ABD’li pastör Brunson’ın ev hapsi koşulu ile hapishaneden tahliye edilmesinin ardından ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulamaya başlaması bir sürpriz değildi. Çünkü yaptırım kararı ilk olarak Şubat ayında Kongre’de rahip Brunson’ın tutuklanmasındaki rolü olan Türk yetkililere vize yaptırımı uygulanması konusunda karar alınmış, kararın uygulanması Trump yönetimine bırakılmıştı.
Şubat ayında aldığı bu yetkiyi kullanmayan Başkan Trump, Brunson konusunda yaşanan son gelişmelerden sonra yaptırım için düğmeye basmıştır. Kongre kararında kime yaptırım uygulanacağı konusunda genel ifadeler kullanılarak, “Amerikan vatandaşlarını tutuklanmasında rolü olan Türk yetkililer” denmişti.
ABD, 1 Ağustos’ta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü Amerikalı rahip Andrew Brunson’ın tutuklanması ve hapiste tutulmasındaki rolleri sebebiyle yaptırım listesine almıştır. Böylece iki Türk bakanın başta ABD olmak üzere bazı ülkelere giriş ve çıkışları yasaklanacak, ABD’deki mal varlıklarına el konulabilecek, iki bakanın ortak olduğu bir firmanın dolar transferi yapabilmesi ABD tarafından engellenebilecektir. Konuyla ilgili açıklamayı Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders basın toplantısında açıkladıktan hemen sonra da ABD Hazine Bakanlığı yazılı bir açıklama ile yaptırım kararını basınla paylaşmıştır.
ABD Hazine Bakanı Steven Munchin, “Papaz Brunson’ın haksız tutukluluğu ve adli sürecin Türk yetkililer tarafından devam ettirilmesi en basit şekilde kabul edilemez. Başkan Trump’ın tekrar tekrar ifade ettiği gibi ABD , Türkiye’den Brunson’ın derhal serbest bırakılmasını beklemektedir” demiştir.
Aslında böyle bir kararın alınacağının sinyali 25 Temmuz’da verilmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 10’ncu Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS) zirvesi kapsamında 26 Temmuz’da bir görüşme yapmışlardır. Bu görüşmede Cumhurbaşkanı, “Aramızdaki her türü dayanışma birilerini de gerçekten kıskandırıyor” demiştir. Bu açıklama Türkiye’de yaşayan Kırım kökenli Türk vatandaşlarını üzmüştür. Çünkü Kırım Türklerinin anavatanı Rusya tarafından işgal altındadır. Bu durumda Rusya ile ilişkileri acaba kimler kıskanmaktadır? Kırım kökenli Türk vatandaşları Rusya’nın Kırım’ı uluslararası hukuka aykırı olarak işgalini kabul etmemektedirler.
ABD Dışişleri Bakanlığı 2014 yılından buyana Rus işgalinde olan Kırım’la ilgili bir bildiriyi bundan tam bir hafta önce yayınlamıştır. ABD’nin 25 Temmuz’daki Kırım Bildirisi, bütün dünyada büyük yankı uyandırmıştır: “Rusya, Ukrayna’yı 2014’te işgal etmesi ve Kırım’ı ilhak etme girişimi yoluyla, demokratik devletlerin paylaştığı bir anayasa prensibini zayıflatmaya çalışmıştır. Hiçbir ülke bir diğerinin sınırlarını zor kullanarak değiştiremez.” (Russia, through its 2014 invasion of Ukraine and its attempted annexation of Crimea, sought to undermine a bedrock international principle shared by democratic states: that no country can change the borders of another by force,
ABD’nin ardından Polonya da aynı içerikte bir bildiri yayınlamış, İngiltere ve Almanya da bildiriye katıldıklarını açıklamışlardır. Dışişleri Bakanı Michael Pompeo‘ya atıfla yayımlanan bildiride Rusya kınanmış, yasa dışı hamlenin kesinlikle tanınmayacağı vurgulanmıştır.
Kırım Bildirisi, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kırım’ı Rusya’nın bir parçası olarak tanımamayı ABD’nin resmi politikası olarak belirleyen resmi belgedir. Amacı, ABD’nin Kırım’a yönelik politikasının resmi kodifikasyonudur.
Kodifikasyon, hukukun dağınıklıktan kurtarılması, hukuk kurallarının bütün ülke genelinde uygulanacak şekilde yasalar çerçevesinde düzenlenmesidir. Fransızca yasa anlamına gelen “Code” kelimesinden gelen Codification’un Türkçe karşılığı yasalaştırmadır. Diğer bir deyişle mevzuatın derlenip toplanması ve mevzuatta yapılan değişikliklerin ilgili ana mevzuata işlenmesidir.
Kırım’ın Rusya’ya katılmasının uluslararası hukukla bağdaşmadığını söyleyen Pompeo, Rusya’yı uluslararası hukuka uymaya ve Kırım’ı işgalden vazgeçmeye çağırmış, ayrıca Birleşmiş Milletler Beyannamesi’nin sınırların güç kullanılarak değiştirilmeyeceğine ilişkin maddeyi Rusya’nın da kabul ettiğini hatırlatmıştır.
İngiltere, Almanya, Kanada, Polonya, Litvanya, Danimarka ve Letonya Pompeo’nun Kırım bildirisini desteklediklerini açıklamışlardır. Fakat bu süreçte Türkiye’den ABD’nin Kırım Bildirisine ciddi bir destek gelmemiştir.
Bilindiği gibi Kırım, 6 Mart 2014 tarihinde gerçekleştirilen referandum sonucu halkın yüzde 90’ından fazlasının onayıyla Rusya Federasyonu’na bağlanmıştı. Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Helsinki’de 16 Temmuz’da gerçekleşen zirve öncesinde Putin, ABD ile Kırım hariç her konunun tartışılabileceğini söylemişti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı Kırım Bildirisi’ni, Başkan Donald Trump’ın kararıyla Washington’un açıkladığı İran Nükleer Anlaşması ve Paris İklim Anlaşması ile karşılaştırmıştır. Zaharova, Facebook hesabından yaptığı açıklamada, “Halbuki İran nükleer programıyla ilgili ortak eylem planı ve Paris İklim Anlaşması da yakın zamana kadar ABD’nin resmi politikasıydı. Şahsen Obama böyle karar vermişti. Ama sonra Trump aldı ve kararı değiştirdi. Bu ‘geleceği belirleyen bildirilerin’ değerini biliriz” demiştir.
Sayın Cumhurbaşkanının demecinden 2 gün, ABD’nin Kırım Bildirisi’nin yayınlanmasından 3 gün sonra da işgal edilen Kırım’daki insan hakları ihlallerine dikkat çeken ABD’nin kuzey komşusu Kanada, 28 Temmuz’da Rusya’yı hedef alan bir açıklama yapmıştır: “Kırım’daki yargı yetkisini tanımadığımız mahkemeler tarafından mahkum edilen ve Rusya’ya sevk edilen Oleg Sentsov de dahil olmak üzere Kırım’da yasa dışı olarak tutuklanan tüm Ukrayna vatandaşlarını serbest bırakma çağrısında bulunuyoruz. Kırım Tatar nüfusu ve tarihi mirasına kötü muamele yapılarak, Kırım’ın zengin kültürel mirası da Rusya tarafından hedef alındı.”
Kırım’ın yasa dışı işgalinin uluslararası normları ihlal ettiğini ve hiçbir ülkenin sınırlarının güç kullanarak değiştirilemeyeceğini vurgulayan Ottawa’nın açıklamasında, “Kanada, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu teyit ederek Rusya’nın Mayıs 2018’de açtığı Kerç köprüsünü ve Kırım yarımadasını Rusya’ya zorla entegre etmek için aldığı diğer önlemleri kınıyor” denilmiştir. (Canada reaffirms its continued commitment to the territorial integrity of Ukraine and condemns the actions taken by Russia to forcibly integrate the Crimean Peninsula into Russia, including through the opening in May 2018 of a bridge across the Kerch Strait,
Şimdi tarihleri arka arkaya sıralayalım.
25 Temmuz, ABD’li rahip Andrew Bronson ev hapsine alınıyor.
25 Temmuz, ABD Kırım Bildirisi yayınlıyor: “Rusya, Ukrayna’yı 2014’te işgal etmesi ve Kırım’ı ilhak etme girişimi yoluyla, demokratik devletlerin paylaştığı bir anayasa prensibini zayıflatmaya çalışmıştır.” İngiltere, Almanya, Kanada, Polonya, Litvanya, Danimarka ve Letonya ABD’nin Kırım bildirisini destekliyor.
26 Temmuz, Cumhurbaşkanın Erdoğan Güney Afrika’da “Aramızdaki (Rusya ile) her türü dayanışma birilerini de gerçekten kıskandırıyor” açıklamasında bulunuyor.
28 Temmuz, Kanada Rusya’yı hedef alan bir açıklama yapıyor: “…Kırım Tatar nüfusu ve tarihi mirasına kötü muamele yapılarak, Kırım’ın zengin kültürel mirası da Rusya tarafından hedef alındı.”
1 Ağustos, ABD Türkiye’ye yaptırım kararı alıyor.
ABD’li rahip Bronson’un 25 Temmuz’da ev hapsine alındığı gün ABD, her nedense yeni hiçbir şey yokken Türkiye için hassas bir konu olan Kırım için bildiri yayınlıyor. Bir gün sonra 26 Temmuz’da Türkiye Rusya ile el sıkışıyor. 28 Temmuz’da ABD’nin müttefiki ve kuzey komşusu Kanada durup dururken Rusya’yı hedef alan ve Kırım Tatarlarına destek veren bir bildiri yayınlıyor. 1 Ağustos’ta ABD Türkiye’ye yaptırım kararını açıklıyor.
Acaba tüm bunlar bir tesadüf mü yoksa önceden planlanmış bir sürecin bir parçası mı?
Bana sorarsanız bu gelişmeler bir tesadüf olamaz. Ama ne yazık ki, bu tarihleri dikkate alarak bunlardan ders çıkarması gerekenler, gerekli dersi çıkarmadıkları sürece Türkiye başka ekonomik ve diplomatik tuzaklara gebe olabilir. ABD’nin yaptırım kararını açıklaması sonrası dolar 4.93 seviyesinden akşam saatlerinde 5,01‘e çıkarak rekor kırmıştır.
Bu rekor seviye Türkiye ekonomisi için hiç iyi bir durum değildir. Çünkü, 11 Haziran’daki TCMB yıl sonu beklentisi 1 dolar = 4.5837 TL idi. Daha yıl sonuna 7 ay olduğuna göre Türkiye enflasyon hedefi dahil tüm ekonomik hedeflerini bu son duruma göre gözden geçirmeli, hesaplarını yeniden yapmalıdır. Eğer önlem alınmazsa, hedefleri tutturmak mümkün olmaz, ekonomide istikrar sağlanamaz ve bundan herkes zarar görür. Unutmayalım herkes aynı gemidedir. Gemi su alırsa bundan herkes olumsuz etkilenir.
Bir yanıt yazın