#SeçimÖzel2018 24 Haziran seçim süreci Almanya tarafından yakından izleniyor. Merkel hükümeti, siyasi gelişmeler ışığında takınacağı tavrı ve izleyeceği politikayı şekillendirmeye çalışıyor. Başkent Berlin’de siyasetçilerin ve uzmanların yaptıkları değerlendirmelerde Türkiye’yi zor bir dönemin beklediği görüşü öne çıkıyor.
Kadınlar özgür siyaset istiyor
Düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin (ECFR) Berlin Direktörü Josef Janning, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Erdoğan’ın sistem değişikliği ısrarı ile adeta Türkiye’yi bir çıkmaza soktuğunu belirterek mevcut koşullar altında seçimlerin gerçek anlamda bir galibinin olamayacağını söyledi.
Josef Janning
Türkiye’yi sancılı bir sürecinin beklediği öngörüsünde bulunan Janning şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’de olası görünen iki senaryo var, bunlar da nihayetinde herkesin kaybettiği senaryolar. Birinci ihtimal, gücünü yitirmekte olan Erdoğan seçimi az bir farkla kazanır, gücünü yeniden pekiştirmek ister, bunun için başvuracağı araç ve yöntemlerle de Türkiye’yi Avrupa’dan daha da uzaklaştırır. İkinci ihtimal ise Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi, ancak bunu kabullenmemesi.”
“Erdoğan ve AKP agresifleşebilir”
Son üç ayda Türkiye’de ekonomide yaşanan sıkıntıların, Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerinin ve güçlü bir maliye politikasının aslında ekonominin iki temel dayanağı olduğunu gösterdiğini söyleyen Janning, “Ne yazık ki Türk siyasi liderliği, kendi çıkar ve hedefleri uğruna Türk ekonomisinin güvenliğini oluşturan bu iki dayanağı ihmal etti” görüşünü kaydetti. Alman uzman, “Ekonomideki istikrarsızlık süreci Erdoğan ve AKP’yi hem içeride hem de dış dünyaya karşı daha da agresifleştirebilir. Kaygı bu” şeklinde konuştu.
Sonucu kararsızlar ve sessizler belirleyecek
Almanya’da düşünce kuruluşlarının ve medyanın yanı sıra, siyasi partiler ve bakanlıklar da 24 Haziran seçim sürecini çok yakından izliyor, gelişmelerin Almanya’ya, buradaki Türk toplumuna yansımalarını takip ediyor.
Alman siyasetçiler, son dönemde yaptıkları açıklamalarda Türk hükümetinin Almanya’daki Türkler üzerinde nüfuzunu artırma çabalarını eleştiriyor, bu adımları entegrasyonu ve iç huzuru tehlikeye düşürebilecek girişimler olarak nitelendiriyor. Almanya’da kurulan seçim sandıklarındaki oy verme süreci, Türk toplumu içerisindeki gelişmeler bu endişeler ışığında çok yakından izleniyor.
Türkiye iç politikanın da gündeminde
Heinrich Böll Vakfı’nın Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Alman siyasetinin 24 Haziran seçimlerine yakın ilgisinin son derece doğal olduğunu vurguladı.
Brakel, “Türkiye’nin Almanya dışında bu denli yakın, iç içe geçmiş ilişki içerisinde olduğu başka bir ülke yok. Öte yandan Türkiye’de ne yaşanıyorsa 3 milyondan fazla Türkün yaşadığı Almanya’da otomatik olarak yankı buluyor. Türkiye sadece dış politikanın değil aynı zamanda Alman iç politikasının da gündemini oluşturuyor” şeklinde konuştu.
Türkiye ile Almanya arasında geçen yıl gerilimin tırmanması üzerine Alman Dışişleri Bakanlığı bünyesinde özel bir masa oluşturulduğuna dikkat çeken Kristian Brakel, burada Türk dış politikasının Almanya’daki etkilerinin mercek altına alındığını söyledi, “Erdoğan’ın dış politikasında Türk diasporasını bir tür pazarlık aracı olarak kullanması, Alman dış politikası açısında ele alınması gereken bir konu olarak değerlendiriliyor” diye konuştu.
Kristian Brakel
Alman hükümeti Erdoğan ile zorlanıyor
Son aylarda Ankara ile Berlin arasında gerilimi düşürmek, ilişkileri normalleştirmek için karşılıklı adımlar atılsa da Merkel hükümetinin Erdoğan ile işbirliğinde zorlandığı, oluşan güven bunalımının kolay kolay aşılamayacağı da bir sır değil.
Basın özgürlüğü
Türkiye’nin Almanya’ya yönelik sert suçlamalara ara vermesi, Almanya’nın ise güvenlik alanında attığı adımlar ve verdiği mesajlar, zor da olsa normalleşme çabalarının devam ettiğini gösteriyor.
Ankara ile Berlin arasında önemli bazı konularda yaklaşım farklılıklarının sürdüğünü söyleyen Kristian Brakel ise şu noktalar dikkat çekti:
“Yakınlaşmanın bir parçası olarak Almanya Türkiye’nin beklentisi olan iki alanda, PKK ve Gülen konularında adımlar atıyor. Gayet tabii ki Alman yetkililer Gülen hareketinin iki farklı yüzü olduğunu biliyor ama hukuki bakımdan Almanya’daki faaliyetleri suç teşkil etmiyor, bu nedenle somut olarak adımlar atılamıyor. Çünkü hareketin bazı mensupları suça karışmış olsa dahi bir bütün olarak hareketin suç işlediğine, suç örgütü olduğuna dair somut kanıtlar gerekiyor ve bu kanıtlar henüz bu kapsamda verilmedi.”
Normalleşme çabalarının geleceği, artık büyük ölçüde 24 Haziran sonrasında Türkiye’de oluşacak siyasi tabloya endekslenirken, seçim sürecindeki hararetli tartışmalar ve çekişmeli yarış, Berlin’de de merakla izleniyor. “Gayet tabii ki pek çok hükümet üyesi dahil Almanya’daki pek çok siyasetçi Erdoğan’ın seçimleri kaybetmesi durumunda üzülmeyecektir” diyen Brakel, seçimlerin ne oranda adil ve özgür bir ortamda yapıldığı ve Erdoğan’ın bir yenilgiyi kabul edip etmeyeceği konusunda soru işaretleri olduğuna dikkat çekti.
Almanya’nın en büyük beklentisi Türkiye’nin yeniden demokratik hukuk devleti zeminine dönmesi olarak ifade ediliyor. Alman yetkililer, bunun hem Türkiye’nin siyasi istikrarını hem de ekonomik refahını güçlendireceğinin altını çiziyorlar.
Değer Akal / Berlin
Yazıları posta kutunda oku