Son 16 yılda Dünya Türkiye gibi bir yönetimi, kafa kesen İşid gibi bir terör örgütünü, bazı ülkelerin iç işlerine karışan dini örgütmüş gibi görünen fakat Dünyada casuslukla suçlanan bir yapılanmayı tanıdı. Bu yapılanmalar Dünya ülkelerini önce ürküttü, sonrada endişelendirdi. Sonuçta İslamfobi dünyada hız kazandı. Her gün kendisine taraftar buluyor, Türkiyeyi bu konularda suçlu buluyor ve Türkiye birkaç geri kalmış İslam ülkesi dışında dünyada hiçbir alanda kendine destek bulamıyor. Türkiye açısından çok trajik bir durum. Seçimlerde tablo ve politikalar değişmezse Türkiye Kuzey Kore olmaya aday. İzole edilmesi, başlayan ambargoların arka arkaya gelmesi kaçınılmaz gözüküyor. Açık ve imalı bir şekilde çoğu ülke durumu açıklıyor, tavır alıyor, bazıları Türkiyeyi uyarıyor, endişelerini bildiriyor. ‘’Gittiğin yol yanlış’’ diyor. Türkiye konusunda en fazla AB ülkeleri rahatsız. Bu ülkelerde bulunan yaklaşık 3.5 milyon Türk vatandaşına artık şüphe ile bakıyorlar. Bazılarının sosyal yardımlarını kestiler, çifte vatandaşlığı olanları sınır dışı yapmaya başladılar.
Avusturya, Hollanda, Almanya’da bulunan bazı camiler kapatılmaya, imamları sınır dışı edilmeye başlandı. Türkiyenin yaygara kopardığına bakmayın. Bu yaptırımlara karşı kuru bir iki kınama ile olayı savuşturdu. 18 ada/kayalık Yunanlılar tarafından işgal edildi. Türkiye ne yaptı? Kocaman bir hiç. Efendim deniz savaş gemilerinden bir tanesi Ege denizinde bulunuyormuş. Bulunsun bir fonksiyonu var mı? Adamlar adaları/kayalıkları aldı ve üzerinde askeri üs bile kurdu. Bizde uzaktan gazel okuyoruz. Dış politikamız çok kötü durumda. Kimse baskılar nedeniyle eleştiremiyor. Ancak ayyuka çıkmış bir iki konuyu çok sınırlı olarak gündeme getirebiliyoruz. Bakın Türk bakan arabasından bile indirilmeden sınır dışı edildi. Diğer olayları sıralamak bize zul. Bu durum dış politikamızın AB ülkeleri tarafından önemsenmediğini, görmemezlikten gelindiğinin en güzel örneği. Birde DİTİB mensuplarını casuslukla suçlamaları ayrı bir facia. Din adamı maskesi altında ülkelerine casusu sokulmasına, faaliyet göstermesine haklı olarak tepki veriyorlar. Ben bunlara misyoner diyorum. Hiçbir ülke din misyonerinin kendi içinde faaliyet göstermesine izin vermez. İktidardaki partiye toplantı izini vermeyip, terör örgütüne bu olanağı sağlıyorlar. Bu mu ağırlıklı dış politika. İçte bozuk olan siyasi dengeler maalesef dışarda da bozuk. Hiçbir dış işleri deneyimi ve bilgisi olmayan, yabancı dil bilmeyenleri cemaatten, bizden diyerek görevlendirirseniz komik ve acınacak duruma düşersiniz.
Herkesin serbestçe konuşacağı, düşüncelerini açıklayacağı, korku imparatorluğuna son vermek seçmenin elinde. Yapılacak seçimlerde sadece iki seçenek var, orta yol yok. Ya kişilikli bir dış politika ve barışa veya herkesle kavgalı, ilişkileri bozulmuş, itibarı kaybedilmiş bir Türkiye’yi oylayacağız. Sağlıklı düşününü işinize geleni değil memleketi selamete çıkaracaklara oy verin.
En çok kime oy vereceğiz diye soran okuyuculara üstteki paragraf yanıtımdır. Günü mü kurtarmak istersiniz, yoksa Türkiye’nin geleceğini mi? Hayırlı ve isabetli seçimi yapmak sizin sağlıklı düşünce ve eyleminize bağlıdır.
Bir yanıt yazın