Sosyal ve ekonomik kriz bağıra bağıra geliyor…
Sevgili vatanımız şimdiye dek böyle sıkıntılı bir dönem yaşamadı…
İşsizlik, yoksulluk aldı başını gidiyor.
Üstüne üstlük, bir de pahalılık…
İnsanlarımız çarşıda pazarda sayıyla, gramla ürün almaya başladılar: “500 gram bamya verir misin? Şundan 5 tane istiyorum.”
“Bunun fiyatı ne? Ooo, çok pahalı, alamam…”
Büyüklerin, ailelerin hal-i pürmelali (hüzünlü, acıklı hal) bu… Peki, çocuklarımızın durumu nasıl? İstedikleri okullara gidebiliyorlar mı? Diledikleri eğitimi, öğretimi görüyorlar mı?
Diledikleri gibi eğlenip çocukluklarını yaşabiliyorlar mı?
Neredee!!!
Daha 5 – 6 yaşında iken çocukları alıp, tarikat yuvalarının karanlık, gizemli odalarına, karanlık köşelerine atıyorlar.
Okula girmek ise ayrı bir dert, çıkmak ayrı bir dert. Okulu bitirdikten sonra iş bulmak ise başlı başına bir dert. Hem de dertlerin en büyüğü…
İnsanımız, açlık, işsizlik, yoksulluk bataklığında çırpınırken, çektiği sıkıntılar ona yetmiyormuş gibi, şimdi bir de başına Suriyeli göçmenleri bela ettiler. Onları aşımıza ekmeğimize ortak yaptılar.
Şu ortamda her ikisi de perişan…
Ekonomistler, Türkiye’yi büyük bir ekonomik felaketin beklediğini söylüyorlar.
Bugünkü ekonominin bu hale gelmesinin ana mimarı Mehmet Şimşek bile, “Kriz yaklaşıyor” diye bas bas bağırıyor. Çünkü borç gelip gırtlağa dayandı…
Dış borç, tamı tamamına 500 milyar dolar.
Yalnızca Mehmet Şimşek söylemiyor bunu, daha onlarca uzman geçenlerde bu konudaki kuşkularını ve korkularını dile getirdi.
Türkiye Cumhuriyetinin alacaklı devletleri ve kuruluşları sıraya girdiler.
IMF kapıda…
Geçmiş hükümetler döneminde olduğu gibi programlarını, planlarını hazırlamaya başladılar…
İktidar açısından işin daha kötü yanı satacak, savacak bişey de kalmadı…
Ama onlar iktidarlarını ve masal dünyalarını devam ettirebilmek için elbette çareler bulurlar.
Onlar için çare tükenmez.
Fabrika yoksa, orman yoksa, kamu malı yoksa BOR MADENİ var…
Alacaklılar ve borçlular şimdi gözlerini Türkiye’deki BOR madenine diktiler…
Uzmanların belirttiğine göre, onlar şimdi krizin çözümünü BOR madenlerinde arıyorlar… Bu nedenle her iki tarafın ağzının suyu akmaya başladı bile…
Hatta kapı arkalarında gizli görüşmelerin başladığı da söyleniyor…
Bu maden o kadar değerli, öyle bulunmaz bir servettir ki dünyada sadece birkaç ülkede var. Bu ülkelerin başında ise Türkiye gelmektedir.
İnsan yaşantısının her alanında; sağlıkta, sanayide, tarımda, nükleer, elektronik ve bilgisayar teknolojisinde kullanılması, bu madenin değerini daha da artırmaktadır. Simdi sıra onun pazarlanmasına ve satımına gelmiştir…
Fabrika, kamu malı bitse ne yazar… Türkiye’nin zengin bor madeni var, BOR…
Göz göre göre ulusal değerlerimiz satılıyor.
Göz göre göre ulusal değerlerimiz talan ediliyor.
Ne vatan duygusu bıraktı bu AKP, ne yurt sevgisi… Kozmopolitik bir yapıya dönüştü ülkemiz. Her çeşit insan var…
Afganlı, Afrikalı, Suriyeli, İranlı, Iraklı… Beş milyonu aşmış durumda… Vatansız, milletsiz, ulusal değerleri olmayan bir sürü. Bir yaratık sürüsü…
Bunlar mı vatanımızı koruyacak? Bunlar mı ulusal varlığımızı, fabrikalarımızı, BOR madenlerimizi koruyacak? Bunlar mı ay yıldızlı Türk bayrağına sahip çıkacak?
Şu ortam, şu yönetim, şu iktidar canımızdan bezdirdi bizi…
İnanın, bir zamanlar, düzeni değiştirmek için canlar verdiğimiz, gençlerimizi, yazarlarımızı, aydınlarımızı kurşunlara, suikastlara, darağacına kurban ettiğimiz geçmiş yılları arar olduk…
Kemal Sunal’lı, Zeki Alasya’lı, Tarık Akan’lı, Zeki Müren’li, Hababam Sınıflı o masumiyet, doğruluk, dürüstlük, içtenlik dolu yılları arar olduk.
Taciz, tecavüz, çocuk kaçırma, ahlaksızlık, ölüm haberlerini işitmekten gına geldi artık…
Sakallı adamlar türedi. Yollarda, otobüslerde, sokaklarda giyime kuşama karışıyorlar. Ama tacizlere, çocuk tecavüzlerine, çocuk cinayetlerine gelince dut yemiş bülbüllere dönüyorlar.
Hayallerle, saf duygularla dolu dünyamızı cehenneme çevirdiler, yetmedi, üstüne üstlük, bir de insanlarımızı cehennemle korkutmaya çalışıyorlar şimdi…
Yazık oldu Türk milletine. Yazık oldu hayallerimize, umutlarımıza…
Bir yanıt yazın