Necdet Buluz
Yukarıda başlığımıza aldığımız soruya yanıt bulabilmek için öncelikle şu verilere bakmamız gerekiyor:
Türkiye’nin 31 Mart itibarıyla brüt dış borç stoku 466.7 milyar dolar, net dış borç stoku 303.2 milyar dolar oldu. Hazine garantili dış borç stoku 14.2 milyar dolar, kamu net borç stoku da 271.6 milyar lira olarak gerçekleşti.
Yüksek cari açık, daha açıkçası döviz açığı yüksek dış borç Türkiye’nin ekonomide en büyük sorunu olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin, yaklaşık 57 milyar dolarlık cari açık ile ABD ve İngiltere’nin ardından dünyada 3. sırada geldiğine dikkat çekiliyor.
İşte bu nedenle başlığa aldığımız sorunun yanıtını şu şekilde verebiliriz:
Cari açık demek ekonomik kriz demektir. Bu da ekonomide kriz yaşayabileceğimizi ortaya koyuyor.
Şimdi verilere bakmaya devam:
Türkiye, 1994 ve 2001 yıllarında yüksek cari açık nedeniyle sarsıcı ekonomik krizlerle karşılaşmıştı. Türkiye, son 15 yılda yaklaşık 565 milyar dolarlık cari açık verdi. Artan cari açığın etkisiyle ABD Doları, 4.92’ye kadar yükseldi.
ABD Doları, Cuma günü 4.58, Euro ise 5.34 liradan işlem gördü. Cari açığın yanı sıra yüksek dış borç da Türkiye üzerindeki gerilimi artırıyor.
Dış borç 2,1 trilyon lirayı aştı.
Bunun kısa vadede ödenmesi öyle kolay mı?
Hazine Müsteşarlığı’nın 29 Haziran’da açıkladığı verilere göre, Türkiye’nin brüt dış borç stoku 31 Mart itibarıyla 466,7 milyar dolar (2 trilyon 134 milyar lira), net dış borç stoku ise 303.2 milyar dolar (1 milyar 386 milyar lira) olarak gerçekleşti.
Hazine Müsteşarlığı, 2017 yılı milli gelirini dikkate alarak, brüt dış borcun milli gelire oranını yüzde 52,9 olarak hesapladı. 2017 yılı milli geliri TL olarak 3 trilyon 105 milyar TL idi.
Bu rakam dolar bazında 851 milyar dolardı. Bu veriler esas alındığında brüt dış borcun milli gelire oranı TL cinsinden yüzde 68,7’ye, dolar cinsinden ise yüzde 54.8’e ulaşıyor!
“Dış ticaret açığının freni boşaldı” denilirse yanılmış mı oluruz?
Bunlar resmi verilerden alınan sonuçların değerlendirmesidir.
Her zaman söylediğimiz gibi, ihracatımız artıyor artmasına ama ithalatımız da ihracatımın üzerinde seyretmeye devam ediyor. İthal kalem mallara ödenen para ise açığın daha da artmasına neden oluyor.
Bizi yönetenler yaptıkları her açıklamada “İhracatımız artıyor, bununla övünüyoruz” diyor. Ancak, buna karşılık, ithalattan neredeyse hiç söz etmiyorlar.
İşte son tablo:
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından oluşturulan Mayıs ayına ilişkin geçici dış ticaret verilerine göre, ihracat Mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,3 artışla 14 milyar 306 milyon dolara çıktı.
Aynı dönemde ithalat ise yüzde 5.5 yükselerek 22 milyar 65 milyon dolar oldu. Yılın 5 ayında Türkiye’nin ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.9 artarak 69 milyar 309 milyon dolara, ithalatı yüzde 17.2 artışla 104 milyar 511 milyon dolara çıktı. 5 aylık dış ticaret açığı ise yüzde 41,4 artarak 35 milyar 202 milyon dolar olarak gerçekleşti.
İçeride üretim azalıyor. Bununla birlikte üretilen mallar tüketiciye pahalı yansıtılıyor. Bizi yönetenler de bu mallar için “İthal ederiz” diyor.
Tamam ithal edilir de her mal ithal edilmeye kalkılırsa bunun da ileride sıkıntıları yaşanmayacak mı? Üreticiler bu işten zarar ederse üretimi bırakacaklar, dışarıya daha çok döviz çıkışı olacak. Bu da zaten var olan açığı daha da derinleştirecektir.
Özetleyelim:
Üretebilmeli, ürettiklerimizi de satabilmeliyiz. Dışa bağımlılığımız azaltabilirsek ki, bunu mutlaka yapabilmeliyiz. O zaman cari açığın kapanması yönünde de adımlar atılmış olacaktır. Türkiye’de böylesine bir potansiyelin var olduğuna da inanmaktayız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz