Yaşadığımız çevreye bir kere daha dönüp bakalım. Her geçen gün, çevremizi, daha çok kirletiyoruz.
Evimizden adım attığımız andan itibaren, hiç bir yer bize ait değilmiş gibi, bir daha oradan hiç geçmeyecekmiş gibi, bir daha o kıyıda denize girmeyecekmiş gibi, bir daha o piknik alanında oturmayacakmış gibi davranıp, çöplerimizi kolayca atabiliyoruz.
Turistik bölgelerde, her yıl baharla birlikte, yerel yönetimlerinde yardımıyla, duyarlı vatandaşların öncülüğünde kıyılarda, denizlerde, koylarda, orman içlerinde temizlik yapılır. Okullarda çocuklarla birlikte yapılan bu çalışmalarda onlarca, yüzlerce torba çöp toplanır.
Şehir merkezinde, deniz kıyılarında durum böyle iken, köylerde ve yaylalarda da bundan farklı değil.
‘Dünya Çevre Günü’de, diğer özel günler gibi, yazıyla, sözlerle, görsellerle hatırlanıp, belki de bunları yapanlardan birinin, elinde ki su şişesini ağaçların arasına atmasıyla sora eriyor.
Çevre kirlenmesi, sadece katı atıkların atılmasıyla değil, havanın kirlenmesiyle, akarsuların, içme sularının, tarım alanlarının, yediğimiz balıkların zehirlenmesine kadar hayatımızı ilgilendiren her alanda etkili.
Çöpler hiç bir şekilde doğru olarak ayrıştırılmıyor. Her mahallede konulan çöp bidonları özellikle yaz aylarında, kapakları açık ve etrafına saçılan atıklarla, hem sokak hayvanları, hem çocuklar, hem de o mahalle sakinleri için en büyük tehlike..
Hayatını çöplerden kazanan, oradan topladığı plastiği, kağıdı, camı zorlukla ayrıştırıp satarak ekmeğini kazanan insanlarımız olmasa durum daha da vahim olurdu. Onlar hem kendi ekmeğini kazanırken, hem de doğaya ve insanlığa çok önemli bir hizmet vermektedirler.
Dünya kirleniyor, toprak kirleniyor, çevre sorunları her geçen gün daha çok artıyor, sularımız zehirleniyor. Bir çok canlı türü yok oldu, yok olmaya da devam ediyor. Tüm bunların sorumlusu ne yazık ki yine bunlardan en çok şikayet eden insan.
Doğayı katledip, betonları diktikçe, denizleri doldurup dengeyi bozdukça, tarım ilaçları bilinçsiz kullanıldıkça, tüm canlıları zararlı diye yok ettikçe, yediğimiz zehir, içtiğimiz zehir olduğu sürece, kutlayacak çevremiz, kutlayacak günümüz kalmayacak. Çevre temiz olsaydı zaten, Dünya Çevre Günü diye özel bir gün olmazdı.
Sadece büyük şehirler değil, tatil beldeleri de, köyler de çevre kirliliği konusunda alarm veriyor. Dünya kirleniyor, ancak bizim gibi ülkeler ne yazık ki daha çok kirleniyor.
Her gün tükettiğimiz onlarca ürün atıkları, aslında çöp değildir. Çöpe attığımız her atık doğa da başka bir canlı için gereklidir.
Üretimden uzaklaşıp, sadece tüketime mahkum edilen toplumlar da çevre bilincinin tam anlamıyla oluşmasını beklemek imkansız.
Yanlış tüketip sağlığımızı bozuyoruz, yanlış ekip toprağı bozuyoruz, yanlış avlanıp doğanın dengesini bozuyoruz, yanlış yapılarla su kaynaklarımızı bozuyoruz, çevreyi kirletip kirlenmesine seyirci kaldıkça, çocuklarımızın geleceğini yok ediyoruz.
Çocuklarımıza yeşille, ormanla, toprakla, suyla, denizle, iç içe yaşayacağı bir gelecek bırakmak için, onların geleceğini çöpe atmayalım.
Onlara, Dünya Çevre Günü’nü gururla kutlayacakları, nefes alacakları bir çevre bırakalım…