İletişimi sağlayan radyo, televizyon, gazete dergi gibi basın ve yayın organlarının tümüne medya diyoruz.
Bu tanıma geniş açıdan bakacak olursak, “kitlelere hitap eden herkes aynı zamanda birer medya elemanıdır” diyebiliriz.
Sosyal medya bu konuda oldukça büyük bir mesafe kaydetti.Toplum artık isminin önünde kalabalık unvanları bulunan şöhret budalası yazarlar yerine kendi içlerinden çıkan, kendi dillerini konuşan ve onlarla iletişim içinde olan yazarları takip ediyorlar. Ahlak sahibi, donanımlı insanlar, kendi aralarında ortak bir lisan keşfettiler. Yalaka, dalkavuk ve oryantal fikirlerin defolu ürünlerine artık rağbet göstermiyorlar.
Rahmetli Uğur Mumcu ile tanışma şansına sahip olmuş ve ondan “kızım sen mutlaka yazmalısın” tavsiyesi almış, benim de hocam olan Hasan Pulur ile de aile dostlukları bulunan bir dostun mesajını aldım.
Olduğu gibi yayınlıyor ve diyorum ki
BEN PAYIMA NE DÜŞERSE ONU ALDIM
Umarım alması gerekenler de alır.
****
ORTAK BİR LİSAN BULACAĞIZ
(İçten yazmış okunsun diye)
Malum seçim tartışmalarında ben de doğru bildiklerimi tanıdıkların duvarlarına yazıp çizerken kimi eskilerle didişmek zorunda kaldım.
Bir arkadaşım sayfasından atmakla tehdit etti.(uuh !!! Çok korktum.)
Ama genel olarak “LAYKLANDIM.” Yani ortak düşüncede benzer duygularla birleştim..
Yeni Fikirdaşlar edindim..
Bu güzel bir şey elbette. İnsanız ve konuşa konuşa anlaşacağız..
Böylece ORTAK BİR LİSAN BULACAĞIZ..
Derken bir abimiz geldi taa karşı taraftan..
Hem AKP li, hem Tayyip çi hemde Erdoğan’ı seviyor..
Aynı zamanda taktir de ediyor..
Bazen Recep’e kızıyor ama olacak o kadar. Yinede yufka bir yürek taşıyor. Çok fazlaca kızamıyor.
Ona (onlara) göre olması gerekli bir süreç ve bizler efendim henüz onun (RTE) yüceliğini, ilmini, ahlakını tam manası ile anlamadığımızdan dolayı tam bir baş belasıyız.
Çok güzel yazıyorlar.
Çünkü hepsinin eğitimi Edebiyat Fakültesi, Gazetecilik vs.vs
Aynı zamanda yüksek hitap güçleri, ikna kabiliyetleri, güzel söz söyleme kabiliyetleri de var. (ki… Bu jargonun Cemaat, Medrese, Tarikatlardan geçmis olduğu kanaatindeyim. Elbette yanıla bilirim de. Çünkü ben bu kurumların içinde hatta yakında bile olmadım. Tek bildiğim EL PENÇE BİAT KÜLTURÜNE yürekten bağlı olduklarıdır.)
Tabi ki ben onların yanında basit ,vasat ve sıradan bir fert.
Yeri geldi mi İstanbullu, yeri geldi mi İç Anadolulu, bazende sokak vari sohbetlere giriş yaptığımdan girdiğimden eleştirilerde almadım değil.
Ama huylu huyundan vazgeçer mi?
Hatta bir kaç ay önce ağır işveli bir abim;
“istirham ederim hanımefendiciğim..” diyerek ince bir ayar vermeye kalktı. Daha sonra
ayar olup “çok değişik bir hanımsız” diyerek benden uzaklaştı.
ORTAK LİSAN ÇOK ÖNEMLİ.
Mesela bir kaç gün önce siyasi gündemi dile getirmeye çalışan benim yaşlarda bir ağır abimiz daha, siyasi arenadan da ağır Türkçesi ile yorum yaptı.
Hızlı düşünen biri olduğum halde okurken bir türlü çözemedim.
Yorumun altına;
“ABİ BU KADAR ÇOK ŞEY YAZIP HİÇ BİR ŞEY ANLATAMAMIŞ OLMANIN ALTINI ÇİZEREK UYGULAMALI DERSİNİ VERDİN BRAVO” diye yazdım.
Bu da çok kötü bi’ şey…
Zaman harcayarak okuyorsun veya dinliyorsun.
Sonra “Ne dedi lan bu şimdi?” diye tekrar tekrar “acaba anlar mıyım” umuduyla başa sarıyorsun.
Diyorum ki;
Şu oturduğunuz localardan bir aşağı kata inseniz.
Babı-Ali’nın kaldırımların da yürüyüp, Babı-Ali de mürekkep yalayıp yutmuş edalarıyla hitap etme şeklinizden vaz gecip, BEN VE BEN GİBİLERE AYAR VERECEĞİNİZE günümüz yalaka ve dalkavuk medyasına iki okkalı tokat çakıp , gazetecilik ilkelerini mi hatırlarsanız ve hatırlatsanız..???
Yada iyice bir soyutlanın.
Anlatın birbirinize hikayeler.
Deyin ki mesela;
“Bazen bir toplumun hafızası, bir kahvehanenin saçı sakalı birbirine karışmış, garip bir şahsiyetinde uyur.
Ve…
O şahsiyet uyandığında, kimlerin kahvesinden bir yudum alır ve alaturkalığa dair öyküler anlatır. Zamanının bayramlarından, hamam sefalarından, soba başı sohbetlerinden dem vurur.
“AZİZİM “Yaaa!! ne diyorum değil mi?” …
(İçten Kulunk)
Sevgilerimle…