Ülkemiz üzerinde oynanan siyasi oyunların yanında, tarımımız, tohumumuz, toprağımız da büyük bir bir işgal altında.
Bugün köylerde, çiftçiler ne üretim yapmaktan, ne yaşam şartlarından, ne de kazancından memnun değil, bu olumsuzluklar içerisinde yine de, yaptığı işi ve toprağını seven üretici görünce umudumuz daha da güçleniyor.
Yerel tohum çalışmalarımız kapsamında, Çaltılar’da bizim verdiğimiz karakılçık buğdayını eken, Bekçiler’de ise yerel patates ve soğan üreten üreticilerimizi ziyaret ettik.
Çaltılar köyünde, yer yer kavak ağaçlarının yükseldiği, yeşilin her tonunu, sarı-mor çiçeklerin ve gelinciklerin süslediği, ekili alanlara, akan derelerin, kuşların sesleri arasında, yeşeren buğdaylara bakmaya doyamadık.
İki dönümde ekilmiş olan karakılçık tohumlar boylanmış. Muhteşem doğanın içinde, rüzgarın esintisine kendini kaptıran başak taneleri doldukça eğilmeye başlamışlar. İlk kez buğday eken üretici sonuçtan memnun, şiddetli yağmurlara, yağan doluya rağmen buğdaylar zarar görmemiş… Emeklerinin karşılığını almak, alacağı üründen tohumluk ayırmak, kurdun, kuşun hakkını korumak, gelecek yıl daha çok alana ekim yapmak için hayalleri var.
Patates ve soğan üreten üreticimiz çalışkan, akıllı ve toprağını seven bir kadın. Adı, Sultan genç, cesur, sorumluluğunu bilen ve üretken bir kadın. Çoğu aile bireylerine ait olan çok sayıda tarlada patates ve soğan başta olmak üzere çeşitli sebzeler üretiyor ve her Cuma köylü pazarında satmak için emek veriyor.
Akrabası olan Muhsin’i serasında ziyaret ediyoruz. Muhsin genç bir çiftçi, domates üretimi yapıyor ancak, hibrit tohum kullanıyor. İhracat yaptığı için domatesleri yeşil olarak toplayıp sattığını, yurt dışına giden ürünlerde belli bir standardı yakalamak gerektiği için, seracılık yaptığını belirtiyor. Hibrit tohum ürünlerinde raf ömrü uzun olduğu için tercih ediliyor. İşine çok hakim, tarımla ilgili doğru yanlış olan ne varsa farkında. Serasını geziyoruz, alıştığımız seralardan çok farklı, çok temiz, bakımlı, düzenli… Fideleri nasıl ve kaça aldığını, ne kadar ektiğini, ne kadar ürün almayı hedeflediğini anlatıyor. Ziraat mühendisimizle sohbet ediyorlar, dinledikçe bilinçli üreticilere ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz.
Ona, yerel tohum üretimi yapmasını öneriyoruz.
‘’Pazar olduktan sonra yerel tohum elbette üretirim ama tüketici, görüntüsü güzel olan aynı tip domates istiyor, doğal olan onlara güzel görünmüyor, bu yüzden hibrit tohum kullanmak zorunda kalıyoruz’’ diyor.
Muhsin haklı, geçimini sağlamak için bu şekilde üretmek zorunda, sistem bunu gerektiriyor. Yerel Tohum etkinliklerinin amacını ve içeriğini anlatıyoruz. Sosyal medyadan bilgisi var. 14 Temmuz’da yapacağımız etkinliğe davet ediyoruz. Seneye yerel tohum üretimi yapabileceği alanları gösteriyor, tohumlar yaşasın diye destek vereceğini söylüyor.
Köylerde yaşamını sürdüren, çiftçiler üretim yapabileceği geniş topraklara sahip olsa da insan gücü, ve maddi, manevi destek göremediği için sadece kendi karnını doyuracak alanı ekip, kalan topraklarını kaderine terk etmiş durumda. Göz alabildiğince ekilmeyi, üretmeyi, insanlığı doyurmayı bekleyen topraklar var…
Ülkemizin bereketli topraklarını gördükçe, yerli tarımın ülkemizin bağımsızlığı olduğunu bir kere daha görüyoruz.
ilkokullardan başlayarak çocuklara tarım konusunda uygulamalı eğitimler verilmeli, üreticilerin öncelikle kendi çocuklarından başlayarak tarımı, toprağı ve çiftçiliği onlara doğru anlatması sevdirmesi şart.
Hangi köye gidersek gidelim, değişmeyen sorunlar ; İnsan gücü, artan fiyatlar ve pazar.
Çiftçimiz destek bekliyor, değer verilsin, ürettiği satılsın, emeğinin karşılığını alsın istiyor.
Üretici ve Tüketicinin birlikte hareket etmesinin yaratacağı güç birliğinin yanında; Yerel üretime önem veren, toprağın, tohumun kıymetini bilen, imece’nin, birlikler kurmanın, örgütlü olamanın anlamını kavrayan çiftçilere ihtiyacımız var.
Toprağı doğru işleyen, doğal gübre, doğal ilaçlama ile hem toprağı hem insan sağlığını koruyacağının bilincinde olan üreticilere ihtiyacımız var.
Kullandığı ilacın, sadece bitkiye değil, toprağa, suya, havaya kalıcı zararlar verdiğini, toprağı öldürdüğünü bilen çiftçilere ihtiyacımız var.
Tarladan tüketiciye aracısız pazar oluşturmak için, ilk önce doğru ve bilinçli tarım yapmak zorunda olduğunu bilen çiftçilere ihtiyacımız var.
Dernekler, kooperatifler, tüketiciler tohuma, toprağa, suya, ve bir tek ağaca sahip çıkmak için mücadele ederken, onların arkasında, yanında destek verecek köylülere ihtiyacımız var.
Köyünü, toprağını, ülkesini seven, bağımsızlığına sahip çıkan, sağlıklı nesiller yetişmesini isteyen üreticilere ihtiyacımız var.
Yaz okullarında, yaz tatilinde, çocukları toprakla, ekinle, fideyle, fidanla, tohumla buluşturmalı, çocukların geleceğe yönelik yetenekleri toprakta hayat bulmalıdır.
Köy ziyaretlerinde gördüğüm, ve her fırsatta dile getirdiğim en büyük eksiklerden biri insan gücü. Gerçekleşmesi imkansız olmayan bir hayalim var, ‘’yerel tohum üretimi yapan üreticilerimize imece desteği’’ vermek.
Belki yerel patateslerin üreticiyle buluşma zamanı gelince, küçük bir ekiple, üreticiye destek olmak için imeceyle patates toplayarak bunu başlatabiliriz.
Gönüllü olarak, emeğe saygı duyarak, geleceğimizi koruyarak hem üreticiye, hem köy geleneklerine hem de geleceğimize sahip çıkarak…
Neden olmasın !!
Bir yanıt yazın