Öyle arsız insanlar vardır ki, yüzüne tükürsen, “Yarabbi şükür, yağmur yağıyor” der, yaptığı pisliği görmezden gelir, yoluna devam eder…
Ülkemizde çoktur bu tür insanlar. Özellikle, politikacılar arasında…
Hele şu 16 yıllık AKP döneminde o kadar çoğaldı ki bunlar…
Geçenlerde bir arkadaşım bir fotoğraf paylaşmış. Tokat ili, Erbaa ilçesi, Hacı Ali köyü ormanlık alanındaki kıyımın belgesini yayınlamış.
Piknik alanında ağaçlardan çıra yapmak için gövdelerinden parçalar almışlar. Ağaç gövdeleri yarı yarıya incelmiş. Yıkılmak üzere…
Ayrıca piknik yaptıkları yeri atıklarla çöplüğe çevirmişler…
Nasıl bir hainlik, nasıl bir acımasızlıktır bu…
Üç kuruşluk çıkar için doğaya bu saygısızlık, bu namussuzluk yapılır mı? İnsanlık mıdır bu?
Şimdi onları eleştirseniz, onlara ağzınıza geleni söyleseniz, hatta yüzlerine tükürseniz, inanın kılı bile kıpırdamaz. “Yarabbi şükür, yağmur yağıyor” der, sırıtarak geçip giderler.
İşte ülkemizin bugünkü hali de aynen buna benzemektedir…
İktidar da yandaşlarını korumak, onları daha da zenginleştirmek amacıyla, ülkeyi bitirdi.
Geçmişe, Atatürk dönemine savaş açtı. Türkiye Cumhuriyetinin niteliklerini, devrimlerini yerle bir etti. O dönemde yapılan tüm kamu mallarını yok pahasına sattı.
Limanlar, sigara fabrikaları yok pahasına elden çıkarıldı. Adını Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu “Samsun” sigarası bile tarih oldu. Nostalji oldu.
Bir zamanlar bu ülkede Maltepe, Bafra, 2000, gelincik, Birinci, İkinci, Tekel, Kulüp, Bitlis sigaraları vardı. Kendi ürünümüzdü.
Şimdi bunların yerini Marlboro, Philip Morris, Basic, L&M, Chesterfield, F6, Parllement, Camel gibi sigaralar aldı.
Para Babalarına, yabancılara köprüler, hava limanları, alt geçitler, üst geçitler, hastaneler yaptırdılar. Onlara yolcu, hasta sayısı garantisi verdiler. Hem de bu garantiyi dolar üzerinden verdiler.
Yolcu sayısı, hasta sayısı bu rakamı tutmazsa, eksik kalan sayıyı devlet ödeyecekti.
Yani dolayısıyla üzerinden geçmediği köprülerin parasını vatandaş ödeyecekti…
248 bin nüfuslu Kütahya’ya Türkiye’nin dördüncü büyük havalimanını yaptılar ve müteahhide yılda 1 milyon yolcu garantisi verdiler. Limanı sadece 170 bin kişi kullandı. Üstünü devlet ödedi.
“Yapmayın, etmeyin, satmayın, üretimi bitirmeyin, sevgili vatanımızı dışarıya bağımlı kılmayın” dedik…
“Yaparız, ederiz, kâr edeni de zarar edeni de babalar gibi satarız” dediler.
Bu günlere geldik…
Halk perişan, ülke perişan, iktidar perişan…
Gıda maddelerinin, malların fiyatları füze gibi fırlıyor. Doların önünü kesemiyorlar.
Şimdiye dek uyguladıkları kötü yönetimin ve bugünkü kriz ortamının suçunu da ABD’ye yüklediler ve tereyağından kıl çeker gibi, gene işin içinden sıyrılıp çıktılar…
Oysa,1950’lerden bu yana atalarının, babalarının, dedelerinin ABD’ye yandaşlık yaptığı bir kuşağın torunlarıdır onlar…
Ve “Kahrolsun Amerika” dediği için, Deniz Gezmişleri ipe götürenlerin devamıdır…
Ve daha düne kadar “Ben ABD’nin Ortadoğu Eş Başkanıyım” diyenler, kendilerini kurtarmak için ABD’yi göstermelik düşman ilan ettiler…
Onlar bugüne değin hiçbir zaman suçlarını kabullenmediler zaten. Hiçbir zaman “Şunu yanlış yaptık” demediler. Hep suçu başkalarının üzerine attılar. Kendilerini halka hep “Sütten çıkmış ak kaşık” olarak tanıttılar.
Durmadan Osmanlıyı savundular, Cumhuriyeti ve onu kuranları aşağıladılar. Atatürk’e ve İnönü’ye iki ayyaş dediler.
FETO ile birlik olup, Ergenekon adı altında ordunun şerefli komutanlarını ve genelkurmay başkanını hapse attılar.
Orduya savaş açtılar.
17 -25 Aralık olaylarında ayakkabı kutularından paralar çıktı. Ses kayıtları yayınlandı. Rüşvetler alındı, rüşvetler verildi. Bunları da kabullenmediler.
Sadece dört bakanı istifa ettirdiler. Olay kapandı…
Yani işin özeti:
Bu millet, bu halk, bu aydınlar, yargı mensupları eğitim kurumları şimdiye de böyle baskı, böyle zulüm görmedi…
Ama şu da bir gerçek ki ünlü liderler, güçlü sanılan iktidarlar hep böyle ünlü krizlerin ardından yok olup gittiler…
Böyle iflah olmaz krizler, iflah olmaz politikacıları, yöneticileri silip sürdü…
Bunlar da gidecek…
Her şeyin bir bedeli vardır… Suçlar ve suçlular cezasız kalmaz.
Kalmayacaktır.
(alieralp@gmail.com)
Bir yanıt yazın