D.Trump, serbest rekabet yoluyla “Amerikan Düşü” ne geri dönmeyi taahhüt ederek ABD Başkanı oldu.
”Amerikan Düşü” bir yanda gelişmiş ve istikrarlı ülkeler, diğer yanda emperyal küreselleşmeyle henüz bütünleşmemiş istikrarsız devletlerin;
ABD ekonomisine yeniden yatırım yapmasını sağlamak,
Bu sırada Pentagon ve CIA’ yı bugünkü işlevlerinden Ulusal Savunmaya geri getirmek anlamındadır.
Bunun için ABD’nin uluslararası ticaret anlaşmalarından geri çekilmesi, eski düzeni belirleyen hükümetlerarası yapıları tasfiye etmesi ve “Ticaret Savaşları”nı başlatması gerekiyordu…
*
Nitekim Çin ekonomik büyümesi ve eşzamanlı askeri gelişimiyle uluslararası politikanın güçlü bir oyuncusu olmuştu.
Ya da Çin yükselirken ABD’nin düşüşte olduğu bir süreçten geçiliyordu…
İki ülke de birbirleriyle çatışan stratejik zorunluluklara sahiptiler.
*
ABD’nin donanma hakimiyetinin olduğu bu sırada Çin’in zorunluluğu;
En çok Güney Çin Denizi’nden erişilebildiği petrol ve doğalgaz tedarikini güvence altına almasını,
Ekonomisinin bağımsızlığı için tedarik yollarını başka yerlerde de geliştirmesini gerektiriyordu.
O nedenle “Kemer ve Yol” mega-projesi Çin’in küresel ekonomik hegemonyası için temel bir unsurdu.
*
Trilyon dolarlık Kemer ve Yol Girişimi;
Asya-Pasifik’i Avrupa, Rusya, Orta Doğu ve Orta Asya ile yeniden birleştirmeyi amaçlıyor.
Pekin’in aynı zamanda, Çin kıyılarındaki ABD deniz kuvvetlerini de engellemeye yönelik artan bir hedefi bulunuyor.
Bu faktörler Pekin ile Washington arasındaki karşılıklı kuşkuyu, mütemadiyen artarak geleceğe taşıyor...
*
Şimdi ABD Dünya Ticaret Örgütü kurallarını ihlal etmiş ve ekonomi tarihinin en büyük ticaret savaşını başlatmıştır.
Başkan D. Trump 34 milyar dolarlık ithal Çin malına yüzde 25 vergi getirmiş,
Pekin aynen karşılık verirken derhal 34 milyar dolarlık ithal Amerikan malına yüzde 25 vergi uygulamaya başlamıştır.
Ancak Trump, Pekin’in misillemede bulunması halinde bu kez 500 milyar dolarlık Çin ürününe daha vergi getirme tehdidinde bulunmuştu!…
*
Bu noktada Rusya; Baltık’tan Pasifik’e kadar uzanan ve Batı ile Çin arasında yer alan müthiş bir jeopolitiğe sahiptir.
Askeri ve ekonomik yetenekleri nedeniyle olası bir ABD-Çin çatışması halinde ön plana çıkıyor.
Moskova, olası bir ABD- Çin çatışmasının son 30 yılda Avrupalılar ve Amerikalılar tarafından kısıtlanmış olan Rus jeopolitiğini, gündemin önüne çıkaracağına inanıyor…
*
Rusya ile Batı arasındaki mevcut kriz, hem eski Sovyet bakiyesi sorunların hem de birçok temel jeopolitik farklılıkların ürünüdür.
Taraflardan biri tarafından büyük imtiyazların engellenmesiyle ilişkilerin bir anda bozulması çok muhtemeldir.
Moskova’nın iktidar projeksiyonu Rusya’nın her zaman arka bahçe olarak kabul ettiği Batı’ya doğru genişleme tutkusuyla yaralıdır.
Bu yüzden Rusya’nın; hızla gelişen Çin, Japonya ve diğer Asya ülkeleri ile teknolojik olarak modern Avrupa toprakları arasında Avrasya’nın kuzeyine erişimi düşüktür..
*
Rusya, NATO ve AB’nin doğuya doğru ilerlediğini, Batı sınırlarının şu anda savunmasız olduğunu iddia ediyor.
Üstelik Rusya’nın, Kuzey Kafkasya ve Orta Asya gibi çok daha savunmasız bölgeleri de bulunuyor.
Bazı açılardan Ruslar, ulusal enerjilerinin çok büyük bir kısmını Batı ile ilgili sorunlara harcıyor.
Pahalı bir askeri modernizasyon ve Moldova, Ukrayna ve Gürcistan’daki ayrılıkçı rejimlere verilen destek Rus bütçesine ağır geliyor…
*
Ve Ruslar, ülkelerinin mevcut sınırlarının Asya’da daha fazla olduğu,
Buna rağmen eski Sovyet coğrafyasına neden bu kadar harcama yapıldığını sorguluyor.
Neden Batı etkisinin başarısızlıkla sonuçlanması için eski Sovyet coğrafyasının bir kısmına bu kadar yatırım yapılıyor?
Neden Rusya’nın ekilmemiş ve büyük ölçüde doldurulmamış Sibirya topraklarının geniş alanlarına yatırımlar yapılmıyor?
Avrupa, Japonya ve Çin teknolojik ilerlemenin kaynağı olmasına rağmen Moskova;
Neden Sibirya’yı geliştirmiyor ve onu dünya ekonomisinin önemli bir üssü haline dönüştürmüyor?
*
Moskova’nın Çin-ABD rekabeti karşısında tutumunda Rusya’nın coğrafi konumu çok önemlidir.
Gelişmiş Asya-Pasifik’in Rusya’nın doğu illerinde sahip olduğu ekonomik ve coğrafi çekimden ayrı olarak,
Rus siyasal elitleri ABD-Çin arasındaki yeni çatışmayı, eski Sovyet alanı boyunca zayıflayan jeopolitik konumunu güçlendirmek için bir fırsat olarak görüyor.
Ruslar hem Washington hem de Pekin’in Rus desteğine ihtiyacı olacağını düşünüyor.
Bu mantık Moskova’nın Pekin ve Washington’a karşı gayri resmi yaklaşımını belirliyor.
Ruslar uluslararası ilişkiler meselesi olarak kendilerini; ABD ve Çin’in kendi lehlerine kazanmak için birbirleriyle güçlü şekilde rekabet edecek bir konumlandırılmayı istiyor...
*
Çin, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana üssel olarak büyüdüğü Orta Asya’daki etkisini artırmayı sürdürecektir.
Moskova, bu konuyla ilgili resmi kaygıları dile getirmemiş olsa da, Rus siyasi elitinde bu tür kaygıların varlığı inkar edilmiyor.
Ancak, Moskova ABD tarafını seçerse Amerikan imtiyazları Çin’den daha önemli olabilir;
Bu durumda Rusya için Ukrayna ve Güney Kafkasya en büyük ödüller olurken, NATO’nun “arka bahçeye” yayılması da sona erebilir…
Stratejik düşüncenin ötesinde, bu karar aynı zamanda ülkenin Avrupa, Asya ya da Avrasya olup olmadığı konusundaki,
Çok yıllık tartışmalarda kalıplanmış Ruslar için bir medeniyet seçkisi olacaktır.
*
ABD-Çin çatışmasına karşı Rus yaklaşımının fırsatçı olması muhtemeldir.
Aralarındaki seçim, Moskova’nın sorunlarını eski Sovyet alanı boyunca çözmesine yardımcı olmak için hangi tarafın daha fazla teklif vereceğine dayanacaktır...
10. 7. 2018
Bir yanıt yazın