“Syrian Revolution 2011” adlı bir Facebook hesabından her Cuma günü Suriye Arap Cumhuriyeti’ne karşı gösteriler yapılması çağrısı yapılıyordu.
Daha o sırada en azından ABD, Suudi Arabistan ve İsrail’in bulaştığı bir komplonun yürütülmeye başlandığı tesbit edildi.
15 Mart’ta BAAS’çı kent Deraa’da yapılan bir gösteride, “Allah, Suriye, Özgürlük ” sloganları altında;
Bir diktatörlüğün teşhir edilmesinin amaçlanmadığı ama Müslüman Kardeşler’in “Şeriatı uygulama özgürlüğü” peşinde oldukları çok açıktı.
Nereden geldiği belli olmayacak şekilde hem göstericilere, hem de polislere ateş açıldı.
Suriye’de toplumsal düzen kontrolden çıkmaya yazdı.
*
Suriye’de yüzbinlerce insanın yaşamına mâlolan, milyonlarcasını sığınmacıya dönüştüren, ülkenin bütün alt yapısını çökerten savaşta;
Suriye Ordusu çatışmaların başladığı Deraa’yı yeniden ele geçirdi.
Böylece ABD yönetiminin bu savaşı Amerikan ve dünya halklarına bir insani müdahale olarak satma girişimleri safhası bütünüyle kapandı…
*
Perşembe günü Genel Sekreter A.Guterres, “BM askeri çözüm bulunmadığını düşünüyor. Çözüm siyasidir” açıklaması yaptı.
BM’nin 2254 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile siyasi bir çözüm için Cenevre müzakerelerine karar verdiğini,
Şimdi sıranın Suriye hükümetinin ve isyancı grupların Rusya’nın Soçi kentinde siyasi bir çözüm için önemli bir araç olarak kabul ettikleri anayasa komitesinin kurulmasına geldiğini söyledi.
“Bu bizim taahhüdümüz. Suriyeliler için sahip olduğum mesaj; sadece politik bir çözümün geleceğini, yeniden yapılanmayı, devletin demokratik ve mezhepçi olmayan bir karakterini garanti edebileceğidir ” dedi…
*
Böylece Suriye İç Savaşı’nın siyasi çözümüne ilişkin Cenevre Görüşmeleriyle,
Dünyanın bir kez daha böyle bir katliam, saldırı ve yağma ile karşılaşmaması,
Savaş suçları işleyen rejim kadar muhalif tarafların, teröristlerin ve destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri: Suçların kategorize edilmesi: Bu sistematik hukukun BM’de yeni bir dünya statüsüne yol açmasının sırası gelmiştir.
*
Bu yüzden bugün sözde İslam Devleti (İŞİD) güçleri, daha önce Suriye ve Irak’ta bulundukları bölgelerden uzaklaşırlarken,
Neden oldukları vahşet medyadan yok olurken,
Bir taraftan da kurbanlar ve hayatta kalanlar için cezai adaletin nasıl sağlanacağı konusundaki tartışmalar başlamıştır.
Tartışmaların odağını, İŞİD zulümlerine verilen yasal tepkinin şu ana kadar yeterince yetersiz ve acı verici şekilde yavaş olduğu ve hızla yeni bir çözüm bulunması gerekliliği oluşturuyor.
*
Aralık 2016’da BM Genel Kurulu, İŞİD’in işlediği suçlar dahil olmak üzere 2011’den bu yana Suriye iç savaşında işlenen zulümlerin kanıtlarını toplamak ve korumak için bir mekanizmanın tesis edilmesi kararını aldı.
Eylül 2017’de BM Güvenlik Konseyi 2379 sayılı kararla , Irak’taki IŞİD zulümlerinin kanıtlarını toplamak için bir araştırma ekibi kurdu.
Ama bunlar sadece ön hamleler olarak kaldı…
*
Çünkü BM Güvenlik Konseyi’ndeki çıkmaz; Suriye’de iç savaşa bulaşan her aktör sayısız suçu inceleme yolunu açmak için atılan her türlü adımı engelliyordu.
Şimdi daha fazla gecikmeden kaçınmak için ISİD’in suçlarının diğer aktörlerin zulmünden ayrı olarak kovuşturulması ilkesi temel alınıyor.
*
Irak’ta işlenen suçlara ilişkin adalet beklentilerinin karşılanması ise daha kolay olarak görünüyor .
Ancak BM’nin şu an ki önerileri hâlâ bir garanti vermiyor.
2379 sayılı karar, İŞİD savaşçılarını yargılamada önceliğin Irak Mahkemelerinde olduğunu, ancak Irak mahkeme sistemi kapasitesinin değerlendirilmesi gereğine dikkat çekiyor.
BM ekibi, Irak mahkemelerinin değerlendirmesnii henüz yapmadığı gibi Irak’ın bu işe hazır olduğundan emin olmak için yapılması gereken çok şey olduğuna işaret ediyor.
*
Suriye ve Irak’a dışarıdan gelen ve bugün çoğu evlerine geri dönen İŞİD savaşçılarının da yargılanması sorunludur.
Şimdiye kadar geri dönen savaşçıların çok azı menşe ülkelerinde kovuşturmaya maruz kaldılar.
Çünkü onlarla başa çıkacak uluslararası bir mekanizma hala mevcut bulunmuyor…
*
Uluslararası toplum ve bireysel devletlerin bu zulümleri kovuşturmak için mevcut mekanizmaları kullanmaları için birçok yol vardır.
Bir seçenek, bu olayların faillerini cezalandırmak için Yugoslavya ve Ruanda ceza mahkemeleri benzerlerini kurulmasıdır.,
Diğeri Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin doğrudan bu görevi yüklenmesidir.
Bu noktada BM Güvenlik Konseyi’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni 2005′ te Sudan’da Darfur çatışmaları ve 2011’de Libya’daki durum için görevlendirdiği hatırlardadır.i.
*
Ancak hangi mekanizmanın ele alınmasından önce İŞİD’in işlediği suçların bir çoğunun soykırım suçu olarak belirlenmesine;
Yasal dayanak oluşturmak üzere daha fazla soruşturmanın yapılması gerekiyor.
İŞİD yeni bir düşman profilidir ve ortaya koyduğu zorluklar, kişiye özel bir yasal yaklaşım gerektiriyor.
Bir dizi farklı ülkeden gelen binlerce savaşçının özel olarak kurulmuş bir uluslararası ya da bölgesel mahkemede kovuşturulması en iyi yol olarak düşünülüyor..
Dahası İŞİD’in adalete teslim edilmesi hiç bir zaman bir son olmayacaktır.
Bu İŞİD ile mücadelede yeni bir başlangıç ve daha büyük bir mücadeleyi ele almanın sadece bir yoludur…
*
16 Temmuz’da ABD Başkanı D.Trump ile Rusya’nın Vladimir Putin arasındaki Helsinki Zirvesi’nde,
İŞİD’in adalete teslim edilmesi konusu muhtemelen en önemli gündem maddelerinden biridir.
16.7.2018
Bir yanıt yazın