‘Suriyeliler gerektiğinde günah keçisine, gerektiğinde oy deposuna dönüştürülüyor’
Başbakan Binali Yıldırım’ın “30 bin Suriyeli 24 Haziran seçimlerinde oy kullanacak” açıklamasıyla tekrar gündeme gelen Suriyeli sığınmacılar meselesi siyasetin odağında yer almaya devam ederken Mültecilerle Dayanışma Derneği Genel Başkanı Eda Bekçi, Suriyeli sığınmacıların seçim kampanyalarında olmaktan rahatsız olduklarını ifade etti.
Bekçi, “Belirsizlik hali ve kalıcı nitelikteki hukuki düzenlemeden yoksunluk hem iktidar partisi açısından hem de muhalefet partileri açısından bir seçim malzemesi olarak kullanılıyor. Bu insanlar gerektiğinde günah keçisine, gerektiğinde oy deposuna dönüştürülebiliyor” diye konuştu.CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ise iktidarın Suriyelileri ‘ithal seçmen’ olarak gördüğünü dile getirerek “Suriyelilerin, Türkiye’deki yönetime karar vermeleri doğru değil. Tayyip Erdoğan kaderini Suriyelilere bağlamışsa buna üzülürüm” dedi.
‘VATANDAŞLIK HAKKI KAZANAN 30 BİN SURİYELİ OY KULLANACAK’
24 Haziran seçimlerine günler kala Suriyeli sığınmacılar Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamasıyla tekrar gündeme geldi. Yıldırım, dün İzmir’de yaptığı konuşmada “Vatandaşlık hakkı kazanan 30 bin Suriyeli 24 Haziran seçimlerinde oy kullanacak. Suriyeliler bizim misafirimiz memleketlerine gidecekler” demişti.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’de halihazırda yaklaşık 3.6 milyon Suriyeli, 400 bin de diğer ülkelerden olmak üzere yaklaşık 4 milyon sığınmacı bulunuyor. Suriyeliler, Türkiye’de ‘geçici koruma’ hakkıyla bulunuyorlar.
Suriyeli sığınmacılar sıklıkla siyasetin gündeminde yer alırken CHP ve İyi Parti, Suriye’de barış sağlandıktan sonra Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi vaadinde bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin harekatı sırasında bu bölgeye Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yerleştirileceğini söylemiş, erken seçim kararı alınmadan önce Mayıs ayında ise Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilebileceğini ifade etmişti. O dönemde de vatandaşlık kazanan Suriyelilerin seçimlere etkisi gündeme gelmiş, yaklaşık 50 bin kadar Suriyelinin Türk vatandaşlığı kazandığı ve dolayısıyla oy verme hakkına sahip olduğu belirtilmişti. Başbakan Yıldırım’ın dünkü açıklamasıyla resmi olarak 30 bin Suriye kökenli Türk vatandaşının seçimlerde oy kullanacağı açıklanmış oldu.
‘İKTİDAR SURİYELİLERİ İTHAL SEÇMEN OLARAK KULLANIYOR’Vatandaşlık hakkı kazanan 30 bin Suriyeli’nin 24 Haziran seçimlerinde oy kullanacak olmasını Sputnik’e değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, iktidarın bu yolla ‘seçmen ithal etmeyi amaçladığını’ dile getirerek “Bu iktidarın yaptığı şey şudur; Türk halkından umudu kesmişler, Suriyelileri ithal ederek seçmen olarak kullanıyorlar. Bunu doğru bulmam. Türk halkı, kendi ülkesinin idaresine, yönetimine kendisi karar verir. Suriyelilerin, Türkiye’deki yönetime karar vermeleri doğru değil. Tayyip Erdoğan kaderini Suriyelilere bağlamışsa buna üzülürüm” dedi.
‘SAYILAR KAMUOYUYLA PAYLAŞILMADI, KAPALI KAPILAR ARDINDA HESAP YAPIYORLAR’
Vatandaşlık hakkı kazanan Suriyeli sayısının daha yüksek olduğu tahmininde bulunan Toprak, “Ben sayının çok daha yukarıda olduğuna inanıyorum. Bunlar kamuoyuyla paylaşılmadı, kapalı kapılar ardında hesap yapıyorlar” diye konuştu.Toprak, oy kullanacak Suriye kökenli seçmen sayısının seçim sonuçlarını etkileyip etkilemeyeceğiyle ilgili olarak ise “İthal seçmen de getirseler biz bu seçimi alacağız” dedi.
‘SURİYELİLER GEREKTİĞİNDE GÜNAH KEÇİSİNE GEREKTİĞİNDE OY DEPOSUNA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİYOR’
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Eda Bekçi ise seçim sürecinde sığınmacıların siyasete alet edilmesinin büyük bir sorun olduğunu söyledi. Suriyelilerin tabi olduğu geçici koruma sisteminde inisiyatifin hükümette olduğuna işaret eden Bekçi, şöyle konuştu:“Geçici koruma sistemi adı üstünde geçici bir durum olmasına rağmen maalesef 7 yılı aşan bir sürede bu geçiciliğe bir çözüm bulunamadı. Geçiciliğin nasıl sona ereceği konusunda da Bakanlar Kurulu yetkili, Bakanlar Kurulu da mevcut siyasi iktidar anlamına geliyor. Yani bu insanların kaderi siyasal iktidarın meseleye bakış açısına bakıyor. Ülkelerine geri mi gönderilecekler, bir tampon bölgeye mi alınacaklar, vatandaşlığa mı alınacaklar, uluslararası korumaya başvuruları mı alınacaklar, ne olacakları konusu maalesef belirsiz. Bu belirsizlik hali ve kalıcı nitelikteki hukuki düzenlemeden yoksunluk hem iktidar partisi açısından hem de muhalefet partileri açısından bir seçim malzemesi olarak kullanılıyor. Bu insanlar gerektiğinde günah keçisine, gerektiğinde oy deposuna dönüştürülebiliyor.”
Suriyeli sığınmacıların seçim malzemesi olmaktan rahatsız olduklarını ifade eden Bekçi, “Elbette pek çok ülkenin kendilerini reddettiği dönemde kendilerini kabul eden Türkiye’ye karşı bir gönül borçlarının olduğunu düşünüyorlar. Ancak her fırsatta ‘Kapıları açar üzerinize salarız,’ gerektiğinde ‘oy kullanırlar,’ gerektiğinde ‘oy kullanmazlar’ şu olur, bu olur şeklinde hem iktidar hem muhalefet tarafından söylenen sözler bu insanlar açısından çok kırıcı, hem de ülkemizde yaşayan vatandaşlar açısından çok kafa karıştırıcı” diye konuştu.
‘VATANDAŞLIK KONUSUNDA KRİTERİN NE OLDUĞUNU BİLMİYORUZ’Seçimlerde oy kullanabilme şartının Türk vatandaşlığı olduğunu, vatandaş olmayanların oy kullanamadığını vurgulayan Bekçi, vatandaşlık kazanan sığınmacı sayısında şeffaf veriler olmadığını vurgulayarak “Devlet çoğunlukla güvenlik gerekçeleriyle sayıları açıklamakta çekinik davranıyor. Vatandaşlığa geçiş konusu muğlak kaldı. Özellikle sınıra yakın bölgelerde yaşayan bir kısım Suriyeli, kan bağı ve soy bağı iddiasıyla vatandaşlık davaları açtı ve dava yoluyla vatandaşlığa geçti. Çünkü bu insanların akrabaları vatandaş, kendileri de vatandaş oldu. Bir kısım da öteden beri Türkiye’de ikamet eden, iş yapan ve sürelerini doldurduktan sonra vatandaşlığa geçenler oldu. Bir kısım da kriterlerinin ne olduğunu bilmediğimiz şekilde devletin davetiyle vatandaş oldu. Bunlar konusunda kriterin ne olduğunu biz de bilmiyoruz. Kimlerin, neden tercih edildiğini de sayıları da bilmiyoruz. Dileğimiz, eğer böyle bir politika izlenecekse, ayrımcılık yapılmaksızın Türkiye’deki tüm mülteciler için aynı politika izlenmesi” dedi.
‘VATANDAŞLIK YA DA MAVİ KART GİBİ ÇÖZÜMLER BULUNABİLİR’
Türkiye, sığınmacıların hukuki durumuna dair Cenevre Sözleşmesi’nin kurucu taraflarından ancak bu sözleşmeye koyduğu coğrafi çekince ile Avrupa Konseyi üyeleri dışından gelenlere iltica hakkı tanımıyor. Türkiye’ye Avrupa ülkeleri dışından gelen ve bireysel olarak uluslararası koruma başvurusunda bulunan kişilere, iltica taleplerinin değerlendirilmesi sürecinde “geçici sığınma” ve buna bağlı olarak “geçici ikamet izni” veriyor.
Türkiye’nin Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi çekincenin fiilen işlemediğini, bu çekincenin kaldırılması durumunda birçok sorunun çözülebileceğini ifade eden Bekçi, “Sizin ülkenizde 4 milyondan fazla vatandaşınız olmayan bir nüfus söz konusu. Bu durum hem ülkenin güvenliği, hem de sığınmacıların hukuki güvenliği açısından bir sorun yaratıyor. Türkiye, coğrafi çekinceyi AB’ye girdiğinde kaldıracağını açıkladı. Fakat görüyoruz ki bunun epey uzağındayız. Bu olana kadar ne olacak sorusu ortada duruyor. Bu insanlar burada yaşıyorlar, iltica sisteminden kaynaklanan sorunlar yumağıyla boğuşuyorlar. Siz onlara bu sorunları aşabilecek aşamalı olarak vatandaşlığa geçiş olabilir, vatandaş olmayan yabancılara verilen ama vatandaşlığa yakın pek çok hakkı içeren Mavi Kart benzeri çözümler olabilir, bu tür çözümler bulunması ve artık hiçbir anlamı kalmayan coğrafi çekincenin kaldırılması gerekiyor” diye konuştu.‘İNSANLAR KENDİ ÜLKELERİNE DÖNEMİYORSA KALICI ÇÖZÜMLER BULUNMASI GEREKİYOR’
Vatandaşlık için şeffaf kriterler getirilebileceğini ifade eden Bekçi, “Dil bilme, çalışma, çocuklarını eğitim kurumlarına gönderme gibi kriterler getirebilirsiniz, bunun yöntemleri var. Devletlerin erklik hakkı vardır, istediğine vatandaşlık verir istediğine vermez. Ancak bunun kriterlerinin açıklanması, hem Türkiyeliler açısından, hem mülteciler açısından gerçekten bu belirsizliği ortadan kaldıracak bir şey. Yıllardır Türkiye’de yaşayan ve buranın vatandaşı olmak isteyen, burada çalışan, çocukları burada dünyaya gelmiş, artık dönecek bir yurtları olmayan insanların vatandaşlığa geçişini ya da geçişi sağlayacak süreçleri sağlamak çok normal bir şeydir. İltica sisteminin maksadı budur. Aslolan insanların kendi ülkelerine dönmesidir. Ancak bunun mümkün olamadığı durumlarda onlara kalıcı çözümler bulunması gerekiyor. Türkiye bu kalıcı çözüm konusunda oldukça muğlak ve kapalı politikalar izliyor. Biz de bunun hangi kriterlerle yapıldığını bilmiyoruz” görüşüne yer verdi.