Yorum|Necmi Tüfekçi Senaryo yazarlığına yeni başlayanlara, senaryolarının etkileyici olması için şöyle bir örnek verilir.
Çocuk ağacın dalını kesti. Çocuk anne babasını kesti. Çocuk bir kediyi kesti.
Senaryo yazarının işlevi bu sıralamada en son çocuğun, anne babasını kesmesini göstermek olmalıdır. Gerilimin en doruk noktası, film senaryosunun da finalini belirler zira.
Türkiye art arda gelen çocuk tecavüzleri ve cinayet haberleri ile sarsıldı. Hiç bir günahı olmayan yavrulara yapılanlar, vicdanları sızlattığı gibi, her kesimden insanın intikam hislerini de taşırdığı aşikar. Haklı olarak bir çok insan kendi çocuklarını düşünerek, empati yapıyor. “Ya benim çocuğum olsaydı? Nasıl dayanabilirdim?”
Bu gibi infial yaratan olaylar hem bireylerin hem de toplum adına hareket eden mekanizmaların sağlıklı karar vermesini engellemektedir.
Kadın ve çocuk cinayetlerinde gözle görülür bir artış olduğu istatistiklere yansıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, basına yansıyan haberlerden hareketle bir istatistik tutmuş. Buna göre 2017 yılında 409 kadın cinayete kurban gitti; 387 çocuk cinsel istismara uğradı; 332 kadına cinsel şiddet uygulandı. Öldürülen 20 çocuğun 10 tanesi babaları tarafından katledildi.
Rakamlar basına yansıyan haberler üzerinden tutulduğu için, bu cinayet ve şiddet olaylarının daha fazla olduğunu düşünmek yanlış olmaz.
Neden böyle oldu? Çözüm nedir?
Senaryodaki çocuk gibi, Türk topluma da gün be gün şiddet eğiliminin arttığı bir toplum oldu. Kadın cinayetlerindeki artış ve önce tecavüz edilip sonra öldürülen çocuklar, dozu gün geçtikçe artan toplumsal şiddetle bire bir bağlantılıdır. Dünyanın her yerinde sapık ruhlu, cani yaratılışlı insanların olduğu gerçeğini unutmadan, bizim ülkemizin gerçeğine bakmamız gerekiyor.
Konunun sadece siyasal iktidarla çözümlenebileceğini düşünmek hayalcilik olduğu gibi, tüm günahı siyasal iktidara yüklemekte hakkaniyetli bir yaklaşım olamaz.
Bu gibi vakaların önlenmesi, şeriat çağrısı yapan, kısassa kısas gelsin diyenlerin veya idam cezası ile çözümlenemez. Aksine şiddetin şiddeti doğurması gibi, daha vahim vakaların ortaya çıkmasına sebebiyet vereceğini ön görmek gerekiyor.
İdam cezasının olmadığı veya şeriatın tavsiye ettiği kısasa kısasın olmadığı pek çok ülkede, bu tür olayların daha kabul edilebilir seviyede olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Kısas veya idam gibi pratik çözümlerden, daha rasyonel ve uzun soluklu çabalara ihtiyacımız var.Trafikten işyerine, okuldan stadyuma kadar her yere hakim olan şiddet dilini düşürecek toplumsal bir dönüşüme ihtiyaç var. Bu dönüşüm için siyasal iktidar kadar, medya ve sivil toplum kuruluşlarının da iradesi gerekiyor.Bir diğer konu da, sıradan suçluları, ölümsüz kriminallere dönüştüren ceza infaz sistemini düzenlemek. Özellikle çocuk tecavüzcülerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilerek, asla aftan yararlanmamaları gerekir diye düşünüyorum. Şiddete meyilli kişilerin daha etkin takibi, bu tür infial yaratan suçları işlemesinin önüne engel olabilir. (Telgraf.eu)
Bir yanıt yazın