Hürriyet Gazetesi’nde 9 Haziran 2018 tarihinde tam sayfa bir ilan yayınlanmıştır: “Çin Cumhurbaşkanı’nın Şanghay Ruhu” Gazetenin 3’nü sayfasında Şanghay İşbirliği Kuruluşu (ŞİK) ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha önce üye olmak için Rusya Devlet Başkanı’na bizi Şanghay’a alın dediği için Türkiye’nin neden bu kuruluşa girmesinin mümkün olmadığına ilişkin görüşlerimi daha önce açıklamıştım. Bu sebeple ilan dikkatimi çekti.
Önce haber sandığım konu meğerse bir ilanmış. Sayfanın sol üst köşesinde “Bu bir ilandır” yazısını görünce, ilgim daha da arttı ve bu ilanı kimin verdiğini merak ettim. İlanın kimin tarafından verildiğine ilişkin bir ipucu yoktu. Haber gibi sunulan ilanlarla karşılaştığımız için yadırgamadım. Çünkü, İstanbul Aydın Üniversitesi de (İAÜ) sıklıkla gazetelere haber gibi ilan vermektedir.
Hürriyet’in (9 Haziran) 14’ncü sayfasında İAÜ’nin de ilanı vardı: “Uluslararası Öğrencilerin Tercihi İstanbul Aydın Üniversitesi Oldu” Sağ üst köşede çok küçük puntolarla “Bu bir ilandır” yazısını dikkatli bir okuyucu değilseniz fark edemezsiniz ve bu paralı ilanı haber gibi okursunuz. Bunun sonucunda İAÜ’ne büyük bir sempati ile bakarsınız ve de sizin üniversite tercihiniz üzerinde haber ilanının olumlu etkisi olabilir.
Tam sayfa ilanı okuyunca, bu kuruluşun amacını ve üyelerini bilmesem ŞİK’na sempati ile bakabilirdim. Konuya hakim olmayan okuyucu bunun ilan olduğunu fark edemez ve ilandan etkilenir. Aslında gazetelerin bu ilanları küçük harflerle değil, okuyucunun görebileceği boyutta ve bold olarak yazmasında yarar vardır. Aksi halde okuyucu bunun ilan olduğunu bilmediği için yanlış şekilde şartlandırılabilir.
Şanghay ilanını muhtemelen ya Çin Halk Cumhuriyeti vermiştir ya da Çin Halk Cumhuriyeti ile sıkı ilişkileri olanlar ilanı finanse etmişlerdir. İlanın perde arkasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in (Xi Jinping) 9-10 Haziran’da ülkenin Şandong (Shandong) eyaletine bağlı Qingdao kentinde düzenlenen zirvedeki konuşması yatmaktadır: “Şanghay ruhu bizim ortak varlığımız. ŞİK bizim ortak evimiz. ŞİÖ üyelerinin ortak bir gelecek için, uzun vadeli barışı, evrensel güvenliği ve ortak refahı yaşayan açık, kapsayıcı, temiz ve güzel bir dünya için yakın çalışmalıyız.” )
Şi Cinping Zirve’de, ŞİK üyesi ülkelerin Birleşmiş Milletler ve uluslararası organizasyonlarla ortaklıklarını artırması ve Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve diğer finansal kurumlarla diyalog halinde olması gerektiğini dile getirmiş, kuruluşun uluslararası ilişkilerde yeni bir bölgesel işbirliği modeli olduğunu belirtmiştir. ŞİK’nun gözlemci üye ve diyalog ortaklarıyla Birleşmiş Milletler ve bölgesel organizasyonlar ile kapsamlı işbirliğine sahip olduğunu da açıklamıştır.
Şi, “Açık dünya ekonomisini inşa edebilmek için Dünya Ticaret Kuruluşu kurallarına sahip çıkmalı ve çoklu ticaret sistemini desteklemeliyiz” diyerek, karşılıklı insani değişim, öğrenim ile kültürel yanlış anlamaların ve çarpışmaların üstesinden gelinmesi gerektiği üzerinde durmuştur. Şanghay ruhunun, medeniyetlerin çarpışması, soğuk savaş, kazananı olmayan oyunlar gibi olguların ötesine geçerek, uluslararası ilişkiler tarihinde yeni bir sayfa açtığını vurgulamış, ŞİK çatısı altındaki ülkelere 30 milyar Yuan ( 4,7 milyar dolar) borç verileceğini söylemiştir.
Zirveye; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sooronbay Jeenbekov, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman (Emomali Rahmon) Pakistan Cumhurbaşkanı Memnun Hüseyin, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev katılmıştır.
Kamuoyu; ŞİK nedir, ne yapar, üyeleri kimlerdir pek bilmediği için bu kuruluşu tanımakta yarar vardır. Şanghay İşbirliği Kuruluşu, (Shanghai Cooperation Organisation: SCO) adını kuruluşun ilk toplandığı yer olan Çin’in Şanghay kentinden almıştır . Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan‘ın 1996 yılında başlattıkları girişime Şanghay Beşlisi (Shanghai Five) denmiştir. Kuruluşunda Çin Halk Cumhuriyeti önemli rol oynamıştır. Sınır güvenliği, Batı ve Orta Asya bölgelerinin gelişimi, büyüyen enerji ihtiyacı ve Soğuk Savaş sonrası stratejik ortam, ŞİK’nun oluşmasındaki önemli faktörlerdir (S. Rıdvan Karluk, Uluslararası Kuruluşlar, 2014, s. 625)
26 Nisan 1996 tarihinde Şanghay’da toplanan beş ülkenin temsilcilerinin Sınır Bölgelerinde Askeri Güvenin Derinleştirilmesi Anlaşması’nı (Treaty on Deepening Military Trust in Border Regions) imzalamışlardır. 15 Haziran 2001 tarihinde Özbekistan’ın katılımıyla üye sayısı altıya çıkmıştır. 7 Haziran 2002 tarihli Saint Petersburg’taki Zirve’de Rusya, Çin, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ı birleştiren SCO’nun kurulmasına ilişkin belgeler kabul edilmiştir. Zirve’de imzalanan Şartı’nda Kuruluş’un amacı, ilkeleri, yapısı, faaliyetleri, işbirliği alanları ve dış ilişkileri ortaya konmuştur.
Kuruluş, üyeleri arasında ekonomi, güvenlik ve kültürel işbirliği öngörmektedir. Dönemin Rusya Devlet Başkanı Putin Ağustos 2007’deki Bişkek Zirvesi’nde “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” diyerek Kuruluş’un misyonu hakkında ipucu vermiştir. Şanghay İşbirliği Kuruluşu’na Afganistan, Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan gözlemci ülke (observer) statüsüyle katılmaktadır. Beyaz Rusya (Belarus), Sri Lanka ve Türkiye diyalog ortağı (dialogue partner) ülkelerdir.
17 Haziran 2004 tarihinde Taşkent Zirvesi’nde Gözlemci Ülke Statüsüne İlişkin Yönetmelik, 2008 Duşanbe Zirvesi’de ise Diyalog Ortaklığı Statüsüne İlişkin Yönetmelik kabul edilmiştir. 2010 Taşkent Devlet Başkanları Zirvesi’nde Kuruluş’un genişleme şartlarını belirleyen Genişleme Süreci Belgesi onaylanmıştır. 2004 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Gözlemci Statüsü elde ettikten sonra etki gücünü arttırmıştır. ASEAN, CIS ve Türkmenistan SCO’ya konuk katılımcıdır. (guest attendance )
Türkiye 7 Haziran 2012 tarihinde SCO’ya diyalog ortağı statüsü ile katılmıştır. ŞİK, Doğu Asya, Orta Asya, Batı Asya ve Güney Asya’nın yüzde 70’inden fazlasını kapsamaktadır. Nüfusu dünya nüfusunun yüzde 20’ne denk gelen 1.5 milyar civarındadır. Nisan 2005’de Bağımsız Devletler Topluluğu (Commonwealth of Independent States) ve ASEAN (Association of Southeast Asian Nations) ile işbirliği tesis etmiş, Rusya’nın girişimi ile oluşturulan Kolektif Güvenlik Anlaşması (Collective Security Treaty Organization) ile üye ülkeler arasında bölgesel güvenlik işbirliği ilişkisi kurulmuştur. AB, 2012 yılında ŞİK ile ilişkilerini geliştirme kararı almıştır.
ŞİK üyeleri arasında ekonomik işbirliğini arttırmak amacıyla 23 Eylül 2003 tarihinde bir Çerçeve Anlaşma (Framework Agreement) imzalanmıştır. Anlaşma’ya göre uzun dönemde gerçekleştirilmesi öngörülen amaç, SCO üyeleri arasında bir serbest ticaret bölgesi yaratmaktır. 26 Ekim 2005 tarihinde yapılan Moskova Zirvesi’nde Kuruluş’un önceliğinin ortak enerji projeleri, (petrol ve gaz dahil) yeni hidrokarbon rezervlerinin bulunması ve su kaynaklarının ortak kullanımı olduğu açıklanmıştır. Ekonomik projelerin finansmanı için SCO Interbank Association isminde bir banka kurulması kararlaştırılmıştır. Liderler, ekonomik işbirliğinin önünü açacak bazı kararlara imza atmışlardır.
ŞİK üyeleri arasında ekonomik işbirliğini arttırmak amacıyla 23 Eylül 2003 tarihinde bir Çerçeve Anlaşma (Framework Agreement) imzalanmıştır. Anlaşma’ya göre uzun dönemde gerçekleştirilmesi öngörülen amaç, SCO üyeleri arasında bir serbest ticaret bölgesi yaratmaktır. 26 Ekim 2005 tarihinde yapılan Moskova Zirvesi’nde Kuruluş’un önceliğinin ortak enerji projeleri, (petrol ve gaz dahil) yeni hidrokarbon rezervlerinin bulunması ve su kaynaklarının ortak kullanımı olduğu açıklanmıştır. Ekonomik projelerin finansmanı için SCO Interbank Association isminde bir banka kurulması kararlaştırılmıştır. Liderler, ekonomik işbirliğinin önünü açacak bazı kararlara imza atmışlardır.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Şanghay İşbirliği Kuruluşu’na Türkiye’nin ilgisini 2005 yılı başında Kazakistan’a yaptığı ziyarette açıklamıştır. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Aralık 2004 tarihinde Putin’in Türkiye ziyaretinden sonra 9-11 Ocak 2005 tarihlerinde Moskova’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir.
Putin, Başbakan Erdoğan ile görüştükten kısa bir süre sonra Kazakistan’a gitmiş ve Türkiye ile ilgili sürpriz bir açıklama yaparak Ankara’nın Şanghay İşbirliği Kuruluşu’na üye olmak istediğini Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’e açıklamıştır: “Dün Türkiye Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan’ı Moskova’da misafir etme, onunla detaylı görüşme imkanım oldu. Temaslarımız sırasında Erdoğan’dan, ülkesinin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne büyük ilgi duymaya başladığını memnuniyetle öğrendim. Türkiye’nin dile getirdiği bu ilgi bence önemli bir pozitif sinyal olarak algılanmalı.”
Nazarbayev, Putin’in bu sözleri üzerine Türkiye’yi her zaman aralarında görmekten mutluluk duyacaklarını belirtmiştir. Zamanın Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül 3 Şubat 2005 tarihinde Çin’e yaptığı ziyaret sırasında Şanghay İşbirliği Kuruluşu’na üye olma isteğini Çin Başbakanı Ven Ciabao ve Dışişleri Bakanı Li Caoşing’e iletmiştir. Gül, iki tarafın da uluslararası kuruluşlarda işbirliğini geliştirmeyi amaçladığını belirterek, Türkiye’nin kuruluşa katılmaya ilgi gösterdiğini açıklamış olmasına rağmen Türkiye’nin ilk başvurusu reddedilmiştir. Buna karşılık aynı dönemde başvuran İran gözlemci ülke statüsüyle kuruluşa kabul edilmiştir.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Liu Jianchao, 23 Haziran 2005 tarihinde Pekin’de düzenlediği basın toplantısında güvenlik, ekonomi ve ticari işbirliğinin Kuruluş zirvesinin gündemini oluşturacağını, üye ülkelerin bu konudaki işbirliğinin Kuruluş’un devamlı gelişmesini hızlandıracağını söylemiş, fakat Türkiye’nin üyeliği konusunda bir açıklamada bulunmamıştır. Türkiye 2009 ve 2011 yıllarında da ŞİK’na misafir ülke olmak için başvurmuş fakat kabul edilmemiştir.
Başbakan Erdoğan, 18 Temmuz 2012 tarihinde Rusya ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “Zaman zaman bize takılıyorsun. AB’de ne işin var diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. Hadi gelin bizi Şanghay Beşlisi’ne dahil edin, biz de AB’yi gözden geçirelim şeklinde bir latife yaptım” demiştir.
Erdoğan’ın 25 Temmuz 2012 tarihinde Kanal 24’de katıldığı Sansürsüz Özel canlı yayınında “Türkiye AB sürecini unuttu mu?” şeklinde soruya verdiği cevap, Türkiye’de acaba eksen kayması mı oluyor sorusunu gündeme getirmiştir: “Çok açık ve samimi söyleyeyim, bizim aslında AB sürecini unutmak, kaybetmek diye bir şey söz konusu değil… Onun için geçenlerde Sayın Putin’e onu söyledim, ‘bizi Şanghay Beşlisi içine alın’ dedim. Alın bizi Şanghay Beşlisi içine biz de AB’ye ‘allahaısmarladık’ diyelim, ayrılalım oradan.”
Bu cevap üzerine sunucu Yiğit Bulut’un “Şanghay Beşlisi’ne gelin denilse, Türkiye gider mi gerçekten?” sorusuna Başbakan “Gideceğimizi söyledik. Gelin denilirse, geliriz dedik” cevabını vermiştir. Bulut’un “İkisi birbirine alternatif mi?” sorusunu Erdoğan “Şanghay Beşlisi daha iyi, çok daha güçlü” diyerek cevaplandırmıştır.
Bu gelişmeler üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Şanghay İşbirliği Örgütü’ne neden girmek istiyoruz? AB’yi neden dışlıyoruz? 1071’den beri bizim hedefimiz Batı’ya doğrudur. Batı bir coğrafya değildir; uygarlığın adıdır” diyerek tepki göstermiştir.
Başbakanın açıklamaları üzerine Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle‘nin sözcüsü Peter Stano, “Türkiye ve diğer aday ülkelerin AB üyelik hedefinden vazgeçerek başka arayışlara girebileceği iddiası tamamıyla spekülatif” açıklamasında bulunmuştur. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjørn Jagland “Bu Avrupa’dan uzaklaşma manasına gelirse ben endişelenirim, AB de endişelenmeli” yorumunu yaparken, AB Bakanı Egemen Bağış “Türkiye’nin farklı ittifaklarla ve uluslararası kuruluşlarla ilişkilerini birbirinin alternatifi veya yedeği olarak görmek yanlıştır” demiştir.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ise “Şanghay İşbirliği Örgütü, açılım ilkesi gözetir ve gözlemci ülkeler ve aralarında Türkiye’nin de olduğu diyalog ortağı ülkelerle ortaklık ilişkilerine değer verir” görüşünü ortaya atmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland da “Açıkçası, Türkiye’nin aynı zamanda bir NATO üyesi olduğu göz önüne alındığında bu ilginç olur” açıklamasında bulunmuştur.
Türkiye 23 Mart 2011 tarihinde Kuruluş’a diyalog ortağı statüsü kazanmak üzere yeniden başvuruda bulunmuştur. Başvuru, 14-15 Haziran 2011 tarihlerinde yapılan Devlet Başkanları Astana Zirve’sinde ele alınmış, fakat usul sorunları sebebiyle sonuçlandırılamamıştır. Kasım 2011’de Rusya’nın Saint Petersburg kentinde yapılan Zirve öncesinde Rusya Dışişleri Bakanlığı, SCO üye ülkelerinin Türkiye’ye diyalog ortağı statüsünün verilmesinden yana olduğunu açıklamıştır.
Türkiye’nin başvurusu 6-7 Haziran 2012 tarihlerinde Pekin’de düzenlenen Devlet Başkanları Zirvesi’nde onaylanmıştır. Zirve Bildirisi’nde de Türkiye’nin Diyalog Ortağı olarak SCO ile işbirliğine dahil olmasının memnuniyetle karşılandığı belirtilmiştir. Bu gelişme üzerine Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü 5 Şubat 2013 tarihinde Türkiye’nin kuruluşa diyalog ortağı olması konusunda şu açıklamayı yapmıştır: “Ülkemizin Şanghay İşbirliği Örgütü ile ilişkisi AB veya NATO ile ilişkilerimize alternatif olmadığı gibi, bu örgütlerle mevcut ilişkilerimiz Şanghay İşbirliği Örgütü ile işbirliğimiz önünde engel değildir. Nitekim, AB 2012 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü ile ilişkilerini geliştirme kararı almış, Orta Asya Özel Temsilcisi’nin görev yönergesinde de bu hususa vurgu yapmıştır.”
Türkiye’nin yeni Berlin Büyükelçiliği’nin açılışı için Almanya’ya giden Başbakan Erdoğan’ın ziyaretini Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi “Erdoğan AB’ye ültimatom verdi” başlığıyla verdiği haberde, Erdoğan’ın Cumhuriyet’in 100’ncü yılında Türkiye’nin AB’ye alınmaması durumunda AB’nin Türkiye’yi kaybedeceği sözlerine yer vermiştir. Erdoğan’ın Güney Kıbrıs’ın AB’ye alınmasını hata olarak değerlendirdiğini ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de aynı görüşte olduğunu söylediği ifade edilen haberde Merkel’in buna cevap vermediği, Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerinin dürüst ve ucu açık yapılacağı güvencesi verdiği belirtilmiştir.
Başbakan 1 Kasım 2012 tarihinde gerçekleştirdiği Almanya ziyareti sonrasında Putin’e yaptığı espriye açıklık getirmiştir: “Bir noktada artık AB, Türkiye’yi kaybetme noktasına gelebilir. Putin’e yaptığım espride de ben bunu ima ettim. Kamuoyu önünde de anlatmıştım bunu. ‘Niye AB’ye giriyorsunuz’ diye bana takıldığında, ben de kendisine esprili bir cevapla Siz Şanghay Beşlisi’ne alın, biz de çıkalım karşılığını vermiştim.”
Başbakan 3-6 Şubat 2013 tarihlerinde Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya’yı kapsayan Orta Avrupa turu öncesinde havalimanında kendisine sorulan bir soru üzerine şu cevabı vermiştir: “Şanghay Beşlisi, AB ile alternatif kuruluşlar değildir. Yani birine girdiğinde birini terk etme; terk edersin de ayrı konu.”
Rusya’nın St. Petersburg kentinde 23 Kasım 2013 tarihinde yapılan Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantısında Putin, Ukrayna’nın, Avrupa Birliği ile ticaret anlaşması imzalamayı reddetmesine değinirken Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğiyle ilgili görüşmelerde büyük tecrübe sahibi olduğunu söyleyince Başbakan Erdoğan şu cevabı vermiştir: “Ben Sayın Başkan’ın bu tespitine karşı, başka bir tespitle diyorum ki. Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na gelin Türkiye’yi alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın. Şanghay İşbirliği Teşkilatı olayını daha önce de ifade etmiştim.” Erdoğan’ın teklifi üzerine Putin şu açıklamayı yapmıştır: “Şunu kesinlikle ifade etmek isterim ki bağımsız dış politika konusunda bölgede etkin çalışmalara devam edeceğiniz anlamına geliyor.”
Türkiye, ŞİK ile ilişkilerini geliştirmeye çalışırken Kuruluş’ta etkin bir konumda olan Rusya, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakını tanımayacaklarını söyleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na tepki göstermiştir.
Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından Ankara’da 7 Haziran’da düzenlenen iftara Eskişehir Kırım Derneği dahil Türkiye’deki Kırım diasporasından çok yoğun katılım olmuştur. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ukrayna Dışişleri Bakanı Pavlo Klimin, Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Kırım Tatarlarından Sorumlu Yetkilisi ve Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu,Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Andriy Sıbiga iftarda bulunmuştur.
İftar öncesi bir konuşma yapan ve “Kırım davasını hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Kırım’ın ilhakını tanımadık, tanımayacağız” diyen Çavuşoğlu, son ABD ziyaretindeki temaslarında da Kırım konusunu gündeme getirdiklerini açıklamıştır:
“Anadolu toprakları yüzyıllardır, evlerinden ve yurtlarından ayrılmak zorunda kalmış olan pek çokları gibi Tatar kardeşlerimize de ev sahipliği yapmıştır. Sizler, yıllar önce anavatan Kırım’dan ikinci vatanınız Türkiye’ye gelmiş olan kardeşlerimizin evlatları olarak, atalarınızın anısına sahip çıkıyorsunuz. Bunu Türkiye’nin her yerinde görüyoruz. Kırım’dan ayrı kalmak, Kırım’dan olmak anlamına gelmez. Sizler, anavatandan uzakta olsanız da Kırım’ı kalplerinizde ve aklınızda yaşatmaya devam ediyorsunuz.
Geçmişte Kırım Tatarı soydaşlarımız zor dönemlerden geçtiler. Bugün de maalesef benzer sınamalarla karşı karşıyalar. Sürgünün acısı, yaraları kapanmadan şimdi de Kırım’ın ilhakı. Zorluklar karşısında, doğru bildiği yolda yürümekten vazgeçmeyen Kırım Tatar halkı, bu dik duruşuyla bütün mazlum halklar içinde emsalsiz bir örnek teşkil ediyor.
Kırım Tatarlarının, haksızlığa boyun eğmeyen, hakkını şiddete başvurmadan onurla ve vakarla aramayı bilen üstün karakteriyle, bugün Kırım ve Ukrayna’daki mücadelesinden de hak ettiği neticeyle çıkacağından şüphemiz yok.
Sevgili kardeşlerim, sosyal, dini, kültürel, maddi, manevi her türlü sıkıntınız karşısında her zaman çalabileceğiniz bir kapınız var, Türkiye var. Bu kapı size tarih boyunca açık olmuştur, ilelebet de açık olacaktır. Türkiye her zaman Ukrayna’nın sınır ve toprak bütünlüğünden yana olmuştur ve Ukrayna’nın egemenliğini desteklemiştir.
Bu çerçevede yine Kırım’ın Ukrayna’nın bir parçası olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız ve her platformda bunu dile getirmeye devam edeceğiz. Diğer yandan, Ukrayna’nın doğusundaki sorunun da bir an önce çözülmesini ve Ukrayna’nın istikrara kavuşturulması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz, Ukrayna’ya verdiğimiz desteği sürdüreceğiz.”
Bu konuşma üzerine Duma Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkan Yardımcısı Yuri Şvitkin, (Yuri Shvitkin) 8 Haziran’da Çavuşoğlu’nun açıklamasına ilişkin olarak Ankara’nın öngörülemez biçimde davrandığı yorumunda bulunmuştur. Türkiye ile son dönemde askeri ve teknik işbirliğinde ilerlemeler olduğunu belirten Şvitkin, Ankara ile her konuda iyi anlaştıklarının söylenemeyeceğini açıklayarak, Suriye konusunda Türk tarafına sormak istedikleri bazı sorular olduğunu söylemiştir. )
Ankara AB’ye yaranmaya da çalışıyor olabilir ifadelerini kullanan Şvitkin, “Biliyorsunuz, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zaman zaman AB’yi eleştiriyor. Bununla beraber Türk tarafında onların yönüne doğru ilerleme arzusunu da gözlemleyebiliyorsunuz. Türk tarafından gelen bu gibi açıklamaların bizi yapıcı karşılıklı ilişkilere götürmeyeceği kesin” demiştir.
Şvitkin’in açıklamarını kabul etmek mümkün değildir.
Lucius Annaeus Seneca “Hangi kapıya yöneldiğini bilmeyen hiçbir zaman uygun esen rüzgarı bulamaz” (ignoranti quem portum petat nullus suus ventus est) derken haklıydı. Çünkü, yöneldiğiniz kapıyı bilmezseniz, hiçbir zaman uygun esen rüzgarı yakalayamazsınız. Ama bazen kapıyı bulmanız yeterli olmayabilir. Çünkü rüzgar eğer tersten eserse, sizi uygun olan kapıya değil, istemediğiniz bir kapıya yönlendirebilir.
Türkiye, 1856 Paris Anlaşması’ndan sonra yüzünü Batı’ya çevirmiş, Tanzimat’tan bu yana da Batı’ya yönelmiş dünyadaki tek Müslüman ülkedir. Türkiye, laik ve demokratik ilkeleri benimsemiş, Batı dünyası ile ortak sınıra sahip ve ona komşu, AB ülkeleri ile tarihi ilişkileri bulunan, dünya üzerinde mevcut 57 İslam ülkesi arasında ekonomik, politik, sosyal, kültürel ve sportif alanlarda en gelişmişler arasında yer alan, hayat tarzı olarak kendi kültürel değerlerini koruyarak Batı’yı seçmiş bir ülkedir.
Türkiye için zaman zaman “Batıya giden gemide Doğuya koşan ülke” benzetmesi yapılmıştır ama bunun doğru olmadığı Türkiye’nin üye olduğu Avrupalı ekonomik, askeri ve siyasi kuruluşlar tarafından ispatlanmıştır. Türkiye’nin dışında hiçbir Müslüman ülke AB dışındaki tüm Avrupalı kuruluşlara üye değildir.
Şanghay ruhu Türkiye’yi nasıl etkiler sorusuna yıllar önce büyük önder Mustafa Kemal Atatürk 29 Ekim 1923 tarihinde şu cevabı vermiştir: “Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de asri binaenaleyh batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edipte Batı’ya yönelmemiş millet hangisidir?”
Nokta.
Bir yanıt yazın