunda kaldılarsa, vakti saati geldiğinde, bunlar da tarihin tozlu yapraklarında yerlerini alacaklardır…
Ama olan sevgili vatanımıza olacak… Bu talanın, vurgunun, soygunun izlerini silebilmek, yeniden uygarlaşabilmek için onlarca yıl harcanacak…