Bu güne kadar partisiz, ya da parti üyesi olarak çok sayıda oy kullandım. Bir kez daha anladım ki, tam bağımsızlığımızı yitirmişsek kullandığımız oy bizim oyumuz değildir.
‘’Bağımsız değilsek, bizi temsil edecek vekilleri biz seçemiyor sak, bize dayatılanı kabul etmek zorundaysak, o zaman neden seçim yapılıyor, partiler niçin var, particilik kimin için ve neden yapılıyor’’ diye sorguluyorum.
Her seferinde ‘’bu seçim çok önemli’’ diye sandığa gidiyoruz, oy kullanma hakkımızı, vatandaşlık hakkımızı bir görev bilip geleceğimize sahip çıktığımızın bilinçaltıyla sandığa gidiyoruz.
Sonuç; birileri kazanıyor, ya da kazandırılıyor.
Partiler üstü olmayı, bunun anlam ve önemini ilk kez Banu Avar’ın kitaplarından ve söyleşilerinden öğrendim.
İlk zamanlar bunun imkansız olacağını, partili bir sistemde illa ki bir partinin arkasında olmamız gerektiğini düşünürdüm.
Ancak, geç de olsa anladım ki, partiler üstü olmak imkansız bir şey değil.
Milli irademizi sandıkla ortaya koymamızı isteyenler, aslında sandıktan kendi iradelerini çıkarmaya hazırlanmış belirlenen kişilerdi.
Sadece sandığa gidip körü körüne bağlandığın bir partiye oy vermek milli iradenin kullanılması değildir.
Sandığa atılan oy milletin, sandıktan çıkan sonuç ise, partilerin iradesidir.
Her seçimden sonra yenilgiyi kabullenmek, hayalleri bir sonraki seçime saklamak sadece kendimiz için değil, ülkemiz için de bir kayıptır.
Türk ulusu olarak, bizim milli irademiz anayasamızda yazılıdır.
Oysa siyasi partiler yasasını kimlerin nasıl oluşturduğuna tanık değiliz.
Biz millet olarak o kadar çok sandık-seçim-oy kavramları ile yoğrulmuş durumdayız ki her seçimde, hiç bir sorgulama, eleştiri yapmadan gözü kapalı aynı partiye gidip oyumuzu kolayca verebiliyoruz.
Ülkemizde, partilerin dış bağlantılarını partilerin en tepesinde ki kişiler de dahil, köy kahvesinde oyun oynayan amca da biliyor.
Ama sadece biliyoruz, buna karşı çıkmak için, değiştirmek için hiç bir şey yapmıyoruz.
Oyumuzu sandığa atarak ‘’görevimizi yaptık’’ vicdan rahatlığıyla, geleceğimizi birilerinin ellerine bırakıyoruz.
Şimdi yeniden milli iradeye sahip çıkma zamanı.
Dış güçler dediğimiz kuklacıların en çok korktuğu bizim milli irademiz ve ulus birliğimizdir.
Hiç bir seçim sonuç değildir ve her seçim ardından başka bir seçimi doğurur. Biz de sadece bu süreçte sancıları çeken taraf oluruz.
Bağımsızlığımızı korumak, kültürümüzü, geleneklerimizi, Milliyetçiliğimizi, Halkçılığımızı, Laikliğimizi, Devletçiliğimizi, Cumhuriyetimizi ve Devrimlerimizi korumak için partiler üstü birleşmeliyiz.
Ülkemizde ki, partilerin sayısından daha çok demokratik kitle örgütleri var. Derneklerde her siyasi görüşten, etnik kökenden, kültürden, düşünceden insanlar bir araya geliyor.
Bu örgütlerin daha çok güçlenmesi için destek vermeliyiz.
Doğa için, hayvan hakları için, tohum için, toprak için, sanatsal etkinlikler de dahil olmak üzere bir çok alanda örgütlenen dernekler var.
Buralar da daha çok görev alıp, ortak çalışmalarda birlik sağlamak gerekir. Bunları yaparken hem birlikte öğrenmek, hem de öğrendiklerini paylaşmak daha çok kişiye ulaşmak mümkün.
Ancak bu şekilde her mahallede, her köyde, ilçede, il de kendiliğinden oluşan amacı hedefi ortak değerler olan topluluklar bir araya gelebilir. Ancak bu şekilde bir araya gelenler ülkeleri için çözüm gerektiğinde çözüme ulaşırlar. Sen ben demeden, BİZ olurlar.
Kimseyi ötelemeden, bir arada olmayı, paylaşmayı, tartışmayı, dinlemeyi, öğrenmeyi başarmalıyız.
Yolumuz zorlu ama imkansız değil.
Şimdi herkes görev aldığı dernekte neler yapabileceğine yoğunlaşmalıdır. Mesela, daha çok yerel tohum üreticisine ulaşacağız. Sadece onların ürettikleri ürünleri satın almakla kalmayıp, onlarla tarlalarında buluşacağız.,
Üreticiyi tüketiciyle bir araya getireceğiz. Gençlerle imece kültürümüzü hayata geçireceğiz. Daha çok neler yapabileceğimizi konuşup tartışacağız. Yeni fikirlere, farklı düşüncelere saygı duyacağız. Kimseyi kimliği, inancı, düşüncesi, dış görüntüsü ile ayırmayacağız. Bu güne dek toplum olarak alıştığımız, birlikte yaşama, kaynaşma, paylaşma kültürümüzün bize kazandırdıklarını yeniden hayata geçireceğiz.
Gün gelir vatanımızı savunmak zorunda kalırsak, yanımızdakinin hangi partiden, hangi memleketten, hangi inançtan olduğuna bakmadan birlikte mücadele edeceğiz. İşte partiler üstü olmak budur. Kendi gücümüze inanmak zorundayız. Mücadele uzun solukludur, yavaşladığı zaman ümitsizlik artar ve körelme başlar.
Tıpkı kurtuluş savaşında olduğu gibi, yurttaşlık bilinciyle, aynı çatı altında toplanmak zorundayız ancak bu şekilde haklarımıza sahip çıkıp koruyabiliriz.
Atamızın dediği gibi, ‘’Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızda ki asil kanda mevcuttur’’
Müdafaayı Hukuk budur ve Zafer, bu kavram hayata geçirilerek kazanılmıştır.
Yazıları posta kutunda oku