4 Haziran’da Dışişleri Bakanı M. Çavuşoğlu’nun, “Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG ) Menbiç’i boşaltması” konusunda,
ABD ziyareti öncesinde Suriye’de önemli gelişmeler yaşanıyor.
*
31 Mayıs’ta, Devlet Başkanı B. Esad, Russia Today TV’ye bir röportaj verdi.
Omurgasını PYD ve YPG’ nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye’de geriye kalan tek sorun olduğunu söyledi.
Suriye’nin ABD destekli SDG’nin kontrolünde bulunan bölgeleri kurtaracağını ifade etti.
Şam’ın SDG ile müzakere kapılarını açtığını kaydetti.
“Eğer bu gerçekleşmezse bu bölgelerde güç kullanacağız. Amerikalılar Suriye’yi terk etmeli, bir şekilde terk edecekler” dedi.
*
Esad, Suriye’deki isyancı silahlı gruplar ve İslamcı terör örgütlerini destekleyen Suudi Arabistan ve Katar için bir şey söylemedi.
Suriye’nin terör örgütü savaşçılarını İdlip bölgesine göndermediğini, onların kendilerinin Türkiye’nin kontrolünde olan bu bölgeyi uygun gördüklerini vurguladı.
Türk kuvvetlerin Suriye’nin kuzey batısından çıkması konusunda da Türkiye’ye eleştiride bulunmaktan kaçındı.
İran kuvvetlerinin Suriye’de bulunmadığından ve Suriye ordusu içerisinde bulunanların İranlı askeri danışmanlar olduğundan bahsetti.
Güney Suriye’de Dera ve Kuneytra bölgelerinden söz etmedi…
*
Bölgenin stratejik önemine inanan ve Suriye’ yi terk etme niyetinde olmayan ABD ise,
Savunma Bakanlığı üzerinden Suriye yönetimini ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyona karşı güç kullanmaya çalışmaması konusunda uyardı.
*
31 Mayıs’ta İsrail Başbakanı B.Netanyahu ve Rusya Devlet Başkanı V. Putin;
Ürdün ve Golan sınırlarında Suriye’nin güneyindeki İran güçlerinin,
İsrail’in kuzey sınırları çevresinde Hizbullah güçlerinin,
Başlangıçta 20 kilometre, daha sonra 60 ila 70 kilometreye kadar geri çekilmesi konusunda telefon müzakereleri sürdürüyorlardı ki;
*
Bir süre önce Rusya Dışişleri Bakanı S. Lavrov’un, “Suriye’de İran ve İsrail arasında yaşanan cepheleşme nedeniyle Rusya, ABD ve Ürdün arasında güneybatı gerilimi azaltma bölgesi ile ilgili bir anlaşma yapıldı. Anlaşmaya göre güneybatı gerilimi azaltma bölgesinde istikrar sağlanacak ve Suriyeli olmayan tüm güçler bu bölgeden çıkarılacak ” ifadesi doğrultusunda,
1 Haziran’da İranlı güçlerin Suriye’nin güneybatısındaki bölgelerden çekilmesi konusunda İsrail ve İran’la mutabakat sağlandığı açıklandı.
*
Nitekim İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi, Rusya’nın Suriye’nin güneyindeki gerilimi azaltma bölgesinin kontrolünün Suriye ordusuna devredilmesine yönelik çabalarının Tahran tarafından desteklediğini,
İranlı askeri danışmanların Suriye’nin güneyindeki gerilimi azaltma bölgesinde bulunmadıklarını ve orada yapılan operasyonlara katılmadıklarını açıkladı…
*
Ancak İsrail, Rusya’nın Suriye’deki İran güçlerinin çıkması konusunda çıkan haberleri açıkça reddeden bir bildiri yayınladı.
Açıklamada bu konuda bir anlaşmaya varılmamış olduğu;
İsrail’in tüm İran kuvvetlerinin Suriye’den tahliyesini talep etmeye devam edeceğini, bu konuda kendi hareket özgürlüğünü saklı tuttuğu vurgulandı.
*
Başka bir haber, Türkiye’nin PKK’nın Suriye kolu olarak gördüğü YPG ile Suriye hükümetinin;
Suriye’nin doğusundaki Deyr ez Zor ilinde YPG’nin kontrolündeki en büyük petrol havzası El Ömer’den çıkartılan petrolü takas etme konusunda anlaşmaya varmalarıyla ilgiliydi.
Fırat nehri Deyr ez Zoor kentini ikiye bölüyor, doğu bölgesi Suriye’nin en büyük petrol alanlarını barındırıyor.
ABD destekli YPG, bu alanda Suriye petrol kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’ini kontrol ediyor.
El Ömer’den günde yaklaşık 15 bin varil petrol çıkarılırken; Yapılan anlaşma gereği, YPG hükümete verdiği her 100 varil ham petrol karşılığında rejimden 75 varil mazot alacaktır.
Hükümet ve YPG yaklaşık bir yıl önce Suriye’nin Haseke ilindeki sahalardan çıkarılan petrolün gelirini de paylaşma kararı almıştır…
*
Bu noktada ABD, bölgenin stratejik önemi nedeniyle Suriye’ yi terk etme niyetinde değildir.
Bir taraftan Fransa ve Birleşik Krallık ile birlikte kuzeydoğu Suriye’yi uluslararası petrol şirketleri vasıtasıyla uluslararası hukukun güvencesine alıyor,
Diğer taraftan Çin’in İpek Yolu projesinde çok önemli bir yeri olan Deir el-Zor ve Palmyra’dan Türkiye’ye uzanan güzergahtaki,
Suriye’nin en fazla petrol üreten ve tarımsal bölgesi olan bu kısmını kontrolünde tutmak istiyor.
*
ABD bununla yetinmiyor!
2 Haziran’dan başlayarak, Irak’ta Musul’un kuzeybatısında yer alan stratejik konuma sahip Sincar Dağı’na zırhlı araçlar ve ağır silahlar konuşlandırıyor.
Bu bölge Irak- İran ticaret koridoru üzerindedir, bu nedenle Rojavalı Kürtler için stratejik önemdedir.
Aynı zamanda Irak’ın Peshkhabur kentine yapılan kuzeydoğu geçidiyle uluslararası piyasalara ulaşan güzergahı da kontrol altında tutmayı öngörüyor.
O sırada TSK’dan yapılan açıklamayla “2 Haziran 2018 tarihinde Irak kuzeyinde iki kahraman silah arkadaşının şehit olduğu, bir kahraman silah arkadaşının ise ağır yaralandığı” bildiriliyor!
*
Ve 4 Haziran’da Türkiye’de; “Ben İhvan-ı Müslimin’i bir terör örgütü olarak görmüyorum. Çünkü İhvan-ı Müslimin bir düşünce örgütüdür” diyen,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1938 yılına kadar gerçekleşen anlaşmaların sınırı içinde ülke birliğinin temeline işaret eden Misak-ı Milli’yı ve bu perspektifte “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini reddeden,
Bunun yerine 28 Ocak 1920’de İstanbul’da son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin kabul ettiği saldırgan Misak’ı Milli ilkesi doğrultusunda hareket eden,
Müslüman Kardeşler örgütünün hamisi, pan-islamist ve yeni Osmanlıcı AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın;
*
Dışişleri Bakanı M.Çavuşoğlu, Ankara’dan başlatılan “Türkiye ve ABD, YPG’nin Menbiç’i boşaltması konusunda anlaştı”yaygarası altında,
İki ülke yetkililerinin en son Ankara’da yaptığı görüşmelerde son şeklinin verildiği söylenen mutabakatın detaylarını görüşmek üzere Washington’a gidiyor.
Mutabakata göre;
4 Haziran’dan itibaren YPG çekilmeye başlayacak,
15 Temmuz’a kadar TSK ve ABD ordusu kentte denetimi tam olarak sağlayacak,
Nihayet Menbiç’in yönetimi sivil yapıya devredilecektir!
*
Duyda inanma!
Çünkü Menbiç’te Kürtler ve Araplar için bir sivil yönetim kurulması konusunda;
Araplar Kürtlere karşı düşmanlıklarını haklı çıkarmayan, Kürtler ise bir arada yaşamalarına engel olan sorunları çözmek için Arap elitlerinin kendilerine şartlar getirmemesi ya da kararları kendilerinin vermesi için baskıcı olmayacakları bir profil sergiliyor.
Afrin kentini bazı Suriye Arap muhalif savaşçılarının yardımıyla işgal eden,
Yüzlerce sivil Arap ve Kürt kökenli insanın savaş uçakları tarafından öldürüldüğü,
Ya da Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye sınırındaki yarı otonom bölgede öldürülmesi ve çekilmesinin talep edildiği Membiç toplumunda sivil yönetim kurulmasına kadar ulaşacak yolda Türkiye’nin kabul görmesi mümkün görülmüyor.
*
Üstelik Türkiye’nin bir zamanlar Batı’nın bir başarı öyküsü, model İslami demokrasi ülkesi olarak görülmesinin bugün bir abartıdan öteye gitmediği anlaşılmıştır.
Bugün bunların hiçbir anlamı bulunmuyor.
Küresel lider Washington, ne Amerika’nın çıkarlarını ne de değerlerini paylaşan Erdoğan Türkiye’sine sırtını dönmüştür.
Artık iki ülke hükümeti ancak uygun olduğunda işbirliği yapabilecektir…
Eh, Türkiye’ de bu şartlarda 24 Haziran seçimlerine hazırlanıyor…
4. 6. 2018