Türkiye’nin 2060 Yılında Küresel Dünyadaki Yeri

Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün  (OECD)  12 Temmuz’da yayınladığı 2060 Dünya Ekonomi Senaryoları Raporu (The Long View: Scenarios For The World Economy to 2060)  2060 yılına kadar dünya ekonomisindeki gelişmeleri  kapsayan  önemli bir belgedir. OECD,  batılı anlamda demokrasiyle yönetilen ve piyasa ekonomisine sahip 36 ülkenin küreselleşmenin ekonomik, sosyal ve yönetim sorunlarını çözmek  için ortaklaşa çalıştıkları  1961 yılında  kurulan bir uluslararası işbirliği kuruluşudur.  OECD Nezdindeki Türkiye Büyükelçiliğinde 1985-1990 yıllarında görev yaptığım  dönemdeki   üye sayısı 24 idi. Türkiye, OECD’nin 20  kurucu üyesinden biri olarak OECD çalışmalarına aktif şekilde katılmaktadır.

Türkiye ekonomisine yön verenlerin OECD’nin 53  sayfalık bu raporunu altını çizerek   okumalarında yarar vardır. Çünkü  raporda,  Türkiye ekonomisi için  önemli tespitler  yer almaktadır.   

OECD, 46 ülke için uzun vadeli ekonomik projeksiyonlar sunan raporunda,   ülkelerin belli  varsayımlar  altında   2060 yılında nerede olacaklarına ilişkin bir senaryo  hazırlamıştır.  Rapor; gelişme yolunda  olan büyük piyasa ekonomilerinde daha iyi yönetişim ve eğitim kazanımı  olmak üzere alternatif senaryolarda yapısal reformların potansiyel etkisini göstermek için önemli bir referanstır.

Rapor’a göre işgücü piyasası reformları, sadece  hayat  standartlarını yükseltmekle kalmaz, aynı zamanda istihdamı arttırarak  nüfusun yaşlanmasıyla ilgili mali baskıları hafifletmeye de yardımcı olur.  Senaryolar, kamu yatırımlarını arttırmaktan ve araştırma ve geliştirmeye daha fazla harcama yapmaktan kaynaklanan potansiyel ekonomik kazanımları göstermektedir. Olumsuz  senaryoda ise  dış ticarette  liberalleşmeden  sapmanın (1990  tarife oranlarına dönüş)  hayat  standartlarını azaltabileceği gösterilmektedir.

ABD Başkanı Donald Trump’ın başta Çin, Avrupa Birliği ve Türkiye olmak üzere çok sayıda ülkeye karşı başlattığı ek gümrük vergilerine bu ülkelerin de vergi artırımıyla cevap vermesi,  geçmişte olduğu gibi tarife savaşlarına yol açılmasına ortam hazırlamıştır. Gümrük  vergilerini arttırarak korumacılığa dönüş  dünya ekonomisini  yavaşlatacak, bundan tüm taraflar zarar görerek  refah kaybına uğrayacaklardır. Rapor’da  o dönem uygulanan gümrük  vergilerinin  küresel ekonomiye katkı sağlamadığı  belirtilmiştir.

ABD ve Çin arasında yaşanan ticaret savaşının derinleşmesi ve korumacı önlemlerin tekrar yürürlüğe girmesi durumunda   dünya ekonomisi  zarar görecektir.  Türkiye, bu durumdan an fazla etkilenen ülkeler arasındadır. Serbest ticaretten geri adım atılıp, 1990’lı yılların gümrük tarife oranlarına geri dönülürse, uzun dönemde  hayat  standartları yüzde 14  oranında azalacaktır. Bu durumdan en çok etkilenen ülkelerde    standart yüzde 15 – 25 arasında düşecektir.

2060 yılına kadar  milli gelire  olumlu etkisi açısından serbest ticaretten en fazla  yararlanacak  ülkeler içinde Türkiye ilk,  İsrail  ve Güney Kore  ise ikinci ve üçüncü sıradadır.  Korumacı önlemlerden  etkilenen ülkeler arasında Türkiye de vardır. Temel senaryoya göre Türkiye’de   milli gelir 2018 – 2030  döneminde  yüzde 3,6, 2030 – 2060  döneminde ise  yüzde 2,5 oranında artacaktır.   Türkiye’de iş gücü piyasalarında yapılacak reformlar, hayat  standartlarında  gelişme sağlayacaktır.

Tablo: 1  35 OECD Ülkesinde 2007 – 2018 ve  2030 – 2060  Dönemindeki  Ekonomik  Gelişmeler (*)

(*) Litvanya 2018 yılında OECD’ye üye olduğu için tabloda yer almamıştır.

Kaynak: The Long View: Scenarios For The World Economy to 2060, s. 15.

OECD’nin tahminleri ile Türkiye’nin hedefleri arasında  farklılıklar vardır. Hükümetin   2023 hedefleri arasında  dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde olmak, 500 milyar dolar ihracata ve kişi başı milli gelirin  25 bin dolara ulaşılması bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla yayınladığı  mesajında, “Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması, bizimle birlikte tüm coğrafyamızın geleceğine yön verecektir   demiştir ama  hükümet  programlarında hedeflerin gerçekleşmeyeceği açık bir şekilde görülmektedir. 2023 hedefleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2011 yılında  açıklanmıştı.

Hükümet Programı’nda 2 defa geçen hedefler, 61. Hükümet Programı’nda 27, 62. Hükümet Programı’nda 57, 64. Hükümet Programı’nda 10, 65. Hükümet Programı’nda 8 defa yer almıştır. Hükümet programlarında hedeflere ulaşma konusu  sonlara doğru belirgin şekilde azalmaktadır.

Öncelikle dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer almamız  mümkün değildir. 2023’te Türkiye’nin  milli gelirinin 2 trilyon dolar, dış ticaret hacminin ise 1 trilyon doları bulması hedeflenmiştir. 2017’de toplam 157 milyar dolar değerinde ihracat, 233,7 milyar dolar ithalat yapan Türkiye’nin 1 trilyon dolar  dış ticaret hedefine ulaşması  mümkün değildir.

Büyümenin  tahmin edildiği gibi gerçekleşmesi durumunda 2023 yılında kişi başına düşen milli gelir 25 bin dolar olacaktır. Dünya Bankası’na göre  Türkiye’de  2017 yılında   kişi başına milli gelir 10.540,6 dolardır. )  Uluslararası Pata Fonu’nun (IMF) Nisan 2018  tahminine göre  kişi başına düşen milli gelir ise 11,110 dolardır. (http://www.imf.org/external/datamapper/NGDPDPC@WEO/OEMDC/ADVEC/WEOWORLD)   Yapılan bir  araştırmaya  göre 2023 yılında Türkiye’de   kişi başına düşen  milli gelir  ancak  14.083,9 dolara ulaşacaktır. )

Tablo: 2 1980-2023 Döneminde Türkiye’de Kişi Başına Düşen Milli Gelir

Kaynak:

Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşamamasının   en önemli  sebebi eğitim kalitesinin düşük olmasıdır. 137 ülke baz alınarak hazırlanan  2018  raporuna göre Türkiye 99’ncu sırada yer alırken, listenin başındaki  ülke İsviçre’dir.  

Ajans Press’in Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Eğitim Kalitesi 2018  raporundaki   verilere  göre Türkiye eğitim kalitesi bakımından 137 ülke arasından 99’ncu sıradadır. Türkiye, eğitim sistemi kalitesinde 2017 yılına  göre 2 basamak yükselmesine rağmen listenin sonlarındadır.  Katar, Malezya, Endonezya, İran ve Pakistan  Türkiye’nin önünde yer almıştır. )

Hükümetin 2017-2019 yılı Orta Vadeli Program’da  ihracat artış hedefi olan ortalama  yüzde 10,5. ihracat artış oranını yakalayabilirsek ancak 2029 yılında hedefe ulaşabiliriz. 2017-2019 yılı Orta Vadeli Program’da kişi başına gelir artışı için yıllık  yüzde 6’lık  hedef konulmuştur. 2019 yılı sonunda hedef 10,930 dolardır. 2019 yılından sonra gelir artışı hedefi yüzde 6 olursa, ancak   2034 yıllında 25,000 dolar hedefine ulaşılacaktır.

Dünya Bankası (WB)   Türkiye’ye ilişkin büyüme beklentilerini  2018 yılı  için yüzde 4,5, gelecek iki yıl için yüzde 4 olarak açıklamıştır. Banka’nın Küresel Ekonomik Beklentiler  Haziran 2018  raporunda da   dünya ekonomisinin bu yıl geçen  yıl  olduğu gibi yüzde 3,1 büyüyeceği tahmininde bulunmuştur. Uluslararası Para Fonu (IMF) Dünya Ekonomik Görünüm  Nisan 2018  raporunu Konjonktürel İyileşme Yapısal Değişim başlığıyla yayımlamiş,  Türkiye’nin bu yılki büyüme beklentisini yüzde 4,4‘e yükseltirken, 2019 beklentisini yüzde 4’e çekmiştir.

Dünyanın  GSYİH’sı 2060 yılında, gelişme yolunda  olan ülkelerdeki  büyümenin   azalmasıyla   ortalama yüzde 3’ten yüzde 2’ye düşecek,  Çin ve Hindistan’ın etkisiyle dünya ekonomisinin merkezi Asya’ya kayacaktır.   Ülkelerin yapısal reformları gerçekleştirmesi durumunda  uzun dönemde  hayat  standartları  artacaktır. OECD ülkelerinde  yapısal reformlar gerçekleşmemesi  durumunda  gelecek 40 yılda  hayat  standartları ancak  GSYİH’nın yüzde 1,5-2 arasında  artacaktır. Bazı ülkelerin emeklilik yaşını yükseltmesi sonucunda  OECD’deki yaşlıların toplam istihdam oranı 2060 yılına kadar 5 puan yükselecektir..

BRICS ülkelerinin  (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti)  son yıllardaki yüzde 6’ya ulaşan  büyüme hızı  2060 yılında yüzde 2’ye düşecektir. Hindistan ve Çin  2060 yılında dünya  üretiminde yüzde 20-25, OECD ülkeleri  ise yüzde 40 civarında pay sahibi olacaktır. Demografik değişiklikler, gelişmiş ülkelerin  hayat  standartlarında  ek yük getirecek, bu da ülkelerin  vergileri artırmalarına yol açacaktır.

Bu durumda  ülkeler  kamu borçlarıyla uğraşırken sağlık ve emeklilik harcamalarını karşılayabilmek için vergi gelirlerini GSYİH’ya   göre   yüzde 6,5 puan artırmak zorunda kalacaklardır. BRICS ülkeleri, yönetim ve eğitim açısından OECD standartlarını yakalamaları  durumunda 2060 yılına kadar  tahmin edilen senaryonun dışına çıkarak,  hayat standartlarını yüzde 30-50 oranında yükseltebileceklerdir.

OECD’nin belirlediği ve önde gelen ülkelerinin izlediği istihdam politikalarının gerçekleştirilmesi, 2040 yılına kadar özellikle genç ve kadınların da katılımıyla istihdamın yüzde 6,5 puan artmasına yol açabilecektir. OECD  ülkelerinde kamu yatırımları  GSYİH’nın yüzde 6’sına ulaşması durumunda, 2060’a kadar  hayat  standartlarında  yüzde 4 (bazı ülkelerde yüzde 6-9) artması sağlanabilecektir.

Rapor’daki önemli tespitler  şöyledir:

  • Yüksek gümrük tarifelerinden daha çok gelişme yolunda olan ülkeler olumsuz etkilenecektir. OECD ülkeleri arasında ek gümrük tarifelerinden en az etkilenecek ülkeler Norveç ve  Kolombiya’dır.  Gümrük  vergilerini  arttıran  ABD’nin kaybı yüzde 5,8,Türkiye’nin kaybı  ise yüzde 3,3 olacaktır. Rapor’da OECD ülkelerinin yüzde 6  kayıp yaşayacağı  belirtilmiştir.
  • BRICS ülkeleri, tarife savaşlarından en fazla zarar görecek olan gruptur. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS’in 2060 yılına kadarki ekonomik büyüme kaybı yüzde 18’i bulacaktır.
  • Kurumsal ve siyasi değişikliğin olmadığı temel senaryoya göre,  dünyada reel  GSYİH büyümesinin, dünya  ekonomisinin  büyük bir bölümünü oluşturmaya devam eden   gelişme yolunda  olan ekonomilerdeki durgunluk   sebebiyle  2060 yılında yüzde 3’ten yüzde 2’ye gerilemesi öngörülmüştür.
  • Dünyadaki ekonomik ağırlık merkezi Asya’ya doğru kaydıkça, Hindistan ve Çin dünya üretiminden daha fazla pay alacaktır.
  • Hayat standartları (kişi başına düşen reel GSYİH) 2060 yılına kadar tüm ülkelerde  artmaya devam ederek gelişmiş ülkelerin  seviyesine yaklaşacaktır.
  • Yüksek büyüme gösteren ülkelerde ve Doğu Avrupa ekonomilerinde  hayat standartları işgücü verimliliğindeki artıştan kaynaklanmaktadır.  BRIICS ve bazı düşük gelirli OECD ülkelerindeki kişi başına düşen GSYİH, 2060 yılında ABD’nin yarısının altında kalacaktır.
  • Daha fazla  sağlık harcamaları demografik değişimlerden kaynaklanan mali baskıları karşılarken, kamu borç oranlarını güncel seviyelerde tutmak için  Türkiye dahil  orta gelire sahip  OECD  ülkelerinin 2060 yılına kadar GSYİH’nın yüzde 6’sı  kadar  kaynağa ihtiyaçları  vardır.
  • Küresel tasarruf, son yıllarda reel faiz oranlarında aşağı yönlü bir baskı oluşturmaya devam etmektedir.
  • BRIICS, yönetim kalitesini iyileştirmeye ve eğitime önem vermektedir.
  • 2060 yılına kadar ortalama OECD seviyelerini yakaladığı bir senaryoda BRIICS’deki hayat standartları, 2060 yılı temel senaryoya göre  yüzde  30-50 oranında daha yüksek olacaktır.
  • OECD ülkeleri üretim yapılarını  rekabete elverişli  duruma getirmek  için 2030 yılına kadar reform yaparsa,  hayat standardı  yüzde  8’in üzerinde yükselecektir.
  • OECD ülkelerinde işgücü piyasasının iyileştirilmesi için  reform yapılması; daha yüksek genç ve kadın istihdamı sağlanarak toplam istihdam oranını 2040 yılına kadar yüzde 6 puan, 2060 yılına kadar yüzde 10 artıracak,  yaşlanma ile ilgili gelecek mali baskıları hafifletmeye yardımcı olacaktır.
  • Emeklilik yaşındaki artış,  OECD’deki yaşlıların toplam istihdam oranını 2060 yılına kadar 5 puan ve  hayat  standartlarını da 2060 yılına kadar yaklaşık yüzde 2 oranında artıracaktır.
  • OECD ülkelerindeki Ar-Ge harcamalarının 5 lider ülkenin seviyesine yükseltilmesi durumunda   hayat  standartları 2060 yılına kadar yüzde  6  oranında  yükselecektir.
  • OECD ülkelerinde kamu yatırımlarının GSYİH’nın yüzde 6’ya çıkarılması,  hayat  standartlarını 2060 yılında yüzde  4’ün üzerinde, bazı ülkelerde yüzde ise yüzde 6-9 oranında arttıracaktır.
  • 1990’ların ortalama tarife oranlarına dönülür ve ticaret serbestleştirilmesi konusunda geri adım atılırsa, uzun  dönemde   hayat  standartları   dünya genelinde yüzde 14, en çok etkilenen ülkelerde ise yüzde  15-25 oranında düşecektir.

2060 Dünya Ekonomi Senaryoları Raporu’ndan   1 gün sonra  OECD Türkiye Raporu 13 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır.  (Economic Survey of Turkey 2018

Türkiye Raporu’na   göre  kişi başına düşen GSYİH, daha gelişmiş OECD ekonomilerini yakalamaya devam etmiştir. Güneydoğu sınırındaki  jeopolitik gerginlikler ve 2016’daki  darbe girişimi de dahil olmak üzere bir dizi olumsuz şoka rağmen, GSYİH büyümesi 2010-2017’ye göre yaklaşık yüzde 7’dir. İşgücü verimliliği, tarımda  kayıt dışı faaliyetlerin yaygınlığına rağmen diğer tarım ağırlıklı OECD ülkelerinden daha fazladır. Bu durum; dinamik, ancak parçalı bir  tarımsal yapının  güçlü performansını yansıtmaktadır. Yıllık yüzde  3’ün üzerinde  artışa  rağmen, çalışma yaşındaki nüfusun istihdam oranı OECD’deki en düşük oran olmaya devam etmektedir.

İç talebe ve dış tasarruflara aşırı bağımlılıktan kaynaklanan cari işlemler dengesizliği dış finansman ihtiyacını güçlendirmekte, risk primini zorlaştırmakta ve dış şoklara karşı savunmasızlığı artırmaktadırYatırımlar  borçlanılarak  finanse edilmektedir.

Fiyat artışları  para politikasının güvenilirliğini  azaltmıştır ve   hedeflenin  çok üzerindedir.  Kamu yönetim kalitesi,  döviz kurundaki artışlar ve ekonomik politikaların geleceğe yönelik belirsizlikleri  riski  artırmaktadır. Kırılgan ortamdaki güvenin sağlanması için  tutarlı mali ve parasal politikalar  uygulanmalıdır.

Türkiye ekonomisinde en önemli darboğazlardan  biri olan cari işlemler açığına raporda özellikle vurgu yapılmıştır. Aşağıdaki şekilden de görülebileceği gibi 2002 yılındaki cari açık ile 2017’deki cari açık arasında çok önemli farklılık vardır. 2011 yılında cari açık rekor seviyeye çıkmıştır. Bu durum,  dolar karşısında TL’nin değer kaybetmesinin de önemli  bir göstergesidir.

Tablo: 3 Türkiye Ekonomisinde GSMH’nın Yüzdesi Olarak  Cari Açık

Kaynak: OECD

OECD’nin Türkiye ekonomisine yönelik tespitleri şöyledir:

Büyüme güçlüdür ve  hayat şartlarında  iyileşme olmuştur.

  • Türkiye ekonomisi, olumsuz şoklara rağmen son iki yılda büyümüştür.
  • 2010’larda hızlanan tarım dışında istihdam yaratılması, özellikle az gelişmiş bölgelerde refahı artırmıştır.

Makro ekonomik politikalar döngüsel hale gelmiştir.

  • 2016 yılındaki darbe girişimi  makro ekonomik politikaları olumsuz etkilemiştir.

Ekonomiyi yeniden  yapılandırmak ve sosyal uyumu geliştirmek için işletmelerin  modernizasyonu  gereklidir.

  • Sürekli büyüme için ihracat  artırtmalıdır.
  • Çok sayıda orta ölçekli firma iş hayatına katılmıştır. Bunlar teşvik edilmelidir.

Özelleştirme ve  dijitalleşme  işletme  performansını arttırmak için anahtardır.

  • Hükümet, uluslararası iyi uygulamalara (good practice)  uyum için taahhütte bulunmuştur. Kapsamlı bir eğitim, iyi  yönetişim ve  yapısal reformlar  farklı  gruplar arasındaki  yakınlaşmayı ve sosyal uyumu teşvik edecektir.

OECD’nin 2060 Dünya Ekonomi Senaryoları Raporu’dan önce 1 Nisan’da  yayınladığı  Daha İyi  Hayat  Endeksi, (Better Life Index, http://www.oecdbetterlifeindex.org/countries/turkey/)  araştırması yukarıdaki raporları tamamlar niteliktedir.  OECD üyesi ülkeler ile Rusya, Brezilya ve Güney Afrika’nın dahil edildiği 38 ülkeye ilişkin  verilerin  yer aldığı Endeks’te 9,3 puanla Hollanda  ilk sırada  bulunurken, 9 puanla Danimarka ikinci, 8,9 puanla Fransa üçüncü, İspanya 8,8 puan ile dördüncü, Belçika ise 8,6 puanla beşinci sırada yer almıştır.

Endekste yer alan “hayatınızdan  memnuniyet” anketinde Türkiye sondan 4’ncü  sıradadır.  OECD ortalaması 10 üzerinden 6,5 puan olduğu halde Türkiye 5,5 puanla en kötü durumdaki ülkeler arasındadır.  Norveç’in 7,6  puan ile halkı hayatından en memnun ülke olduğu listede Türkiye’nin arkasındaki ülkeler  Macaristan, Yunanistan ve Portekiz’dir.

 

Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün  (OECD)  12 Temmuz’da yayınladığı 2060 Dünya Ekonomi Senaryoları Raporu (The Long View: Scenarios For The World Economy to 2060)  2060 yılına kadar dünya ekonomisindeki gelişmeleri  kapsayan  önemli bir belgedir. OECD,  batılı anlamda demokrasiyle yönetilen ve piyasa ekonomisine sahip 36 ülkenin küreselleşmenin ekonomik, sosyal ve yönetim sorunlarını çözmek  için ortaklaşa çalıştıkları  1961 yılında  kurulan bir uluslararası işbirliği kuruluşudur.  OECD Nezdindeki Türkiye Büyükelçiliğinde 1985-1990 yıllarında görev yaptığım  dönemdeki   üye sayısı 24 idi. Türkiye, OECD’nin 20  kurucu üyesinden biri olarak OECD çalışmalarına aktif şekilde katılmaktadır. - dunya haritasinda turkiyenin yeri

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir