Hak etmediğimiz halde bizi ulemâdan ve fukahadan sayan bir arkadaşım soruyor:
“Hocam, bedelli askerlikten istifade etmek için tespit edilen bedeli bankaya yatırmak için giderken yolda trafik kazası geçirerek veya bir başka sebeple ölenler şehit, yaralananlar gazi sayılır mı?”
Ulemalığı gerçek ulemalara, fukahalığı gerçek fukahalara, hüccetliği de gerçek hüccetlere havale ettikten sonra, sıradan bir vatandaş olarak cevap vermek gerekirse:
Doğrusu haklı, ancak cevabı zor verilecek bir sorudur bu soru.
Haklılığı şuradan geliyor; madem bir kişi devletin hesabına 15 bin TL. ödemekle askerlik vazifesini yapmış sayılıyor, şu halde bu vazifeyi ifa etmeye giderken ölürse şehit, yaralanırsa gazi unvanına hak kazanacak demektir!
Öyle ya; madem devlet, kendi hesabına 15 bin TL yatıranları, 12 aylık uzun dönem veya 6 aylık kısa dönem askerliği yapmış saydığına göre, bu kişileri söz konusu parayı bankaya yatırmak için yola çıktığı andan itibaren vatan borcunu edâ etmek için yola çıkmış sayma ve bu yolculuk esnasında ölenleri şehit, yaralananları da gazi sayma kudretine sahip demektir!
Diğer bir tabirle söyleyecek olursak; şehitlik ve gazilik unvanları yasa ile devlet tarafından verildiğine, kimin şehit ve gazi olduğuna devlet karar verdiğine göre, aynı devlet eğer isterse aynı haklardan bedellileri de istifade ettirebilir.
Buna kim karşı çıkabilir?
Yine de en doğrusunu, 15 bin TL ödemekle askerlik görevini yapılmış kabul eden yüce meclisimiz bilir elbette!
Kimse kusura bakmasın; şehit, gazi ve kahraman gibi unvanların bol keseden ve kolayca dağıtıldığı bir zamanda, böyle soruların sorulmasını ve bu şekilde cevaplandırılmasını da normal karşılamak gerekir bence.
Umarım “Hocam, cep telefonu üzerinden askerlik bedelini havale etmeye çalışırken parmaklarına kramp girenler de gazi sayılır mı?” şeklinde bir soru ile karşılaşmayız!
“Yaylalar türküsünün bile öğrenilemeyeceği gerekçesiyle” 28 günlük temel askerlik eğitimini gereksiz bulanların “Bedelli Askerlik Yasası” çıkardığı bir zamanda, bu tür soruların da sorulmasını kuvvetle muhtemel görüyorum ben.
Benim bu konudaki teklifim, hiç değilse bu bedelin havale ve EFT yöntemiyle ilgili hesaba aktarılmayıp, bizzat banka şubelerine gidilerek yatırılması ve hiç değilse bankaya giderken “HER ŞEY VATAN İÇİN” veya “VATAN SANA CANIM FEDA” şeklinde yürüyüş kararı sayılmasının, hatta mümkünse 2012 yılında yasaklanan “YAYLALAR” türküsü üzerindeki yasağın kaldırılarak bedellilerin, hiç değilse lüks arabalarında bu türküyü çalarak bankaya gitmelerinin zorunlu kılınması yönündedir!
İşin dini tarafına gelince
Geçenlerde (19 Temmuz 2018 gecesi) Habertürk’de “Türkiye’nin Nabzı” programına konuk olan Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez dedi ki; “Diyanet bilgi üreten bir kurum değildir. Diyanet hizmet veren bir kurumdur. Bilgiyi İlahiyat fakülteleri üretir..”
Sayın Görmez, şu anda Diyanet İşleri Başkanı değil, İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesidir; buyursun o zaman bilgi üretsin ve dini yönden yazımızın başındaki sorunun cevabını versin bakalım.
Çünkü toplumun bu sorunun cevabını bilmeye ihtiyacı vardır…
Bedelli Askerlik Suç İşleme Eğilimini Tetikler
Uzun dönem er ve erbaş ile yedek subay askerlik süresi halen 12 aydır.
Bu ülkedeki net asgari ücret ise 1.603 TL’dir.
Yani asgari ücret üzerinden bile hesaplansa 12 aylık askerliğin karşılığı 19.236 TL. olmalıdır.
15.000 TL. askerliğin vakar, haysiyet ve şerefini rencide edeceği gibi, askerliğin vatan vazifesi şeklinde tarif edilen kutsiyetine de aykırıdır.
Osmanlı döneminde olmak üzere; büyük dedesi Bağdat’ta 18 sene askerlik yapan, dedesi Filistin’de şehit düşen bir vatandaş olarak, tespit edilen miktar bana çok küçük geliyor
Umarım yüce mecliste verilecek önergelerle 15 bin TL. olarak tespit edilen bu bedelli askerlik miktarı artırılarak hiç değilse 12 aylık asgari ücrete denk gelecek bir rakama baliğ olur.
Yani en az 20 bin liraya…
Öte yandan bize kalırsa; askerliğin paraya tahvil edilmesi, bu şekilde askerlik yapanlarda “paranın her şeye gücü yeter” düşüncesi yaratır ve bundan dolayı bu kişilerdeki suç işleme eğilimini arttırır.
Özellikle ekonomik ve mali suçları teşvik eder.
Mirasyedilerde savurganlık ve israf duygusunu körükler.
Zorunlu Askerlik Kaldırılmalıdır
Bedelli askerlik yasaları, sadece Ak Parti hükümetlerince değil, geçmiş hükümetler tarafından da zaman zaman çıkarılmış ve uygulanmıştır.
Hatta bir asır öncesinde bile başvurulan bir yöntemdir bedelli askerlik uygulaması.
Çünkü “Zenginimiz bedel verir askerimiz fakirdendir” sözlerinin de içinde bulunduğu meşhur Tunceli (Hozat) Türküsü, yaklaşık bir asır öncesine, Birinci Dünya Savaşı yıllarına ait bir Türküdür.
Tıpkı Kastamonu yöresine ait meşhur Çanakkale Türküsü gibi.
Dolayısıyla; bu konuda Ak Parti’nin hedef alınması yanlıştır ve büyük haksızlıktır.
Her bedelli uygulaması sırasında da “Zenginimiz bedel verir askerimiz fakirdendir” tartışmaları yaşanmıştır bu ülkede.
Bedelli uygulamasının önemli sebeplerinden birisi ordunun profesyonelleşmeye gitmesinden dolayı fazla askere ihtiyaç olmaması, birisi de devletin mali kaynak ihtiyacıdır.(*)
Bize kalırsa bedelli tartışmalarının önlenmesi bakımından ordu tamamıyla profesyonelleşmeye gitmeli ve zorunlu askerlik tamamıyla kaldırılmalıdır.
Ancak kadın olsun, erkek olsun, ülkenin bütün gençleri yaşadıkları kentlerde 1 ay süreyle temel askerlik eğitiminden geçirilmeli, gerekirse belli bir yaşa kadar her beş yılda bir kısa süreli bilgi tazeleme veya yeni bilgi aktarma eğitimlerine tabi tutulmalıdırlar.
Devlet eğer kaynağa ihtiyaç duyuyorsa; cinsiyet ayrımı yapmadan askerlik çağına gelmiş herkesten gelirine göre belli bir miktarda tahsilat yapmalıdır.
Netice de bu millet ordu millettir kardeşim; ihtiyaç olduğunda 7’den 70’e herkes vatan savunmasına koşacaktır…
_______________
* Mehmet Şeker, “Zenginimiz bedel verir askerimiz fakirdendir” başlıklı yazısı,
Yazıları posta kutunda oku