Allah’ın izniyle cumhurbaşkanlığı seçimini alacağız, iktidar olacağız.
Ama size söz veriyorum:Gerekmedikçe konuşmayacağım.Her bir konuda size çemkirmeyeceğim. Siyasetçilere küfür, hakaret, iftira etmeyeceğim.15 günde bir ancak konuşacağım.
Çok konuşanlardan bıktık,usandık.Türkiye elbette parlamenter sisteme geçecek.Hukukun üstünlüğü tesis edilecek.Yargı bağımsızlığı tam bir şekilde yeniden gelecek.Türkiye üreten bir ülke olacak.Tarımıyla, sanayisiyle,hayvancılığıyla birbirine entegre olmuş,üreten uluslararası arenada rakabet eden bir ülke haline gelecek” dedi.
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’dan sonra en fazla anket yaptıran Türk siyasetçiyim.Toplumun her kesiminden oy aldığımızı görüyoruz.Kadınlardan,işsizlerden,gençlerden,81 ilin her yerinden oy alıyoruz. Sonuçları söylemiyorum,nazar değer.
Bir yıldır şahsıma yönelik çok iftira atıldı, ben de “İddiasını ispatlamayan şerefsizdir” dedim. Sizden özür dileyerek söylüyorum, bir yıldır şerefsiz şerefsiz geziyorlar.
Yurtdışında yaşayan kardeşlerimize de çok net bir şey söyleyeyim;dış politikayı iç politikanın öznesi yapmayacağız.Dış politikayı Türkiye’de seçim kazanmak için kullanmayacağız.İkinci olarak,Türk dış politikası cumhuriyet kurulduğundan itibaren büyük bir birikime sahiptir,bir kenara atıldı bu birikim.Varsa yoksa “biz” diyorlar. Biz ülkemizin milli çıkarlarının öncelendiği bir dış politika izleyeceğiz.
21 aydır sokaklarda, esnaf elini sıkarak, meydanlarda, küçük, izbe salonlarda bir şey anlatmaya çalışıyorum. Biz, Türkiye’ye ait bir bayram sofrası getirmek istiyoruz.Güneydoğu’yu şehir şehir dolaşacağım. Her ilde, sokaklarda insanlarımızı dinleyeceğim.Gideceğim bir kahveye “Arkadaş bana ne anlatırsın ve ne sorarsın” diyeceğim. Buna ihtiyaç olduğunu görüyorum.
Türkiye’de bir büyük sahtekarlık hüküm sürüyor.Temel amacım,siyaseten süregiden bütün bu sahtekarlıklara bir son vermektir.Doğu’da,Güneydoğu’da insanımız iki yumruk arasına sıkışmış kalmış durumda… Bir tarafta AKP,diğer tarafta terör örgütü… Bizim orada üçüncü bir yola ihtiyacımız var.Ben doğru bir şekilde konuşulduğu takdirde,birbirimizi aldatmadığımız takdirde bunun sonuç vereceğini düşünüyorum…
Ekonomiyle ilgili başından beri sayın Durmuş Yılmaz bizimle beraber ve inanıyorum ki büyük teveccüh görecektir. Onunla birlikte çalışacak çok değerli bir ekonomi takımı da var. Yakında onları da sizlerle tanıştıracağım.
Kadınları her alanda söz sahibi yapacağız…
KADIN kollarını kurmayacağız çünkü kadınlar tüm ana alanlarda görev yapacak.Yüzde 30 kadın istedim, erkek arkadaşlarımızı da ikna ettim.Kurucular Kurulu da böyle, partinin tüm kurullarında böyle olacak.
AKP hükümeti sürekli aldatılıyor.Önce Obama aldattı,sonra Putin aldattı.Derken FETÖ’cüler aldattı.Etti 3… Şimdi de Barzani aldatmış.Böyle bir şey olamaz.Demek ki bu sistem aldatılmaya müsait bir sistem.Hele anayasa değişikliğiyle getirilen son sistemde devlet,akıl ortadan kalkar,bir şahsın fikrine hatta gece gördüğü rüyaya göre hayat şekillenir.Ben bu sisteme kesinlikle karşıyım,bir yeni öneride bulunacağız.
Ey Amerika denildi, 11 milyar dolarlık uçak alındı.Ey Merkel,Nazi’sin denildi,bugün ne olacağı belli değil. Bakın,Mesud Barzani Türkiye’deki referandumda ‘Evet’ için çalıştı.Sonra ne oldu,bir bayrak asıldı, “Irak anayasasına uygun”.
Şimdi ben iddia ediyorum, Barzani’nin Kuzey Irak referandumuna karşı ne vana kapanır,ne başka bir şey olur.Yumurtalık Ceyhan hattından 600 bin varil Barzani petrolü geçiyor.Bunun taşınmasından alınan ücretler nedir,nerdedir,kimdedir,kime aittir?İki;benzin ve motorin geliyor Katar’dan… O gemilerin taşındığı bir lojistik alan var ve onu taşıyanlar var.
Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ticari faaliyeti olsa amenna. Ama bu şahısların yaptığı bir ticarettir. Ortada bu tablo varken, yapamayacağınız şeyleri söylemenin bir manası yok. Kararlılık devletler için önemlidir. Yapamayacağınız tehditleri savurmayın,Türkiye iki paralık oluyor sizin yüzünüzden.
Bu engeli aşma çabamızda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin gösterdiği demokratik tavra teşekkür ederiz. Elbette, YSK’nın Türkiye’yi belirsizlik ortamına sürüklemesini istemezdik.Siyasi iktidarın da milletin iradesi yönünde bir tavır sergilemesini beklerdik.
Siyasette olduğum süre boyunca sadece milletime güvendim, yine güveniyorum.
Son KHK’da insanların pala ile gezmesine sebep olacak maddeye en sert tepkiyi biz gösterdik. “O KHK bizim için yok hükmündedir” dedik. Tartışmalı referandumda partili Cumhurbaşkanı sistemine geçtik. Bu, 2019’da başlayacaktı. Ama Sayın Erdoğan KHK’larla bunu şimdiden işleme soktu.
Siyasiler 24 saat birbirine hakaret ediyor. Nefret dili, hakaret, kavga ülkeyi teslim aldı. Geçmişte böyle bir şey olmazdı. Mizah ve atışma vardı; siyasiler birikimleriyle, kültürleriyle atışırdı, “sen bittin”ler yoktu. İYİ Parti bu temiz dili, huzurumuzu geri getirecek inşallah…
Samimiyetle söylüyorum insanları korkutmak için o kadar çabalıyorlar ki insanların başını kaldırmaya gücü yok. Esnafa “İşler nasıl?” diye soruyorum, “Allah’a şükür” diyor. Ama bakıyorum çoğu esnaf siftah dahi yapmamış oluyor. İnsanlarımızı korkutuyorlar.”
“Programımızı, Türkiye’yi uçurumun kenarından kurtarma amacıyla yapıyoruz. Yüzde 50’nin seçtiği ama 100’ü kucaklayacak bir parti olmak için yola çıktık. Milletimiz bizi sarayla, servetle anmayacak. Saraylara değil hizmete talibiz” Varsa yoksa “biz” diyorlar. Biz ülkemizin milli çıkarlarının öncelendiği bir dış politika izleyeceğiz.
Ekonomiyle ilgili başından beri sayın Durmuş Yılmaz bizimle beraber ve inanıyorum ki büyük teveccüh görecektir. Onunla birlikte çalışacak çok değerli bir ekonomi takımı da var. Yakında onları da sizlerle tanıştıracağım.
2019’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye açısından bir kırılma noktası olacak.
Siyasal sistemimizde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin darbelere, muhtıralara kadar uzanan sancılı bir geçmişi var. O nedenle, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ziyade, “Çankaya Savaşları” olarak anıldı.
27 Mayıs’tan 12 Mart’a, 12 Eylül’den 28 Şubat’a baktığımızda “Çankaya gerçeği”çıkıyor karşımıza.
Demirel, “Kanlar, Kenan Evren’i Çankaya’ya taşımak için akıyordu” diye boşa dememişti.
En son 2007 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde 27 Nisan’da e- muhtıra verilmişti.
2014 seçimleri öncesinde Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe girişimi yaşanmıştı. Çünkü rejim açısından Cumhurbaşkanlığı “son kale” olarak görüldü.
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş, “İstediğimiz birçok bilgi ve belgenin Başbakanlık dahil olmak üzere birçok devlet kurumunun arşivlerinde yok edildiğini gördük. Ancak Cumhurbaşkanlığındaki belgeler duruyordu. Çünkü orayı son kale olarak gördükleri için yok etmemişler” demişti. Nimet Hanım’ın tanımıyla, “Rejim açısından Cumhurbaşkanlığı bir mevki değil bir mevzi olarak konumlanmıştı.”
Askeri vesayetin güçlü olduğu dönemlerde Cumhurbaşkanlığı söz konusu olunca “Asker ne der?”sorusu akla gelirdi.
Özal’ın sivil cumhurbaşkanı girişimi ile bu zincir kırıldı. Cumhurbaşkanını halkın seçtiği sisteme geçilmesiyle birlikte ise, asker ne der korkusunun yerini, millet ne der sorusu aldı.
2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte başkanlık sistemine geçilecek. Erdoğan, mimarı olduğu sistemle ülkeyi 10 yıl daha yönetmek istiyor. Muhalefet de bunun farkında. Başarabilirlerse Erdoğan’ı ilk turda engelleyip, ikinci turda seçtirmemeyi hedefliyorlar. 2019’da ya “Başkan Erdoğan” dönemi başlayacak ya da bir dönem sona erecek. O denli hayati bir seçime gidiyoruz.
2019’a 2 yıl gibi bir süre olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığı hesapların yapılmasının altında yatan neden bu. 2019 sadece bir Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, ondan öte anlamlar taşıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdiden belirsizliği gidermeye ve karşısındaki tabloyu netleştirmeye çalışıyor. Çünkü o tabloya göre bir oyun kurgulayacak.
Siyasetçiler Türkiye ile ilgili meselelerde birleri ile yan yana gelmek zarureti duyarlar. Şimdi Tayyip Bey’e ben acımaya da başladım. Bu havuz medyasında bu kadar fikri takibi yapmayan, neyin ne olduğu ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan, öğrenmeye de çalışmayan bu mebzul miktarda bol para ödenen bu insanları nereden buldular ve nasıl oldu?
O kadar derin düşmanlık ekiyorlar ki, yani ihtiyaç hasıl olduğunda siyasi sahada merhaba diyecek adamın kaldığını zannetmiyorum. Siyasetçinin siyasetçi için mücadele ettiği anlar olur. Bireysel öfkeleri o kadar yükselttiler ki, bu aşağıdaki takım.Yarın merhaba diyecek şahıs kalmadı.Bu Türkiye’de ilk defa oluyor” dedi.
Akşener, “Sayın Baykal Tayyip beyin önünü açtı. Allah kendisine şifa versin. Doğru bir iş yaptığına da inanıyorum.Sayın Baykal’ın o tavrını ben savundum.Demokrasi için bakarsanız doğru bir iş yaptı.Bugün aynı şeyi yapacak,parmağını kaldıracak insan siyasi sahada bulmak çok zor.Çok şedit çok tahkir edici çok haksız bir dil var” diye konuştu.
Akşener,”Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan çevresindeki FETÖ’cüleri yakalamak istiyorsa, kim çok bana hakaret ediyorsa, bilsin ki o FETÖ’cüdür. Yani özel bir şeye gerek yok. Kim bana FETÖ üzerinden ağır hakaret ediyorsa, bilin ki, o kişi FETÖ’cüdür. Bir eski içişleri Bakanı olarak bilerek söylüyorum. Ben bir turnusol kağıdıyım ülkede. Ben olsam onların üstüne giderim.”
Devletin kendinisi 9 yıldır gözlediğini belirten Akşener, “Ben bu devletin yetkililerine sesleniyorum. Siz devletsiniz, devletin görevlilerisiniz. Benim gibi gariban bir kadın. Devlet 9 senedir de beni gözlüyor. Evimin önünde bir polis noktası vardı. Şimdi ben kaldırttım. Baktılar kim geldi kim gitti. Devlet güçlüdür. Bu devletin elinde benim ile ilgili bilgi, belge ne karine vardı ise lütfen gereğini yapın.
Tutuklayacak mısınız, gözaltına alacak mısınız, gereği ne ise onu yapın. Hukuk bile demiyorum. Bakın bir terör örgütünün yatakçısı, mensubu, sempatizanı şusu, busu olmak bunu kaldıracak iş değil. Hemen ilk ağızda yakalanan FETÖ’cü diyor. Fakat Allah’ın sopası yok damat gitti. Şimdi ben ayıp olması diye sayın Kahraman’a bir beyanda bulunmadım.
Bu söylediklerimi de ifademde yazdırdım. Ondan sonra da döndüm dedim ki, ‘kim en şiddetli Meral FETÖ’cüdür diyorsa derhal onun hakkında soruşturma başlatsın.’ Şöyle bir teklifim var arkadaşlar. Benim doğduğum köye gidelim. Orasının 3’te 2’si benim akrabam. Köyümüzde FETÖ’cü yok.
Ayrıca benim sülalemde hiç yok. Yani akrabam olmayanlarda da FETÖ’cü yok. Ben yedi göbek sülalemi toplayacağım karşınıza. Ne görevden alınan ne atılan, ne şu var, ne bu var. Sonra da damatları toplayacağız. Karşı taraftaki damatları toplayacağım. Ama sayım yapacağım. Meydan okuyorum. Sülalem ve damatlar.”
“Ben gezeceğim. İnsanlarla hemhal olacağım. Rekabeti artıracağım. Rekabet arttıkça herkesin değeri artacak. Göreceksiniz oy vereceksiniz, vermeyecekseniz bu başka bir şey. Almaya ve sizi ikna etme gayret edeceğim. Projelerimizle derde deva olacak söylemlerimizle, o saygılı dille seçmenlerin oylarını almaya gayret edeceğim. Bütün bu süreç içerisinde sizleri o kadar rahat ettirecek ki göreceksiniz.
Kimse bizim için gömleğini çıkarmıyor. Türkiye için hayalleri olan, endişeleri olan, Türkiye için yapacak işleri olan projeleri olan insanların sadece siyaset yapmış olanlardan bahsetmiyorum. Siyaset yapmak isteyenler de dahil olmak üzere kapılar pencereler her taraf açık.
Burada kimse gömlek çıkarmıyor. Ülkücü ülkücü gömleğinde kaldı. Solcu solculuğunda. Burada ortak bir paydamız var. O da vatanseverlik. Türkiye sorunlarına duyulan ilgi, alaka ve burayla ilgili hizmet aşkı. Böyle bakıyorum. Ama özellikle bir telaş içerisinde bir heyecan içerisinde mecliste bir grup kurma talebimiz yok”
Akşener, “15 Temmuz 2018 tarihinde bir erken seçim bekliyorum. Erken seçim olarak bekliyorum. Ben bekliyorum. Bilmiyorum. Benim öngörüm böyle” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısındaki herkesin, arkasında toplanacağını zannettikleri bir isim belirlemiş oluyorlar. Seçimin ikinci tura kalması için, Erdoğan karşıtlarını bu adrese yığmaya çalışacaklar.
İkinci turda da var güçleriyle Akşener’in kazanması için çalışacaklar. Aynı zamanda Meral Akşener’in, bir kısım MHP’lileri heyecanlandırması hayaliyle, MHP’den de oy kopartmayı ve dolayısı ile orayı da zayıflatmayı düşünüyorlar.
İktidarın kimsesizlerin kimi olmak, kavruk Anadolu çocuklarının temsilcisi olmak, yanında olmak, onların hakkını korumak üzere yola çıkıp o kavruk Anadolu çocuklarının iş başına getirdiği muhteremler şu anda dar oligarklar ve oligarşik sistem içine Türkiye’yi itti” dedi.
Akşener, “Rabia vardı ne oldu? Katar’da Suudi sofralarında bırakıp geldiler. Filistin ve Gazze, İsrail’le müzakere masasında bırakıp geldiler. Ortadoğu en iyi bildikleri alandı. IŞİD Kilis’e bomba atıyor. Dünya liderliğinden 5 kilometre öteye uçak kaldıramayan bir duruma düşüldü” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “1919’dan başlayan tarih anlayışını reddediyorum” sözlerini de değerlendiren Akşener, söz konusu ifadelerin Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın laiklik çıkışıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Akşener, “Bunların hepsinin şuur altında Cumhuriyet alerjileri var. Bitiremediler şu alerjiyi. 16 senedir bu Cumhuriyetin verdiği nimetlerle bu ülkeyi yönetiyorsunuz” dedi.
Bir yanıt yazın