Yazıya başlamadan önce şunu vurgulayayım:
Ben ne FETÖCÜYÜM, ne PKK’lıyım ne de HDP yanlısıyım. Bu konuda yüzlerce araştırmam, incelemem ve makalem var.
Teröristlere ve terör olaylarına kesinlikle karşıyım.
Bazı sol çevrelerin iddia ettiği gibi AKP’nin antiemperyalist olduğuna da inanmıyorum.
“Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” sözünü, Habur sınır kapısında yapılan davullu, zurnalı karşılamaları, terörist giysili militanların şehir turlarını ve sınırda kurulan seyyar mahkemeleri unutamıyorum.
Şu sıralar ABD – AKP “Kapı arkası görüşmeleri” yeniden başladı. Ve ABD tarafından Ankara’ya Büyükelçi olarak atanan David Satterfield’ın birkaç ay önce ilan ettiği “PYD’ye Fırat’ın doğusunda her türlü siyasi desteği vereceğiz!..” sözü ise hala kulaklarımızda çınlıyor.
AKP iktidarı yeni elçi hakkında herhangi bir söz söylemedi, bir eleştiri yöneltmedi.
Kapalı kapılar arkasında ne antlaşmalar yapılıyor, neler dönüyor? Şimdilik gizli…
Yalnız bildiğimiz bir gerçek var, Kobani, Kamışlı, Haseke bölgelerinde Amerika’nın desteği ile PKK’nın uzantısı PYD/YPG’nin hayli güçlü duruma geldiği ve AKP’nin bu konuda herhangi bir girişimde bulunmadığı…
Şu bir gerçek PKK, PYD sorunu AKP için bir seçim yatırımıdır ve yandaş basının desteğinde oy avcılığı yapılmaktadır.
Ve AKP’nin HDP düşmanlığı terörden kaynaklanmamaktadır. HDP yüzde 10’luk barajı aşıp meclise girerse, AKP’nin 70 -80 milletvekili kaybı olacaktır. Çoğunluğu yitirecektir.
7 Haziran’da seçimlerinde AKP yüzde 40,8, CHP yüzde 24,9, MHP yüzde 16,2, HDP yüzde 13,1 oy alıp barajı aşmıştı… Onun için AKP tek başına iktidar olamamıştı…
Önümüzdeki seçimlerde de aynı akıbeti yaşamak istemiyor
Bu nedenle iktidar partisi CHP’yi teröristlikle suçlamak için HDP’yi bir saldırı ve hakaret aracı olarak kullanmaktadır.
AKP birkaç yıl öncesine kadar ne PKK’ya ne de HDP’ye terörist bile diyemiyordu. Onlarla kardeş kardeş geçinip gidiyordu.
Onun için Önümüzdeki seçimlerde HDP bir kilit parti konumundadır. Hele hele Cumhurbaşkanları seçimi ikinci tura kalırsa belirleyici unsurdur.
Bu açıdan bakınca HDP’nin barajı aşıp meclise girmesi AKP’nin sonu ve felaketi demektir.
Türkiye artık dişe diş mücadele veren liderlerini çıkarmıştır. Ayak oyunları ve hilelerle AKP yeniden iktidar olsa bile ömrü çok uzun olmayacaktır.
Bu kez partinin başında metal yorgunu bir lider ve karşısında ekonomik krizlerin yaşanacağı bir ülke ve sağcısı solcusu ile Atatürk’e sahip çıkan bir halk olacaktır.
Toplantılarda, mitinglerde artık saadet partililer, CHP’liler, İyi partililer hep bir ağızdan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını atmakta, İzmir Marşı’nı söylemektedirler.
Bu ülkede dini sömürü aracı yapmayan, “Ben dindarım ama “DİNCİ” değilim” diyen laik düşünceli bir saadet partisi Genel başkan yardımcısı Birol Aydın vardır ve şunları söylemektedir.
“Bu ülkenin kuruluş değerleri, bizim de kuruluş değerlerimizdir, Atatürk kahramandır, Atatürk olmasaydı Cumhuriyet kurulamazdı, Cumhuriyet bütün mazlumların şemsiyesidir, sığındığı limandır…”
TÜRKİYE’DE TEK ADAM DÖNEMİ BİTMİŞTİR…
Muharrem İnceler, Meral Akşenerler, Temel Karamollaoğluları bu ülkeye taze kan getirmişlerdir.
Bu liderler, bu mücadele, bu kavga, tek hedefte birleşmiş insanlar olduğu sürece bu vatanda artık yalancılara, dolandırıcılara, soysuzlara, hırsızlara yer yoktur…
Bir yanıt yazın