Haziran ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılacak 6 partinin cumhurbaşkanı adayları seçildikleri takdirde yapacaklarını kamuoyu ile paylaşmışlardır. Adaylardan 5’i iktidarda olmadıkları için onlar kamuoyuna taahhütte bulunmuşlardır. Cumhur İttifakının adayı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise hem şimdiye kadar yaptıklarını ve hem de bundan sonra yapacaklarını açıklamıştır. Tüm adaylar benim görüşüme göre taahhütlerini, ekonominin genel dengesini bozmadan ve enflasyona yol açmadan nasıl finanse edecekleri konusunda kamuoyunu tam olarak tatmin etmemişlerdir. .
AK Parti’nin seçim bildirisi Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanmıştır. Seçim bildirisine göre Sayın Erdoğan turizmde kış, inanç, İpek Yolu, zeytin, Batı Karadeniz kıyı ve yayla olmak üzere 6 tematik turizm koridoru oluşturulacağı taahhüdünde bulunmuştur.
Plajlarda, deniz turizmi tesislerinde ve deniz turizmi araçlarında çevre dostu mavi bayrak sayısı artırılacak, Frigya, Kapadokya, Hitit, Troya, Aphrodisias, Söğüt, Göller Bölgesi ve GAP başta olmak üzere kültür, termal ve doğa temalı turizm gelişim bölgeleri oluşturulacaktır.
Ar-Ge ve yenilik alanındaki harcamaların katma değere dönüşümü teşvik edilerek milli teknoloji hamlesi başlatılacak, imalat sanayisinin 130 milyar dolarlık ara malı ithalatını oluşturan 2 bin 739 adet ürün grubu teknoloji düzeyine göre öncelikledirilecektir.
Tarımsal destekler asgari 3 yıllık dönemler için açıklanacak, tarım sanayi entegrasyonunu sağlamak için tarıma dayalı ekonomik yatırımlara yüzde 50 hibe desteği verilmeye devam edilecek, tarımda yenilenebilir enerji ve bilgi teknolojilerinin kullanımı desteklenecektir.
Gelecek dönemde yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik verilerek enerjide kaynak çeşitlendirilmesinin sağlanacak, teknoloji transferi sağlayarak yeni ve yerli teknoloji kullanımı artırılacaktır. Bor’a dayalı sanayinin gelişimini desteklenecektir.
Dış politikayla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin reform ihtiyacı, terör örgütleri FETÖ, PKK ve DEAŞ ile mücadele, Türk diasporası ile Avrupa’daki Müslümanların durumu öne çıkan konular arasında yer alacak, dünyanın beşten büyük olduğunu hatırlatılacak, FETÖ’nün elebaşlarının yargı önüne çıkarılmasına ve örgütün yurt dışı uzantılarının ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülecektir.
Filistin’e yönelik yardımlar her alanda sürdürülecek, Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik her türlü gayri hukuki ve BM kararlarına aykırı girişimlere karşı durulacak, uluslararası kuruluşlardaki Türk uzman personel sayısı artırılacaktır.
Türkiye, Avrupa Birliği hedefini stratejik hedef olarak görmektedir. Ancak Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi, diğer ilişkilerimizin bir alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak tanımlıyoruz. Türkiye, açılan tüm fasıllara paralel şekilde reform süreçlerini tamamlamış, çıkarları doğrultusunda işbirliğinin ötesinde AB ile entegrasyonunu gerçekleştirmiş şekilde güçlü ve etkili bir ülke olarak AB katılım hedefini sürdürmektedir. Birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilecek, aile hekimine düşen kişi sayısı düşürülecek, sağlıkta yerlileşme projelerine devam edilecektir.
İşsizlik sigortası, daha fazla sosyal koruma sağlayacak şekilde yeniden düzenlenecek, istihdam oranı 2023 yılında yüzde 53’e, kadınların işgücüne katılma oranı da yüzde 41 düzeyine çıkarılacak, gelecek 5 yıllık dönemde yılda en az 1 milyon istihdamla toplamda 5 milyonun üzerinde ek istihdam oluşturulacaktır.
Eğitimde kalite konusu öncelik verilen alanların başında gelecek, eğitimde kalite seferberliği başlatılacak, Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılacak, ilkokula başlamadan önce her çocuğun en az bir yıl okul öncesi eğitim alması sağlanacak, yabancı dil öğrenimi daha etkin hale getirilecektir. Temel eğitimden ortaöğretime geçiş ve üniversiteye giriş sınavlarında temel beceriler ölçülecektir.
Enflasyon hedeflemesi ve dalgalı döviz kuru rejimi sürdürülecek, döviz piyasaları yakından takip edilecek, gerektiğinde dengeleyici döviz likiditesi araçları kullanılmaya devam edilecektir. Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirlemesi esas olacaktır.
Kadın fırsat eşitliğini gözeten ve kadınlara pozitif ayrımcılık yapan işletme ve kuruluşlara yönelik sertifikasyon programı başlatılacak, 18-29 yaş aralığındaki girişimci gençlerin ilk defa Bağ-Kur kapsamına girmesi halinde 1 yıl süreyle primleri karşılanacaktır.
Cemevleri, eğitim sisteminde sağlıklı bilgilendirme, üniversitelerde araştırma ve uygulama merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda Alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde demokratik uzlaşı temelinde gerekli adımlar atılacak, cemevlerine hukuki statü tanınacaktır.
OHAL uygulaması, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerine zarar gelmeden milli güvenliğin ve vatandaşların huzuru tam olarak sağlanana kadar kaldırılmayacaktır.
Makroekonomik ve finansal istikrar kararlı şekilde sürdürülecek, ekonominin önemli çıpası olan mali disiplinden taviz verilmeyecek, enflasyon yeniden tek haneye indirilecek, yerel yönetimlerin özgelirleri artırılacaktır. Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanunu reforma tabi tutulacaktır.
Yeni dönemde güçlü meclis ve güçlü hükümet dönemi olacak, bu iki temel kurumun kendi alanlarına yoğunlaşmalarının yanı sıra ahenk içinde çalışmaları milli hedeflerin gerçekleşmesine hizmet edecek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yeni bir şahlanış dönemi başlayacaktır.
Yeni sistemle Cumhurbaşkanlığı Merkez Teşkilatı politika ve strateji geliştirmeye, izleme ve değerlendirmeye yoğunlaşacaktır. Yeni hedef, Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler ligine taşımak olacaktır.
Diyarbakır, Kayseri, Konya, Sakarya, Trabzon ve Van İstinaf Mahkemeleri faaliyete geçecek, Türkiye’nin güney ve doğu sınırlarına yakın noktalarda ticareti yasal ürünler için serbest ticari bölgeler oluşturulacaktır. Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklikler yapılacaktır.
Ülkenin karayolu atardamarlarını oluşturan kuzey-güney ve doğu-batı koridorları tamamlanacak, 450 kilometrelik Akdeniz sahil yolu, vatandaşların ve turizmin hizmetine sunulacak, havacılık ve denizcilik sektörlerinde Türkiye, dünyanın en önemli transit merkezlerinden birine dönüştürülecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen Milliyetçi Hareket Partisi, seçim bildirisi yayınlanması konusunda yapılan eleştirileri şöyle cevaplandırmıştır: “MHP, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Meclis’in daha etkin ve güçlü bir yapıya kavuşacağını en başından bu yana vurgulamıştı. Buna göre de AKP ile ittifak yolunu seçti. Ortaya da ‘Cumhur İttifakı’ çıktı. ‘Millet İttifakı’nda yer alan partiler de şimdi kendi seçmenlerine ‘güçlü Meclis’ vurgusunu yapıyorlar…Biz o yüzden seçmene ‘güçlü Meclis güçlü Türkiye’ vurgusunu yapıyoruz. MHP’nin Meclis’e güçlü gelmesi için oy istiyoruz. Bunun için de seçim bildirimizi açıklıyoruz.”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin seçim bildirisini açıklarken 2023’te büyükşehirleri kapsayacak şekilde yüz il, bin ilçeden oluşan bir idari sistemle, ekonomide yerli ve milli diriliş sayesinde Türkiye’nin bölgesinde süper güç olacağını belirtmiştir.
MHP’nin seçim bildirisinde öne çıkan başlıklar özetle şöyledir: Teröristler, çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın katilleri hariç olmak üzere, kader kurbanlarına af çıkarılacak, vatandaşlar yoksulluk tuzağından kurtarılacaktır. Ekonomide yapısal reformlar yapılacak, esnaf ve çiftçilerin vergi ve prim yükü hafifletilecek, AVM yasası yeniden düzenlenecek, AVM ve zincir marketler ile belediye işletmelerine yönelik tedbirler alınacaktır.
Esnaf ve sanatkarların geçmiş hizmetlerine borçlanma hakkı tanınacak, staj ve çıraklık süreleri emekliğe sayılacak, yük ve yolcu taşımacılığı yapan esnafa vergisiz akaryakıt sağlanacak, çiftçilerin kullandığı mazottaki vergiler kaldırılacak, sulamada ve tarım işletmelerinde kullanılan elektrikten KDV alınmayacak, tohum, fide ve ilaç gibi tarım girdilerinin vergi yükünün düşürülecek, işsiz her aileden bir kişiye asgari ücretin yarısı kadar aile desteği yardımı verilecek, gençler iş bulana kadar ailelerinin sağlık sigortasından yararlandırılacaktır.
Üniversite giriş sınavı kaldırılacak, askerlik süresi prim ödemeksizin emekliliğe sayılacak, emekli aylıklarındaki eşitsizlikler giderilecek, kadınlara sigortalılık öncesi doğumları için borçlanma hakkı tanınacak, kadına şiddet ile çocuk istismarının önlenmesi sağlanacak, kadına ve çocuğa karşı suçlarda cezalar ağırlaştırılacaktır.
Asgari ücretten vergi alınmayacak, ücretlilerin asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı bırakılacak, kadro alamayan taşeron işçiler, 4/B’li, vekil, sözleşmeli, fahri ve geçici statüde çalışanlar kadroya alınacak, yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar genel idari hizmetlere geçirilecek, kamu çalışanlarının ek ödemeleri emekli aylığına yansıtılacak, sağlık çalışanlarına yıpranma payı hakkı verilecek, mühendislerin özlük hakları iyileştirilecek, öğretmenlerin ek göstergesi 3 bin 600’e çıkarılacak, atanamayan öğretmenler için kadro çıkarılacaktır.
Maliye ve gelir idaresi çalışanlarına kurum içi uzmanlık sınavı açılacak, mübaşir, zabıt katibi ve diğer adalet çalışanlarının özlük hakları iyileştirilecek, uzman çavuşlar kadroya alınacak, emniyet çalışanlarının özlük haklarının düzeltilecek, polislerin ek göstergesi 3 bin 600’e yükseltilecek, haftada 40 saatin üzerindeki hizmetler için fazla mesai verilecektir.
Engelli ve engelli yakını aylığı yükseltilecek, engelli aylığı ödenmesinde aile geliri yerine kendi gelirlerinin esas alınacak, doğuştan ya da işe girmeden önce engelli olanlar malul şartlarından yararlandırılacak, muharip gazi şeref aylığı ile şehit anne ve babalarının aldıkları maaş artırılacak, şehit yetimlerinin tamamına iş hakkı verilecek, terörle mücadele gazilerine ikinci istihdam imkanı sağlanacak, ordu ve polis vazife malullerinin maaşları iyileştirilecek, gazilere ÖTV’siz araç imkanı getirilecektir.
CHP’nin 226 sayfalık seçim bildirisi Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açıklanmıştır. Bildiride ekonomi, demokrasi, eğitim, toplumsal barış ve dış politika başlıkları dikkat çekmiştir. Seçim bildirisinin ana hatları aşağıda özetlenmiştir.
Bugün yaptığımız toplantı demokrasi tarihinin en önemli toplantılarından biri olacaktır. Bu seçimler tarihi seçimlerdir. O yüzden de bu tarihi bir toplantıdır. Türkiye’nin 5 temel sorununu çözeceğiz. Türkiye’nin en sorunlu alanlarından biri ekonomidir. TL’nin nasıl eridiğini hep birlikte gözlemiyoruz. Türkiye’yi dünyada nasıl lider yapacağız eriyen TL ile mi? Yoksa güçlü bir TL ile mi yapacağız?
Çiftçi, emekli, işçi hayatından memnun değil. Fabrikalar yapan değil hapishaneler yapan bir Türkiye hükümeti ile karşı karşıyayız. 81 milyona sesleniyorum bu düzenden memnun olan bir sınıf var. Onun adı rantiye sınıfı. Rantiyeciler memnun. Bu düzeni değiştirmenin sorumluluğu hepimize düşüyor. Bana düşüyor, Muharrem İnce’ye düşüyor, işçiye, esnafa düşüyor.
Bu düzeni nasıl değiştireceğiz? Bu gerçeği toplumun önüne net şekilde koymamız gerekiyor. Türkiye ekonomisi değişim ve dönüşüme ihtiyaç duyuyor. 16 yıl Türkiye’yi yönetenler bu değişikliği ve dönüşümü gerçekleştirebilir mi? Onların seçim bildirilerini dinledim. Onlarınki ranta dönük. Bizim bildirimiz insana ve üretime dönük. Ranta dönük bir bildiri değil, insana yönelik bir bildiriyle yola çıktık.
Değişimi nasıl yapacağız? Hangi devlete bakarsanız bakın büyük değişim ve dönüşümler planlama ile olmuştur. Eğer bir ülke önümüzdeki 100 yılı planlamışsa o ülke dünyada söz sahibi olur. İşin anahtarı geleceği planlamaktadır. 16 yıldır ülkeyi yönetenler Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapattılar. Biz Türkiye’nin geleceğini planlayacak yeni bir kurum oluşturacağız. İnsani Geliştirme Stratejileri ve Bilgi Kurumu‘nu kuracağız.
Eğer bir ülke önündeki 100 yılı planlayamıyorsa geri kalmaya mahkumdur. Biz mademki Türkiye’de büyük bir değişimi sağlayacağız, o zaman şimdiden gecikmeksizin geleceğimizi planlamak zorundayız. Bu kurumda Türkiye’nin en saygın bilim insanları çalışacak.
Bugün bir başka gerçeğe de tanıklık ediyoruz. Bizim bilim insanlarımız geleceği başka ülkelerde arıyorlar. Yaşadığımız en büyük ayıplardan birisi de budur. Bir de Cumhuriyet’in ilk yıllarına bakın. Batı’nın bilim insanları Türkiye’ye geliyordu. Şimdi bizim parlak beyinlerimiz Batı’ya gidiyor. Beyin göçünü tersine çevireceğiz.
Dünya sanayide 4.0’ı konuşuyor. Dünyanın hiçbir lideri yol, köprü yapıyoruz diye övünmez çünkü bunu ayıp sayar. Elin oğlu uzaydan altını nasıl getiririm diye mücadele ediyor. Türkiye’yi bölgesinde 21. yüzyılın lideri yapmaktır.
Bilim ve teknolojideki hızlı dönüşüm bizim de hızlı adım atmamıza neden oluyor. Dijital dönüşüme ayak uydurulması gerekiyor. Hızlı değişim ve dönüşüme ayak uyduran firmalar KOBİ’lerdir. KOBİ’lere biz ne yapacağız?
Sayın Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı olduğu CHP’nin parlamentoda çoğunluğu olduğu Türkiye’de KOBİ’lere vergi ve sigorta borcun yoksa 1 yıl süreyle 0 faizli kredi vereceğiz.
Vergi ve prim borcu zamanında ödenince devlet en az 322 milyar lira az borçlanacak. Türkiye, dünyanın en büyük faizini ödemeyecek. Bu vergisini ve sigortasını zamanında ödeyenler için.
Piyasalara istikrar gelecek. Herkes neyin ne yaptığını bilecek. KOBİ de kendisine yol çizecek. Kayıt dışı büyük ölçüde sonlandırılacak.
Katma değeri fazla olan şirketlere sıfır faizli kredi imkanı sağlayacağız. Bunun sonucunda ihracatımız geleneksel ürünlerin dışına çıkacak ve çok daha fazla döviz getirisi olan Türkiye’yle karşı karşıya olacağız.
Türkiye en geç 5 yılda orta gelir tuzağını aşacak ve kişi başına düşen gelir 15 bin dolar olacak.
Fiskobirlik, TARİŞ, Çukobirlik, Et ve Süt Kurumu gibi kurumları yeniden ayağa kaldıracağız. Çiftçiyi güçlendireceğiz.
Fındıkta dünya lideriyiz. Ama fiyatını biz belirlemiyoruz. Karadeniz’de fındık borsasını kuracağız. Fiyatını Türkiye belirleyecek.
Çiftçiye mazotu KDV’siz ve ÖTV’siz 3 liradan vereceğiz. İtiraz ettiler, sayın İnce bindi çiftçinin traktörüne doldur bakalım şu traktörünü dedi. 5 lira 72 kuruşa litresi mazot aldı.
Tarım teknoloji liseleri kuracağız. Çiftçiyi yeniden milletin efendisi yapacağız. Çiftçi bir yıl önceden ne üreteceğini bilecek ve kar edecek. Mazotu düşük fiyattan vereceğiz. Süre0:00
Şeker fabrikalarını geri alacağız. Onlar bu milletindir, birilerini değil.
Esnaf zor durumda biliyorum. Esnaf bakanlığı kuracağız. Sabahın köründe dükkanı açan esnaf için biz diyoruz ki, senin kira stopajı derdinden kurtaracağız. Esnaf Bakanlığı kurup bütün sorunlarını çözeceğiz.
Anadolu’yu şaha kaldıracağız. Anadolu’nun içini dolduracağız. İki dev projeyle Anadolu’yu şaha kaldıracağız.
Bir yılda 180 bin öğretmen atayacağız. Öğretmenler kadrolu olacak. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere ayrıca birer maaş ikramiye vereceğiz.
Bir darbe kurulu olan YÖK’ü kaldıracağız.
Avrupa Birliği ile ilişkileri düzelteceğiz. Fasıl açacaklar mı diye beklemeyeceğiz. Tam demokrasi için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Filistinlilere vizeyi kaldıracağız. Filistinlilerde de İsrailliler gibi vizesiz gelebilecekler. Mavi Marmara Anlaşması’nı iptal edeceğiz. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracağız. Kurucuları Türkiye, İran, Irak ve Suriye olacak.
İYİ partinin 138 sayfalık bildirisi de Genel Başkan Meral Akşener tarafından açılanmıştır. Bildiride hedeflerinin, parlamenter sistemi en kısa sürede tekrar hayata geçirmek olduğu belirtilmiştir. İYİ Parti seçim bildirisinin önemli başlıkları özetle aşağıda açıklanmıştır.
Egemenliği yeniden millete verecek olan parlamenter sisteme dönüş hedefi gerçekleştirilecektir. Cumhuriyet ve demokrasinin tüm uygulamaları, Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanı taşıyan herkese eşit biçimde sağlanacaktır.
Olağanüstü Hal uygulamasına son verilecektir.
Devletin idari yapısı ve faaliyetlerinde, hukukun üstünlüğünü yeniden tesis edilecek, hazırlanacak yeni anayasada bireysel hak ve hürriyetleri güçlü bir şekilde teminat altına alınacaktır.
RTÜK’ün siyasi etkilerden arındırılarak asli görevlerine odaklanması sağlanacak, kamunun ödediği vergilerle, belirli bir kesimin borazanlığını yapmaktan başka bir işlevi kalmamış olan TRT satılacaktır.
Toplumun sosyal medyada, ifade özgürlüğünü garanti altına almak, bilgiye erişimini kolaylaştırmak için internet özgürleştirilecektir.
İnsanların dini inançları üzerinden oy devşirme dönemi kapatılacak, din ve mezhep üzerinden siyaset yapılamayacak, Allah’la kul arasına hiç kimsenin, hiçbir mekanizmanın girmesine izin verilmeyecektir.
İnanç özgürlüğü önündeki fiili engeller kaldırılacak, her bir inanç grubuna mensup vatandaşların hakları, ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde koruma altına alınacaktır.
Devleti değil, bireyi odağa alan, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşü sağlayan yeni bir anayasa yapılması için inisiyatif alınacaktır. Yeni anayasa çalışmalarında, güçler ayrılığı ilkesine ve demokratik hukuk devletinin teminatı olarak görülen yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığına özel önem verilecek, parlamenter sistem en kısa sürede hayata geçirilecektir.
Seçim barajı yüzde 5’e indirilecek, yurt dışında yaşayan vatandaşlar için seçmen sayısına göre yurt dışı seçim bölgeleri oluşturulacaktır. Devlette; meşru hiyerarşik yapı dışında hiçbir grup veya örgütün yapılanmasına izin verilmeyecek, mevcut iktidar tarafından tamamen devre dışı bırakılmış olan Sayıştay tekrar işler hale getirilecektir.
Polislerin özlük haklarını iyileştirilecek, ek göstergelerini 3600’e çıkarılacak, uzman er ve erbaşlara, görev süreleri sonunda kadroya geçme fırsatı sunulacak, öğretmenlerin ek ders ücretlerini artırılacak, onlara 3600 ek gösterge verilecektir.
FETÖ’nün siyasi bağlantılarını ortaya çıkartılacak, bölücü terör örgütü ile mücadeleye gerek kentlerde, gerekse kırsalda kararlı bir biçimde devam edilecektir.
Ordumuzun kurumsal yapısı ve iç işleyişini, kapsamlı bir şekilde gözden geçirerek, siyasi etkilerden tamamen arınmasını ve bünyesinde hiçbir ideolojik grubun örgütlenememesini sağlamak için gerekli yasal ve idari önlemler alınacak, Kuleli Askeri Lisesi olmak üzere tüm askeri liseler, Harp Akademileri ve GATA yeniden faaliyete geçirilecektir.
Enflasyon, döviz kuru ve faizleri kontrol altına alacak bir makro ekonomik istikrar programı açıklanacak, bütçe birliği ilkesi çerçevesinde Varlık Fonu’nu kaldırılacak, başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere kalkınmada sorun yaşayan bölgelerde üretim odaklı kamu-özel işbirliği projelerini teşvik edilecektir.
İşsizlik oranı OECD ortalamasına (yüzde 5.6) düşürülecek, kadın istihdamı yüzde 50’ye yükseltecek, meslek yüksek okulu mezunlarına, kısa dönem askerlik imkanı tanınacaktır.
Çiftçimizin mazotu yüzde 50 indirimli alması sağlanacaktır. Özel teknoloji meslek liseleri kurulacaktır.
YÖK kaldıracaktır.
Vatandaşlarımızın ödeyemedikleri için bankalar tarafından tahsilat şirketlerine satılmış olan tüketici kredisi, kredili mevduat hesabı ve kredi kartı borçlarının en az yüzde 80’ini silinecektir.
Genç işsizlere, iş bulana kadar aylık 500 TL vatandaşlık maaşı bağlanacak, emeklilere yılda iki kez bayramlarda 1.500’er TL tutarında ikramiye verilecektir.
İhtiyaç sahibi ailelerin yeni doğan çocuklarının, 36 aya kadar gıda ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem kurulacak, yoksul ailelerin çocuklarına yükseköğrenimde karşılıksız eğitim bursu verilecektir.
Ev sahibi olmak isteyen düşük gelir grubuna, TOKİ aracılığıyla satın alma opsiyonlu kiralama yöntemiyle peşinatsız ve taksitsiz ev sahibi olma imkanı sağlanacaktır.
Engelli, terör mağduru, eski hükümlü ve şehit ailelerinin istihdamına yönelik, işverenlere sigorta prim desteği verilecek, bu grubun 50 kişi ve üzerinde işçi çalıştıran işyerlerindeki kontenjanları yüzde 4’e yükseltilecektir.
25 yaşına kadar tüm üniversite öğrencilerine ücretsiz mobil internet ve konuşma dakikaları verilecek, öğrenim kredisi borcu olan gençlere borçlarını faizsiz ve 60 aya varan vadelerle yeniden yapılandırma imkanı sağlanacak, gaziler SGK ile anlaşmalı tüm sağlık kuruluşlarından ücretsiz hizmet almasını sağlanacak, passolig uygulamasını kaldıracaktır.
Saadet Partisi’nin 19 sayfalık Genel Başkan Temel Karamollaoğlu tarafından açıklanan seçim bildirisinde öne çıkan başlıklar aşağıda özetlenmiştir.
Tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duracağız. Mahallelere, belediyelere, üniversitelere bölgelere hizmet götürürken kesinlikle ayrımcılık yapmayacağız. Hiç kimseyi siyasi görüşünden dolayı hizmetten mahrum bırakmayacak ve hiç kimseye ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmayacağız. Sözün kısası kutuplaşmaya kesinlikle fırsat vermeyeceğiz.
Bugün ne yazık ki en önemli problemimiz kutuplaşmadır. Farklı düşüncedeki insanlar, çocuklarının birbiriyle oyun oynamasını bile istemiyorlar. Saadet iktidarında her türlü kutuplaşmayı ortadan kaldıracağımız gibi, kucaklaşmayacağımız kimse kalmayacak. İdare ve iradede temel ölçümüz her zaman hukukun üstünlüğü olacaktır. Hukuk istisna gözetilmeksizin devletin bütün organları üzerinde egemen kılınacaktır.
Talimatla harekete geçen ve karar veren bir yargı mekanizması ülkeyi felakete götüren yanlışların en büyüğüdür. HSK 16 Nisan referandumu ile birlikte tarafsızlığını ve bağımsızlığını ne yazık ki bütünüyle yitirmiştir. Saadet iktidarında herkes Ankara’da hakimler var diyecektir. Siyasetten tayin bekleyen hakimler dönemi kesinlikle son bulacaktır.
Savcılar ve avukatların konumları denk hale getirilecektir. Böylece savunma hakkı güçlendirilecek ve adalet mekanizmasına daha fazla işlevlik kazandırılacaktır. Yargıya ayrılan bütçe payı artırılıp kadro sorunları çözülecektir. Hakim ve savcıların meslek içi eğitimlerine önem verilecektir. Yürütmeyi denetlemesi gereken yargı da yürütmenin etkisine girmiştir. Kuvvetler ayrılığı Saadet Parti’mizin vazgeçilmez prensiplerinin en başında gelmektedir.
Saadet iktidarında halkın menfaatlerini insanların temel hak ve hürriyetlerini güvence altına almak amacıyla birbirinden ayrı fakat birbirini denetleyen ve dengeleyen kuvvetler ayrımı sistemi mutlaka tesis edilecektir. Sultanlarda dahi olmayan bir yetkiyle bu ülkenin yönetilmesine kesinlikle müsaade etmemekte kararlıyız.
Asgari ücret yoksuzluk sınırının üzerinde ve vergiden muaf tutulacaktır. Hedef açlık sınırı değil, yoksulluk sınırı olacaktır.
Ülkemizde yaşanan bir sorun da Kürt sorunudur. Biz bu sorunu hak ve adalet ekseninde çözmekte kararlıyız. Biz inanıyoruz ve savunuyoruz ki, bütün insanlar haysiyet ve haklar bakımından hür ve eşit doğarlar. Yine biz inanıyoruz ve savunuyoruz ki, bütün insanlar akıl ve vicdan sahibidirler. İnsanı insan kılan bu özelliklerden ötürü birbirlerine karşı kardeşlik zihniyetiyle mutlaka hareket edilmelidir.
Kürtler ve Türkler aynı dinin mensubu, ortak bir tarihin çocukları, aynı kültürün renkleri ve aynı vatanın evlatlarıdır. Türkler ve Kürtler, bir vücudun azaları gibidir. Aslında Türk’ün Kürt diye, Kürdün de Türk diye bir meselesi, problemi yoktur. Kürt meselesinin çözülmemiş olması, hak, adalet, ekonomi, eğitim, güvenlik gibi birçok alanda ortaya konan yanlış anlayış ve yapılan ihmallerin ortak sonucudur.
Bugün tatbik edilen ekonomi politikasının adı rant politikasıdır. Rant ekonomisiyle ülke yönetiliyor. Vergi, zam, faiz, düşük ücret ve düşük taban fiyatları vasıtasıyla halkın sahip olduğu bütün imkanlar elinden alınmaktadır. Milli kuruluşlar yabancı ve yerli tekellere haraç mezat satılmış ve hala da satılmaya devam etmektedir. Artık nerede ise soluduğumuz havadan dahi vergi alınacaktır.
Saadet iktidarında ilk işimiz vergi yükünü hafifletmek, vergide adaleti tesis etmek olacaktır. Asgari ücret yoksulluk sınırının mutlaka üzerinde olacak ve işverene de yüklememek için asgari ücret vergiden muaf tutulacaktır. Yıllık ortalama yüzde 7-10 civarında yapacağımız artışlarla 10 – 15 sene içerisinde bu hedefleri mutlaka gerçekleştireceğiz. Akaryakıttan alınan yüksek vergi oranlarının da azaltılması, düşürülmesi gerektiğine inanıyoruz.
Üretimin en önemli öznesi ve gücü gençlerimizdir. Ülkemizde toplam işsiz sayısı ne yazık ki 3,5 milyon civarındadır: Aslında cebinde 500-600 lira gibi bir sosyal yardım adı altında para konulan insanlarımız bu yardım kesilir endişesiyle iş aramaya çıkmadıkları için rakam 3,5 milyon seviyesinde gözükmektedir. Bunun esas miktarı 5 milyonun üzerindedir ne yazık ki.
15 – 24 yaş arası genç işsiz oranı toplam işsizlik oranının yüzde 21’i seviyesindedir. Bugün 700 bin gencimiz işsizdir ve bu rakam artmaktadır. Saadet iktidarı gençlerimizin sorunlarına ciddiyetle eğilecek, gençlerimiz için yatırım, istihdam ve üretim hamleleri gerçekleştirilecektir. Maalesef bugün eğitim sistemi bir yarış atı maratonu mantığıyla çocuklarımızı YGS KPSS ALES daha var mı bilmiyorum ama parkurlarında nefes almaksızın koşturulmaktadır.
Eğitimde değerler öne çıkarılacak, bunun için müfredat ve öğretmen kalitesine önem verilecektir. Ehliyeti dikkate almayarak ve partizanlığı ölçü olarak benimseyen partiye üye kaydeder gibi yapılan öğrenci ve memur alımlarıyla gençlerin 20-25 yıllık emeği ne yazık ki hiçe sayılmaktadır.
Lisans üstü öğrenim ve kurum mülakatlarında temel prensiplerimiz dünya görüşü, yaşam tarzı, inancı ne olursa olsun işi en iyi yapana teslim etmektir. Saadet iktidarında siyasi tutumundan dolayı kimse işinden, kariyerinden mahrum bırakılmayacaktır.
Saadet iktidarında üniversitelerin asıl amacı bilim ve bilgi üretmek olacak. Siyasi çekişmelerin nesnesi haline getirilen üniversitelerimizin işsizler ordusu yetiştirmesine artık son verilecektir. Üniversitelerin asli görevi olan eğitim, araştırma, uygulama, bilgi üretme ve yayma işini sağlıklı şekilde yapabilmeleri için özgün bir ortama ihtiyaç vardır. Üniversitelerde siyasi baskı ve vesayetten uzak bir idari yapı mutlaka oluşturulacaktır.
YÖK kaldırılacaktır.
Biz, Üniversitelerarası Kurul’un daha aktif hale gelmesine, işlev kazanmasına özen göstereceğiz. Rektör seçimlerindeki yöntem değiştirilecektir. Çünkü YÖK’ün vasıtasıyla bugünkü rektör seçimi önce üniversite içinde kamplaşmaya arkasında da tek bir kişinin iradesine bırakılıyor.
Kadına yönelik fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel şiddetin ve ayrımcılığın karşısında duracak bu konuda da asla taviz vermeyeceğiz. Şiddet mağdurlarının, mağduriyetlerini gidermek adına uygulamada mevcut olan her türlü gerekli düzenlemeleri kadınların katılımı ile süratle yerine getireceğiz.
Bugünkü mevzuatta güya problemi çözmek için getirilen bir takım mevzuat, işi çığırından çıkarmış, engellenmeye çalışılan bir mecraya da sevk etmiştir. Çalışma hayatında kadınlarımızın yaşadığı sözel, psikolojik taciz, mobbing ile etkin şekilde mücadele edeceğiz. Çalışan kadınlarımıza destek verilecek, doğum yapan anneler istedikleri takdirde gereği kadar belki 2-3 yıla kadar doğum izni alabileceklerdir.
Ülkemizde 12 milyon emekli vatandaşımız bulunmaktadır. Uzun yıllar prim ödemiş olmalarına rağmen emeklilerimizin aldıkları aylıklar bazı durumlarda çok düşük seviyelerde kalmaktadır. Saadet iktidarında, yoksulluk sınırının altında aylık almayan emekli kalmayacaktır. Bu asgari ücretli için de söylediğimiz, aynı şekilde çeşitli vesilelerle çiftçimiz için de dile getirdiğimiz olmazsa olmaz bir hedeftir.
Emeklilerimizin maaşlarına her yıl, refah payı adı altında o yılın büyüme oranı kadar zam yapılarak ekonomik büyümeden kendilerine bir pay sağlanacaktır. Saadet iktidarında engelliler için engelsiz Türkiye’yi yaratmakta kararlıyız. Engelli vatandaşlarımıza yaptığımız hiçbir hizmeti bir lütuf olarak görmüyoruz.
Vatan Partisi’nin seçim bildirisi,“Herkese İş Üreten Millet, Teröre Son Güçlü Devlet! Çözüm Perinçek!” başlığı altında 88 maddeden oluşmuştur. Doğu Perinçek, sözde Ermeni soykırım yalanını yerle bir eden liderdir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde üst üste iki dava kazanarak, Batılı emperyalistlerin dört dayatmasından birini bozguna uğratmış ve Türkiye’nin vatan savunması için silah kullanmasına yönelik suçlamaların temelini yıkmıştır.
Perinçek, Kürt açılımı adı altında tezgahlanan bölücülüğü bitiren liderdir. AKP iktidarı ve CHP muhalefeti, Kürt açılımında ve Avrupa Özerklik Şartı’nda birleştiği zaman, bu bölücü girişimin karşısına dikilmiştir. Vatan Partisi’nin mücadelesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin direnci sayesinde Kürt açılımına son verilmiş ve bölücü terörü yurt içinde ve dışında etkisiz hale getiren silahlı harekatlar başlatılmıştır.
Perinçek, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin bastırılmasında tarihi bir görev yapmıştır. Türkiye’yi yönetenlerin çaresiz görüntüler sergiledikleri ve kimi liderlerin saklandıkları koşullarda, televizyon ekranlarına çıkarak darbenin Amerikancı ve FETÖ’cü karakterini açıklamış, orduyu ve milleti göreve çağırmış ve o gece bütün dengeleri değiştirmiştir. Perinçek, zor günlerin kararlı, tecrübeli ve cesur lideridir.
Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi borç batağına batıran, Cumhuriyetin temel kurumlarının altını oyan, bölgede ve Asya’da güvenilmeyen yöneticidir. Bugün Türkiye’nin yüz yüze geldiği sorunların baş sorumlusu AKP yönetimidir. Türkiye artık Tayyip Erdoğan’ı sırtında taşıyamaz.
Bugün Türkiye’nin önünde üç seçenek var gibi gözüküyor. Birisi, Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli seçeneğidir. Bu seçenek, sözde Cumhur İttifakı diye anılıyor. Ancak bu seçeneğin cumhuriyetimizle sorunları vardır. İkinci seçenek, kendisini sözde Millet İttifakı diye takdim ediyor. Ancak bu seçeneğin saklı müttefikleri var: HDP/PKK ve FETÖ. Millet İttifakı, ikinci turda HDP ile ittifak planını açıkça ilan etmektedir. HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapacaklarını belirtmekten çekinmiyorlar.
Açıkçası Millet İttifakı, HDP/PKK ile birlikte hükümet kurma girişimi içindedir. FETÖ de elindeki bütün olanaklarla Millet İttifakını destekliyor. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın ikisi de NATO yanlısıdır. Perinçek, bağımsız ve başı dik Türkiye’nin önderidir. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın ikisi de Avrupa Birliği’ne katılmak peşindedir. Perinçek, Washington’dan ve Brüksel’den yönetime son verecektir.
Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın ikisi de özelleştirmecidir. Her ikisi de Kemal Derviş ekonomisinin uygulayıcılarıdır. Perinçek, 1980’lerden bu yana özelleştirmeye karşı Atatürk’ün KİT’lerini savunan liderdir. Tekellerde, Telekom’larda, kömür işletmelerinde, SEKA’larda, Sümerbank’larda, Şeker Fabrikaları’nda, Et Balık ve Süt Endüstri Kurumları’nda, bütün işçi ve çiftçi hareketlerinde en ön safta yer almıştır.
Kalkınmayı ve bölgeler arasında dengeleri sağlayan, halkı zenginleştiren Planlı ve Karma Ekonomi, Türkiye’miz için biricik çözümdür. Borçlanma ekonomisi, Türkiye’yi iflas noktasına getirdi. Sadaka dağıtmayacak, yoksulluğu kaldıracağız. İşsize sadaka değil, iş vereceğiz. Herkesin işi olacak. Sadakaya harcanan kaynakları üretime yönlendirerek işsize iş alanı açacak, çalışanlara ücret ve aylık vereceğiz.
Kanal İstanbul, 4. Köprü, 3. Havalimanı gibi İstanbul’u yönetilemez büyüklüğe iten, sözde büyük yatırım projeleri dönemine son vereceğiz. Aşırı konut ve inşaat yatırımları ekonomimizde üretken olmayan bir atımlık büyüme etkisi yaratmaktadır.
Çin Halk Cumhuriyeti yöneticileriyle görüşüyoruz. Çin ile ekonomik ilişkilerimizde gelişmeyi paylaşma temelinde büyük bir yatırım atağı gerçekleştireceğiz. Çin pazarını Türk sanayici ve tarımcısına açacağız. Perinçek Hükümeti döneminde, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol adını verdiği Yeni İpek Yolu projesinde Türkiye’miz kilit ülke olacaktır. Türkiye’nin güvenliği Çin’den başlar. Çin’in güvenliği Türkiye’den başlar.
En başta şeker fabrikalarımız olmak üzere KİT’lerin özelleştirilmesi durdurulacaktır. Şeker vatandır, vatan satılmaz. Enerji, ulaştırma, iletişim, haberleşme, bilişim ve gıda güvenliği gibi stratejik sektörlerde özelleştirilen KİT’leri kamulaştıracak ve verimli işleteceğiz. Çiftçiyi ucuz mazot, faizsiz kredi, ucuz tarım ilacı, ucuz gübre, ucuz tohumlukla destekleyeceğiz. Vatan Partisi hükümetinde köylü memleketin efendisi olacaktır.
Büyükşehir Yasası’nı kaldıracağız.
Sanayi ve tarım üreticimizi gümrüklerle koruyacağız. Bu amaçla Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’na son vereceğiz.
Paranın giriş çıkışını denetleyeceğiz. Dışalım ve dışsatım için gerekli olanlar dışındaki yabancı para mevduatlarını rayiç bedel üzerinden Türk Lirasına çevireceğiz. Dünya fındık borsası, Hamburg’da değil, Ordu’da olacaktır. Petrol aramaları devlet tarafından yapılacaktır. Çok sayıda turistin Türkiye’ye gelmesi için, Çin, Rusya ve İran ile çalışmalarımızı verimli sonuçlara ulaştırıyoruz. Önümüzdeki yıl Çin yılıdır. İlk hedefimiz turizm gelirini ikiye katlamaktır.
Taşeronluk uygulamasını kaldıracağız.
Asgari ücreti işçilerin taleplerine uygun olarak bir ailenin çağdaş ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde belirleyeceğiz. Milletvekili maaşları en yüksek devlet memuru maaşını geçmeyecektir. Kamu çalışanlarına gerçek toplu pazarlık ve grev hakkı veren yasal düzenlemeyi hızla yapacağız. Emekli, dul ve yetim aylıklarını, emekli örgütleriyle görüşerek, günün ihtiyaçlarına göre insanca yaşamaya imkan verecek bir düzeye yükselteceğiz.
Genel Sağlık Sigortası’nı kaldırarak, Türkiye Cumhuriyeti kimliği olan her vatandaşa, yaş sınırı koymaksızın parasız sağlık hizmeti sağlayacak düzenlemeleri iki yıl içinde tamamlayacağız. Devlet bütçesinden özel hastane ve özel tıp fakültelerine harcanan bütçe, devlet hastanelerine ve tıp fakültelerine yönlendirilecektir.
Harp prensiplerine aykırı olarak Kanun Hükmünde Kararnamelerle bozulan ve savaş etkinliği zayıflatılan emir-komuta yapısı yeniden düzenlenerek, TSK’da emir komuta birliği sağlanacaktır. AKP iktidarı tarafından kapatılan ya da dönüştürülen askeri eğitim ve öğretim kurumları, ordumuzun geleneksel örgütlenme anlayışına göre yeniden açılacaktır.
Türkiye, NATO’dan çekilecek, emperyalist askeri ittifaklara katılmayacaktır.
İncirlik başta olmak üzere Türkiye’deki bütün ABD üsleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin denetimi altına alınacaktır. Üsleri terk etmesi için ABD kuvvetlerine iki hafta süre verilecektir.
İran, Irak ve Suriye ile işbirliği yaparak, Kandil’e üç ay içinde beyaz bayrak çektireceğiz. Bölücü Terör Örgütü PKK’nın yasal olanakları terör amacıyla kullanmasına son vereceğiz. Yerel yönetimler, yasalar gereği bölücü terör örgütünün elinden alınacak, halkın yönetimine ve hizmetine verilecektir.
Türk de biziz Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz.
Milleti birleştirmek ve tecrübelerinden yararlanmak için, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak kuracağımız hükümete katılmalarını önereceğiz.
Hukuk devleti, bütün kurum ve ilişkileriyle kurulacak ve işletilecektir. Anayasada Devrim Kanunları diye anılan yasalar uygulanacaktır. Türkiye; şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olmayacaktır. Türkiye’mizi etnik bölücülüğe, mezhep ayrımcılığına, cemaat ve tarikat sultasına teslim etmeyeceğiz. Sünni ve Alevi vatandaşlarımızın eşitliği, ülkede barış ve kardeşliğin temelidir.
İmam Hatip Okulları, imam ve din adamı ihtiyacını karşılayacak sayıya indirilecektir. Temel eğitimin son dört yılında üniversiteye giriş sistemi, 13 yıllık temel eğitimin son dört yılında verilecek yükseköğretime hazırlık eğitimine dayandırılacak ve yurt çapında fırsat eşitliği gerçekleştirilecektir.
Üniversiteye giriş sınavı kaldırılacaktır. Basında yabancı sermaye yasaklanacaktır.
Ana okulundan üniversite sonuna kadar eğitim ve öğretim dili Türkçe olacaktır. Yabancı diller, yetkin ölçülerde öğretilecektir. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu yeniden özerk yapıya kavuşturulacaktır. Toplumsal ve kültürel uygulamalarla çocuk gelin uygulamasının zeminini ortadan kaldıracağız.
Bölgemizde savaşı önleyecek ülke Türkiye’dir. Savaşı önlemenin biricik yolu, ABD ve İsrail tehdidine karşı Batı Asya ülkeleri ile dayanışmadır. Suriye Irak ve İran ile askeri işbirliği dahil her alanda işbirliği yaparak PKK/YPG/YPD adı altındaki bölücü terör örgütünü sınır boylarımızdan temizleyeceğiz.
KKTC’nin Türkiye ile bütünleşmesini gerçekleştirecektir.
Kıbrıs’ta Türkiye ve Yunanistan dışında, herhangi bir devletin ve devletler topluluğunun askeri güç bulundurması ve üsler kurması kabul edilemez. Kuracağımız hükümet, ABD’nin İran’a uygulayacağı yaptırım ve ambargolara kesinlikle katılmayacaktır. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasını tanımıyoruz. Doğu Kudüs, Filistin’in başkentidir. Filistin’in toprak bütünlüğü ve bağımsızlık için verdiği mücadele, Türkiye’nin de mücadelesidir.
Batı Asya’da yaşayan bütün Kürt kardeşlerimizi ABD’nin bölücü planlarına karşı bölge ülkeleri ve halklarıyla birliğe çağırıyoruz. Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya, bizim enerji güvenliğimizi sağlayan ülkelerdir. Onlarla Vatan Partisi olarak her alanda işbirliğini geliştiriyoruz. Türkiye’nin Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan ile her alanda ortak gelişmesi için çalışacağız. Karabağ’ı Ermeni işgalinden kurtarma mücadelesinde Azerbaycan’ı kararlı olarak destekleyeceğiz.
Türk cumhuriyetlerinin ve Asya’nın her yerinde yaşayan bütün Türk kökenlilerin Rusya, İran, Çin ve Hindistan gibi ülkelerle birlikte Avrasya’nın öncü konumunda buluşması, 21. yüzyılı belirleyen süreçlerden biri olacaktır. Vatan Partisi, Avrasya’da on yıllardır yürüttüğü çalışmalarla ve saygınlığıyla bu sürece önderlik edecek tek partidir.
Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olacağız.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeler. Vatan Partisi, Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki bağımsız yerini almasını programına alan tek partidir. Vatan Partisi, sözde Ermeni soykırımı dayatmasına karşı kazandığı başarıyla, cesur bir hükümetin neler yapabileceğini daha hükümet olmadan kanıtlamıştır. Devrimci önderimiz Atatürk gibi düşüneceğiz, Atatürk gibi olacağız, Atatürk gibi yapacağız.
Şimdi, Cumhurbaşkanı adaylarının açıklamaları kapsamında bazı eleştirilerde bulunacağım.
Avrupa Birliği ile ilişkiler konusunda adayların çok farklı görüşleri vardır. AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Birliği hedefini stratejik bir hedef olarak görmekte, çıkarlarımız doğrultusunda işbirliğinin ötesinde AB ile entegrasyonunu gerçekleştirmiş şekilde güçlü ve etkili bir ülke olarak AB katılım hedefini sürdürmektedir” görüşündedir.
Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan Şanghay İşbirliği Örgütüne üye olma girişiminde de bulunmuştur. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ise GATT/WTO kurallarını yok sayarak Avrasya Gümrük Birliğine girmemiz gerekir demiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa Birliği üyeliğini stratejik bir hedef olarak görmektedir. Ama bu hedef için Kalkınma Bakanlığı, 2019-2023 döneminde Onbirinci Kalkınma hazırlık çalışmaları kapsamında kurulması gereken Avrupa Birliği Özel İhtisas Komisyonu’nu oluşturmamıştır.
Türkiye’nin AB ile olan Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, vizelerin kaldırılması, mali işbirliğinin derinleştirilmesi, Türkiye-AB ilişkilerinde pozitif gündemin güçlendirilmesi, katılım sürecinde siyasi sebeplerden kaynaklanan tıkanıklıkların aşılması, bazı AB çevrelerinde yeniden gündeme getirilmeye çalışılan “imtiyazlı ortaklık” görüşünün mevcut hukuki düzenlemeler kapsamında geçersizliğinin ortaya konulması, tıkanan müzakere sürecinde yeni başlıkların açılmasının sağlanması, AB ile sorunların çözüm yollarının tespit edilebilmesi için bu komisyonun çalışmaları önemliydi.
Böyle bir Komisyon’un olmamasından duyduğum hassasiyeti belirtmek için DPT’da 1982 yılında Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’n direktifleri ile DPT AET Dairesini kuran ve 3 yıl Başkanlığını yapan eski bir DPT mensubu olarak 25 Ocak 2017 tarihinde Kalkınma Bakanlığı’na bir yazı ile başvuruda bulunmama rağmen, komisyonun kurulmasına ilişkin önerim Bakanlık tarafından kabul edilmemiştir.
Eğer Avrupa Birliği ile ilişkilere önem verilmiş olsaydı, 25 Ocak 2017 tarihinde Kalkınma Bakanlığı’na sunduğum önerim kabul edilir ve önceki Plan dönemlerinde olduğu gibi Avrupa Birliği ÖİK toplanırdı.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye uyguladığı çifte standart olan Bobon kriterlerini (Bo: Bizden Olanlar, Bon: Bizden Olmayanlar) göz ardı etmemek gerekir. Rahmetli Süleyman Demirel’in Kırmızı Koltuk programında Emin Çölaşan’ın sorduğu “Süleyman Bey, biliyorum ki siz beni hiç sevmezsiniz, ben de sizi. Size tek bir sorum olacak, net cevabınızı rica ediyorum. Türkiye Avrupa Birliği’ne girecek mi girmeyecek mi?” sorusuna verdiği cevap Türkiye AB ilişkilerini çok güzel özetlemektedir: “Güzel kardeşim, bir şeyin bir şeye girebilmesi için, diğer şeyin açılması gerek.”
CHP Bildirisi’nde de,“Avrupa Birliği ile ilişkileri düzelteceğiz. Fasıl açacaklar mı diye beklemeyeceğiz. Tam demokrasi için ne gerekiyorsa onu yapacağız” hükmü yer almıştır. Diğer adaylar Erdoğan ve İnce gibi Türkiye AB ilişkilerine özel bir önem vermemişlerdir. Vatan Partisi ise farklı bir yaklaşım açıklamıştır: “Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olacağız. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeler. Vatan Partisi, Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki bağımsız yerini almasını programına alan tek partidir.”
Eğer Vatan Partisi’nin bu isteği gerçekleşirse Türkiye’de eksen kayması olur. Bunun gerçekleşmesi bence mümkün değildir.
CHP seçim bildirisinde Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapatılmasına karşı çıkmış, DPT yerine İnsani Geliştirme Stratejileri ve Bilgi Kurumu’nu kurulacağını açıklamıştır. Eski bir planlamacı olarak Devlet Planlama Teşkilatı’nın kaldırılmasını ben de uygun bulmamaktayım.
Bildiride “Beyin göçünü tersine çevireceğiz” taahhüdünün nasıl gerçekleştirileceğine yönelik bir açıklama bulunmamaktadır. CHP, İyi Parti, Saadet ve Vatan Partisi adayları şeker fabrikalarının satışına karşı çıkmışlardır.
AK Parti bildirisinde, “Filistin’e yönelik yardımlar her alanda sürdürülecek, Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik her türlü gayri hukuki ve BM kararları hilafına girişime tavizsiz olarak karşı durulacaktır” hükmü yer almıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu tespiti doğrudur: “Biz Müslümanlar kınamaktan başka bir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz.” Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu “İktidarlar miting tertip etmez, iktidarlar icraat yapar” derken haklıdır.
Aslında Filistin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ilişkileri, Filistin Türkiye ilişkilerini kıskandıracak seviyededir.
GKRY Filistin’i 1967 sınırları içerisinde tanıyan ilk Avrupa Birliği ülkesidir. Ayrıca bugün Ramallah’ta temsilciliği bulunan ender ülkelerden biridir. İki tarafın dışişleri sorumluları 28 Ocak 2011 tarihinde özgür ve bağımsız Filistin için ortak çalışma sözü vermişlerdir. Türkiye, Filistin için miting yaparken Mahmud Abbas’ın Rumlarla işbirliği içinde olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye, Filistin’i ve Filistinlileri devamlı desteklemiştir. Buna karşılık Temmuz 2009’da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Güney Kıbrıs Rum Yönetimini ziyaret etmiş, Kıbrıs sorununda Rum tezlerini desteklediklerini açıklamıştır. Bunun üzerine Rum Yönetimi de Filistin de temsilcilik açma kararı almıştır.
Mahmud Abbas resmi davetli olarak 9 Temmuz 2009 tarihinde Güney Kıbrıs’a gelerek Rum Yönetimi Lideri Dimitris Hristofyas’la görüşmüş, her iki lider işgalin sona erdirilmesi için ortak mücadele edeceklerini açıklamıştır. Rum tezlerini İslam Konferansı Örgütü’nde savunduğu için Abbas’a, Abbas ise iki devletli bir çözüm çerçevesinde başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devleti kurulması mücadelesine verdiği destek için Hristofyas’a teşekkür etmiştir.
Abbas, Rum Meclisi Başkanı Marios Garoyan ve Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Hrisostomos ile de görüşmüş, Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’nin Filistinlere destek vermeye hazır olduğunu açıklayan Başpiskopos Hrisosotomos, Filistin ve Kıbrıslı Rumların ortak mücadele verdiğini savunmuştur. Rum basını ziyareti, “Rum Yönetimi Türklerin, Filistin ise İsrail’in işgaline son verilmesi için birbirini karşılıklı destekliyor” ifadesiyle değerlendirmiştir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Filistin arasında üçlü işbirliğinin temelleri 2016 yılında New York’ta üç ülke dışişleri bakanlarının yaptığı toplantıda atılmıştır. BM Genel Kurul toplantısı sebebiyle New York’ta bulunan Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Filistin Dışişleri Bakanları Yoannis Kasulidis, Nikos Kocas ve Riyad al-Maliki üç ülkenin siyasi konular, turizm, terörle mücadele gibi birçok konuda işbirliği yapmalarının temellerini atmışlardır.
Avrupa Birliği adanın kuzeyindeki KKTC’yi dışarıda tutarak Rum Kesimi’nin AB üyeliğini onaylayınca, 2004 yılından sonra Rum Kesimi’nin Doğu Akdeniz bölgesinde önemi artmış, Doğu Akdeniz, Ortadoğu, Avrupa ve Rusya ekseninde önemli dış politika atılımları gerçekleştirmiştir. İki tarafın dışişleri sorumluları 28 Ocak 2011 tarihinde özgür ve bağımsız Filistin için ortak çalışma sözü vermişlerdir. Türkiye-İsrail arasında yaşanan Mavi Marmara krizinden sonra İsrail Türkiye’ye karşı Rum Kesimi’nin tezlerini desteklemeye başlamıştır.
Filistin Türkiye ilişkileri konusuna en çok önem veren aday Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.
Tüm adaylar kamu görevlilerine 3.600 ek gösterge verilmesi konusunda yarış içine girmişlerdir. Yarış devam ederken Maliye Bakanı Naci Ağbal yarışa son vermiştir: “Yapacağımız düzenlemeyle polisimiz, öğretmenlerimiz, hemşirelerimiz, din görevlilerimiz ve idarecilerin emeklilik ek göstergelerini 3600’e çıkaracağız. Bu düzenlemeden, halihazırda bu görevlerden emekli olmuş vatandaşlarımız da yararlanacak.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Cemevlerine hukuki statü tanınacaktır” açıklaması doğru bir yaklaşımdır ama şimdiye kadar neden bir adım atılmamıştır sorusu akla gelmektedir.
Sayın İnce’nin “Türkiye en geç 5 yılda orta gelir tuzağını aşacak ve kişi başına düşen gelir 15 bin dolar olacak” taahhüdünün bugünkü ekonomik şartlarda 5 yılda gerçekleşeceğini mümkün görmemekteyim.
Adaylar arasında en ütopik taahhütleri Vatan Partisi adayı Doğu Perinçek açıklamıştır: “Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın ikisi de Avrupa Birliği’ne katılmak peşindedir! Perinçek, Washington’dan ve Brüksel’den yönetime son verecektir. Türkiye’nin güvenliği Çin’den başlar. Çin’in güvenliği Türkiye’den başlar. Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’na son vereceğiz. Dünya fındık borsası, Hamburg’da değil, Ordu’da olacaktır. Türkiye, NATO’dan çekilecek, emperyalist askeri ittifaklara katılmayacaktır. Üniversiteye giriş sınavı kaldırılacaktır. KKTC’nin Türkiye ile bütünleşmesini gerçekleştirecektir. Şanghay İşbirliği Örgütü’ne Üye Olacağız. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeler.”
Doğu Perinçek diğer adayların aksine AK Parti, İyi Parti ve MHP adaylarına Cumhurbaşkanı Yardımcılığı teklifinde bulunmuştur.
Doğu Perinçek’in “Üniversiteye giriş sınavı kaldırılacaktır” taahhüdü Devlet Bahçeli tarafından da taahhüt edilmiştir: “Üniversite giriş sınavı kaldırılacak.” Fakat her iki aday da sınavlar kaldırıldığında yerine ne konulacağı konusunda bir açıklamada bulunmamışlardır. Geçmişte üniversite sınavlarını kaldıracağını söyleyen siyasetçiler de olmuştur.
Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan, 19 Temmuz 2007 tarihinde “Kim ne derse desin üniversite sınavı kalkacak ve isteyen istediği üniversitede okuyacak” demiştir. Benzer şekilde dönemin Başbakanı Tansu Çiller de 12 Mayıs 1997’de “Üniversite sınavlarını kaldıracağım” diye 2 milyon öğrencinin aileleriyle birlikte gönlünü çelmeye kalkışmıştır. İki gün sonra kendi Milli Eğitim Bakanı “Nereden çıkardınız sınavların kalkacağını, mümkün değil” diyerek başkanını yalanlamıştır. Geçen sürede üniversite sınavları kaldırılmamıştır.
Perinçek, “Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’na son vereceğiz” derken hukuk bilgisinin yeterli olmadığını ortaya koymaktadır. Çükü AB ile Gümrük Birliği Anlaşması adıyla bir anlaşma imzalanmamıştır. Sözü edilen 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’dır. Ayrıca siz istediniz diye bir uluslararası hukuk metni olan bir anlaşma ortadan kalkmaz. O zaman Atatürk Kurtuluş savaşı yaparak vatanı kurtarmak yerine, biz Cumhuriyeti kurduktan sonra Sevr (Sevres) Anlaşması’na son vereceğiz diyerek Sevr’i ortadan kaldırırdı.
Ayrıca ŞİÖ üyesi olmayan Azerbaycan ve Türkmenistan gibi Türk Cumhuriyetleri de vardır.
Devlet Bahçeli diğer adaylardan farklı olarak “kader kurbanlarına af çıkarılacak” taahhüdünde bulunmuştur. Cumhur İttifakı’nda yer alan MHP Lideri Bahçeli’nin kader kurbanlarına af çıkarılması konusundaki ısrarı İttifak ortakları tarafından şimdilik destek görmemiştir. Bahçeli, “Af çıkarılması ile ilgili kararlılığımız sürüyor. Duruşumuzdan geri adım düşünülemez” açıklaması karşında diğer ortakların tutumu net değildir. MHP lideri seçimlerden 20 gün önce ” Affı gündeme almak hükümet için zor değil af çıkarılmalıdır.” açıklamasında bulunmuştur.
Aslında hapse giren herkes kendisini kader kurbanı ilan etmektedir. Her cezaevine giren kişiyi oraya güya kaderi sürüklemiştir. Canisi de, dolandırıcısı da kader kurbanıdır. Bunlara af çıkardığınızda bu kişilerden mağdur olanlara ne diyeceksiniz? Sayın Bahçeli 21 Şubat 2017’de “Hainler idamdan korkmuyor ve milletimiz de idam talebinde ısrar ediyorsa, o zaman bize düşen bu kanuni düzenlemeyi TBMM’de yapmak. AKP top çevirmesin, zamana oynamasın, hakikaten idamın geri getirilmesi konusunda samimiyse, MHP’nin sözü söz olsun, buna kayıtsız şartsız destek verecektir” demiştir.
Sayın Bahçeli o tarihte eğer idam cezası yasalaşsa, idamlar gerçekleştikten sonra bunların kader kurbanı olduğu ortaya çıksa acaba ne derdi? Tıpkı rahmetli Menderes, Polatkan ve Zorlu gibi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 27 Kasım 2016’da idam kararının parlamentodan çıkması durumunda onaylayacağını belirtmiştir: “Bize bu konuda akıl verenler, akıllarını kendine saklasın.” Fakat günümüzde sayın Cumhurbaşkanı ve Devlet Bahçeli dahil hiçbir aday idamdan söz etmemektedir. Acaba neden?
CHP ve İYİ Parti olağanüstü hal uygulamasına son verecekleri konusunu öne çıkarmışlardır.
CHP adayı Muharrem İnce diğer adaylardan farklı olarak “24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere ayrıca birer maaş ikramiye vereceğiz” derken Meral Akşener de diğer adaylardan farklı olarak “Kamunun ödediği vergilerle, belirli bir kesimin borazanlığını yapmaktan başka bir işlevi kalmamış olan TRT satılacaktır” taahhüdünde bulunmuştur.
Tüm adaylar Türkiye’de gelir dağılımındaki adaletsizlik üzerinde durmuşlardır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre hesabında 1 milyon lira veya üzeri parası olan mudi sayısı, bu yılın ilk 4 ayında 10 bin 739 kişi artarak 149 bin 719’a yükselmiştir. Geçen yılın sonuna göre 10 bin 739 kişi artan milyonerlerin toplam mevduatı 995 milyar 484 milyon liraya ulaşmış, milyoner başına düşen ortalama mevduat 6 milyon 649 bin lira olmuştur.
Bu dengesizlik emekli, dul ve yetim aylıklarını arttırmakla, yoksulluk sınırının altında aylık almayan emekli kalmamakla, emeklilerin maaşlarına her yıl refah payı adı altında zam yapılmakla, emeklilere yılda iki kez bayramlarda 1.500’er TL ve 2 maaş ikramiye verilmekle, ek göstergelerin 3 bin 600’e yükseltilmekle, aile sigortası ya da yoksul ailedeki kadının banka hesabına her ay ortalama 600 lira yatırılmakla ya da hanelere belli oranlarda elektrik, doğalgaz ve suyun ücretsiz verilmesiyle çözülemez.
Fakat buna rağmen hükümet bir adım atarak polis, öğretmen, hemşire, din görevlileri ve idarecilerin emeklilik ek göstergelerini 3.600’e çıkaracağı sözünü seçim öncesi vermiştir. Bu düzenlemeden emekli olmuş vatandaşlar da yararlanacaktır. Maliye Bakanı Ağbal, düzenlemeden yaklaşık 1,5 milyon civarında memur ve emeklinin faydalanacağını açıklamıştır: “Emekli olan ve bundan sonra olacak kamu görevlilerimizin maaşları artacak.”
Seçimlere katılan tüm adayların seçim bildirilerinde Türkiye’de yatırım ortamındaki gelişmeler ile ilgili MSCI Turkey EFT Endeksi’nden söz edilmemiştir.
Endeks, Türkiye’de yatırım yapılabilirliği izlemek amacıyla BİST 100’de işlem gören 10 hisseden oluşmaktadır. Nasdaq Borsasında MSCI Turkey EFT (TUR) koduyla işlem gören endeksi oluşturan hisseler ilgili dönemlerde güncellenmektedir.
Endeks, global yatırımcılar için ilgili ülkelerde yatırım fırsatlarını değerlendirmekte ve hangi ülkenin borsasına veya hisselerine yatırım yapılabileceği konusunda önemli referans olmaktadır.
MSCI Turkey EFT Endeksi’ndeki olumsuz gelişmeler üzerine Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya Londra’da Mayıs ayı sonunda yatırımcılarla buluşmuştur. Reuters haber ajansından Karin Strohecker ve Claire Milhench, iki yetkilinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki hafta önce Londra’da yatırımcılara yaptığı açıklamaların yarattığı gerilimi düşürmeye yönelik açıklamalarda bulunduğunu yazmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki hafta önceki yatırımcılarla yaptığı görüşmelerde, gelecek ayki seçimlerle birlikte ekonomi yönetiminde ağırlığını artırmayı planladığını ve yükselen enflasyonla mücadele için faizlerin düşmesi gerektiğini açıklamıştı. Bunun üzerine Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya Londra’ya yatırım ortamını yumuşatmak için gitmişlerdir.
Son zamanlarda liderler ve adaylar arasındaki gerginlik artmıştır.
Her aday ve lider kendi yakın çeviresidekilere danışarak ve bilgilendirilerek açıklamalarda bulunmakta ve bu çerçevede halka hitap etmektedir. Eğer doğru bilgilendirilmezlerse hata da yapabilmektedirler. Hata yapmamak için liderlerin ve adayların yakın çevresinde mutlaka farklı düşüncede olan danışmanlar bulunmalıdır. Bu konuda rahmetli Yusuf Bozkurt Özal ile yaşadığımız bir anımı paylaşmak istiyorum.
Paris’te görev yaptığım yıllarda sevgili arkadaşım İlhan Kesici ile birlikte rahmetli Yusuf Beyi havaalanına götürüyordum. İlhan Kesici Yusuf Beye bir arkadaşımızın…ülkesine Planlama Müşaviri sıfatıyla gönderilmesinin doğru olmadığını, çünkü o arkadaşımızın bizim gibi düşünmediğini açıklaması üzerine Yusuf Bey İlhan Kesici’ye aynen şunları söylemiştir:
“Bak İlhan, bir liderin etrafında mutlaka farklı dünya görüşünde olanlar da bulunmalıdır. Ben, ….in görüşlerinden yararlanıyorum. Uygun görürsem dikkate alıyorum. Fakat sizler bizim gibi düşündüğünüz için bizim icraatlarımıza olumlu yaklaşarak hata yapmamıza zemin hazırlarsınız. Fakat …, bizim gibi düşünmediği ve olaya farklı bir pencereden baktığı için bizi uyarır ve hata yapmamızı önler.” .
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal da bu düşüncede olduğu için yakın çalışma arkadaşları arasında farklı düşüncede olanlar da vardı.