1967’de İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasındaki 6 gün savaşları üzerinden 5 yıl geçmişti.
5 Eylül 1972′ de sabaha doğru El Fetih direniş örgütüne bağlı Kara Eylül grubunun 8 silahlı adamı,
Münih’te olimpiyatlara katılan İsrailli sporcuların kaldığı 2 apartmana düzenledikleri saldırıyla bir katliam yaptılar.
*
Hafızalara kazınan bu katliamdan sonra 2018′ de Dünya Kupası öncesi Arjantin, İsrail’le Kudüs’te yapmayı planladığı hazırlık maçını iptal etti.
İsrail’ in Gazze’deki “Kafirleri öldürüp dünyaya İslamı empoze etmeyi hedefleyen” Müslüman Kardeşler Örgütü’nün İslam Tugayları’ nın bir bölüğü olan,
Dünyadaki en son Yahudiyi öldürüp bir İslam devleti kurmaya çalışan HAMAS’a muamelesinden kaynaklanan siyasi baskı gerekçe gösterildi.
Arjantin Futbol Federasyonu Başkanı C Tapia iptal kararını İsrail’e iletirken ”Herkes bunu barışa katkı olarak alsın” mesajını verdi.
Filistinliler İsrail’in uluslararası müzik ve spor etkinliklerini politikleştirmiştir.
Terör unsurlarının Arjantin Milli Takım oyuncularına tehdit mesajları büyük bir korkuya yol açmıştır…
*
Halbuki ABD Başkanı D. Trump;
Orta Doğu’da İsrail-Filistin arasında bir barışı sağlamayı, İsrail’in İran ile ilgili korkularını gidermeyi,
Aynı zamanda İslamcı terör ideolojisini ve terörü hızla ortadan kaldırmaya yönelik bir strateji izliyor…
*
Bir yıl önce 20 Mayıs 2017’de Başkan, Suudi Arabistan/ Riyad’taydı.
“Ortadoğu’ya yaptığım son seferimde artık radikal ideolojiye yapılan mali yardımın olmaması gerektiğini bildirdim.
Arabistan’a yaptığım ziyaretim, Kral ve 50 Arap ülkesiyle görüşmem sonuç verdi.
Bölge rehberleri Katar’ı işaret ederek suçladılar.
Radikalizmin mali kaynaklarını kesme noktasında sert önlemler alacaklarını söylediler.
Tüm deliller Katar aleyhineydi, belki de bu terörizmin son bulmasının başlangıcıdır ” açıklaması yaptı.
*
İslamcı cihat ile mücadelede ABD, Suudi Arabistan ve 50 Arap ülkesi,
1- Cihadçı grupları kuşatıp, kaçmalarına imkan vermeden yok etmeye dayanan bir strateji yürütmeyi,
2- Bölgede yağmacı politikalar takip eden tüm ülkelerden aşırılıkları atmak amacını paylaşan bir uluslar birliği haline gelmeleri,
3- Mısır/ El Ezher Üniversitesinin tüm aşırılık ideolojilerini görme ve sınırlama rolü eşliğinde İslam’ın doğru öğretilerini yayma konusunda odak olmasını,
4- Suudi otokrasisine ve onun İran’a karşı NATO himayesinde bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma planına destek verilmesini,
5- Nihayet Ortadoğu’daki büyük trajedinin siyasi çözümü yolunda, ABD’nin yükümlülüğünü en azından asgari düzeye düşürecek ve işlenen suçların sorumluluğu yüklenecek iki vekil ülkenin Katar ve Türkiye olması gereğini, planladılar…
*
ABD’nin desteğini alan Suudi Arabistan, Mısır, BAE, Bahreyn; Katar’a karşı savaşa varmayan bir dizi önlem ilan etti.
Katar ekonomisini boğazlamakla tehdit eden ekonomik abluka uygulaması;
1- Suudi Arabistan’ın Katar’ı vesayete tabi tutmaya,
2- Katar’ın Suriye’de İŞİD’le yaptığı işbirliğini, İŞİD çevresinde bir araya gelen İslamcı Cihad güçlerini finanse etmekten, örgütlemek ve silahlandırmaktan alıkoymayı,
3- Bahreyn kraliyet ailesine yönelik muhalefetini önlemeyi,
4- Yemen’de Suudi karşıtı Husi asileri ve Suudi Arabistan’ın Şii ağırlıklı El Katif bölgesindeki yönetim karşıtlarını desteklemekten vazgeçmesini,
5- Katar’ın İran ve Filistinli İslamcı grup HAMAS ve Müslüman Kardeşler Örgütü ile arasına mesafe koymayı zorlamayı amaçlıyordu…
*
Daha ilk dakikada Müslüman Kardeşler Örgütü’nün hamisi Recep Tayyip Erdoğan alınan karara muhalefet etti.
“Ben İhvan-ı Müslimin’i bir terör örgütü olarak görmüyorum. Çünkü İhvan-ı Müslimin bir düşünce örgütüdür” dedi.
*
Bugün Suudi Arabistan liderliğinde Katar ablukasının başlamasından bu yana bir yıl geride kalmıştır.
O günden beri Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Bahreyn dörtlüsü, Katar’dan talep ettiklerinde hiçbir gelişme kaydedemedi.
Ancak yaptırımlarıyla Katar’a ekonomik anlamda büyük zarar verdiler.
Terörizm ile eşleştirilen Katar’ın küresel itibarı zedelendi.
Daha dün abluka sorunlarıyla yüz yüze kaldığı gerekçesiyle küresel kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Katar’ın görünümünü “olumsuz” olarak belirledi.
*
37 yaşındaki Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani liderliğinde 2.5 milyon insanın küçük emirliği inatla taleplerin hiç birine uymuyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman’a meydan okumayı sürdürüyor.
Suudi liderliğindeki bloğa boyun eğmek yerine Türkiye ve İran ile bağlarını güçlendirmiş, açılan bu kanaldan küresel toplum ve komşu ülkelere ulaşmaktadır.
Washington’da ve diğer tüm önemli merkezlerde milyonlarca dolar karşılığında reklam kampanyaları ve lobi faaliyetlerinde bulunuluyor.
Mısır’da 10 milyar dolar batmıştır, Gazze’de alt yapı yatırımlarında yüz milyonlarca dolar heba olmuştur.
*
Ancak Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütü ve iktidarının, Türkiye’de devleti işgal eden Fethullah Gülen cemaatinin tasfiyesinin ardından,
Katar’ın İslamcıların bölgesel bir güç komisyoncusu olmak stratejisinden şimdilik iki yüzlü bir politikaya dönüş yaptığı da görülüyor..
Bir süre HAMAS a ev sahipliği yapan Katar, bir taraftan Gazze’nin ekonomisine destek verirken batan milyonlarca dolarla dertlenirken,
Diğer taraftan Kudüs Krizi ile birlikte İsrail yanlısı politikalarla hemdert olmaya başlamıştır.
Şimdi sessizce İsrail ile flört ediyor…
*
Katar Emirliği sosyal gelişmesini iyileştirme, toplumsal yapıyı bütünleştirme ve ekonomik sürdürülebilirlik sağlamanın başka yolunun olmadığını anlamış olmanın belirtilerini veriyor
Yakın dostu Türkiye, 24 Haziran seçimlerine hazırlanıyor…
8. 6. 2018
Bir yanıt yazın