Pazar günü Rusya Savunma Bakanlığı, İdlib’in Kafr Zayta beldesinde chorine kullanılarak kimyasal provokasyon yapılacağını duyurdu.
Planın arkasında İngiliz Olive askeri şirketinin katılımcısı Beyaz Kasklılar örgütünün olduğu,
Ama insanlara saldırının Suriye hükümetine bağlı militanlar tarafından yapıldığını düşündürmek ve şimşekleri Suriye hükümeti üzerine çekmek için;
Ortadoğu ve İngilizce diliyle yayın yapan medyaya dağıtım amaçlı “Video klipler” çekildiği belirtildi…
*
Nitekim 21 Ağustos’ta ABD, İngiltere ve Fransa;
İdlib’te sivillere ve sivil altyapıya karşı Suriye rejiminin saldırılarından ciddi şekilde endişe duyduklarını,
Kimyasal bir saldırının uygun şekilde yanıtlanacağını açıkladılar…
*
On yıllardır küresel ana akım medyası Orta Doğu ve Latin Amerika gerçeklerini dünya kamuoyuna kapatmıştır.
Bu durum marjinal sesleri dünya sahnesine koymayı kendine vazife eden dijital medyanın gelişiyle hızla değişmiş,
Ancak sosyal medyadaki sahte haberler de belirsizlikleri daha çok arttırmıştır.
Siyaset ile enformasyon arasındaki ilişkiyi kötüleştiren tezvirata dönük haberler; nüfusları bölmüş ve kan akmasına yol açmıştır.
*
Bu durumu uzun zamandır bir krizle karşı karşıya olan Nikaragua açıkça yaşıyor.
Nikaragua hükümeti, 16 Nisan 2018’de tartışmalı bir refah reformu paketi başlattığında işler ters gitmeye başladı.
Kitlesel protestolar çok geçmeden alevlendi, insanlar sokaklara çıktılar, barikatlar kurdular, devlet güvenliğiyle çatıştılar.
Hükümet ülke çapında hareketleri ciddi biçimde kısıtladı.
Barikatlardaki insanlar sadece refah reformlarını protesto değil,
2007’den bu yana Daniel Ortega’nın başkanlık görevinden alınması için defalarca çağrıda bulundular.
Durum hızla şiddete dönüştü, protestolarla 336 insan öldü, aylardır huzursuzluk sürüyor.
Protestolar trajik bir şekilde toplumu parçaladı, aileler ve arkadaşlıklar arasına düşmanlık girdi…
*
Nikaragua krizi birçok yönden bir kutuplaşma krizidir.
Kriz sadece kimin doğru ya da yanlış olduğuyla ilgili değil, vatandaşların bilgi ile olan ilişkilerinde;
Politik argümanların kontrol edilmesi ve dağıtılması biçimiyle her iki tarafında elde ettikleri bilgiye karşı gittikçe kararsız hale getirilmeleri,
Böylece yapay olarak kutuplaştırılmalarının sağlanmasıyla ilgilidir.
Bu yüzden ülkede yaşanan sosyal ve politik krizinden çıkış yolu görülmüyor.
*
Halbuki Nikaragualılar daha birkaç yıl önce , önyargıyı tanımlamak ve gerçeği yalanlardan ve propagandadan ayırt etmek konusunda kollektif bir tutum gösteriyordu.
Ancak bugün sadece bilgi hacmi yüzünden değil,
Aynı zamanda algoritmik küratörlük yapan insanların önyargıyı başarılı bir şekilde tanımlayan stratejiler geliştirmeleri engellenmiştir.
Üstelik teknolojik gelişmeler bu stratejileri daha da bozmuştur.
Çünkü insanlar teknolojik gelişmeler sonucunda sahte videolar, fotograflar ve seslerle sahte haberlerin yapıldığı biliyor.
Artık herkes okuduğunda ve gördüğünde daha şüphecidir.
Hangi kaynaklara güveneceğine karar verirken belli bir miktarda kuşkuculuk yararlı olurken,
Bugün ortaya çıkan kararsızlık, güvensizlik ve sinizm tam anlamıyla bir duygu karmaşasına neden oluyor…
*
Nikaragua’da her iki taraf da birbirlerini video ya da fotoğrafları manipüle etmek ve taklit etmekle suçlasalar da kanıtlarını gösteremiyorlar.
Bunun sonucunda Nikaragua’da sahte haber dönemi insanların bilgi ve ilişkilerini tam anlamıyla değiştirmiştir.
Bu noktada hiçbir şeye güvenilemeyeceği ve tüm bilgi kaynaklarının kirlendiğine inanan haber tüketicilerinin güvenilir kaynaklara önem verdikleri düşünülebilir.
Ama onlar tüm haberleri sahte veya en azından güvenilmez olarak reddederler ve pozisyonlarını güçlendirmeye yönelik daha az bilgiye razı olurlar!
*
Nikaragua tarihin, sömürgeciliğin, emperyalizmin ve dayanışmanın katmanları üzerine son derece karmaşık ve politik bir durum arz ediyor.
Kuşkuculuk ve bilgiye karşı olan kararsızlık, tüm tarafları diyalogun ancak imkansız olduğu bir düzleme kilitliyor.
Çatışma ve şiddetin sürdüğü sırada diyalog sağlanması her zaman zordur ama son dört aydır Nikaragua’da ne olup bittiğini görmek dahi zorlaşmıştır.
Bu koşullarda anlamlı bir diyalog olmayacak, şiddete son verilemeyecek, adalet tesis edilmeyecek ve ülkenin çöküşüne engel olunamayacaktır…
*
Çünkü demokrasi sürekli sorgulama işidir.
Bilgiyi uygun şekilde sorgulama yeteneği yitirilirse;
Demokrasi önce ikilemlere düşer,
Sonra çöker.
*
Bugün dünya kamuoyu, hâlâ bu Batı medyası tarafından yönetiliyor.
Batılı ülkeler Ortadoğu’da ya da Latin Amerika’da anlaşmazlıklara düştüğünde;
Ana akım medya devreye giriyor ve çoğu zaman ortaklaşa suçlamada bulunuyor!
*
İşte Suriye hükümeti de muhalif güçlere karşı defalarca kimyasal silah kullanmakla suçlanıyor.
Hükümet her defasında bu suçlamaları reddediyor ama ülkenin silahlı muhalefet güçlerine de büyük baskı yapıyor!
Nitekim ABD Başkanı D.Trump, ülkenin kimyasal silah kullanımını misilleme bahanesiyle Suriye’ye iki füze saldırısına izin vermiştir.
*
Şimdilerde Rus ve bazı Batı medyasının bildirdiği, Beyaz Kasklıların Suriye’de kimyasal silah saldırılarını başlatacaklarına dair haberlere,
Batılı ana akım medya sessiz kalıyor ve Suriye hükümetinden bahsetmekten kaçınıyor.
Ardından Rus savunma bakanlığı açıklaması;
Şam ve Moskova’da, Suriye hükümetinin yeniden hedef alınması ve askeri saldırıların tekrarlanmasından endişe edilmesine yol açmıştır…
*
Doğrusu Suriye hükümetinin muhalefete saldıracak kimyasal silahlar kullanma konusundaki motivasyonunu açıklamak zordur.
Bununla birlikte, bu tür bariz bir paradoksa karşı kör bir bakış açısıyla, ana akım Batı medyasında muhalefetin güvenilir bir bilgi kaynağı olduğunu söylerler!
Tek taraflı suçlamalara dayanarak Washington tarafından başlatılan askeri saldırıları sorgulamaz veya eleştirmezler…
*
Halbuki son yıllarda Batı kamuoyu kurumlarının kendi ülkelerinin;
Kendilerinden olmayan güçlere ilişkin konularda çıkarlarını korumaya yönelik bir araç olarak hareket ettiği giderek daha fazla kanıtlanmıştır…
*
En iyisi oturayım, önüme Sabah gazetesini açayım ve bir taraftan da ATV televizyonunu izleyeyim!
29.8.2018