2010’da genel başkanlığa seçildi.BDP’de Genel Başkan olarak aktif bir siyaset izledi. 2009 yılı Oslo görüşmeleri olarak kabul edilen Çözüm süreci’inde en başından itibaren aktif rol aldı.Uludere Olayı ve KCK davalarına aktif şekilde katıldı.
2010 da çözüm sürecinde 1.5 senedir somut bir adım atılmadığını bildirdi. KCK ‘nın ne olduğu sorusuna sivil yerel ve bölgesel meclisler şeklinde yapılanan silahsız bir oluşum olduğunu belirtti.PKK’nın eylemsizlik kararını uzatmaya eğilimli olduğunu belirtti.
2011 Genel Seçimleri ve Suriye İç Savaşı sebebiyle yavaşlayan görüşme süreci, 2010 yılında başlayan Arap Baharı rüzgarından korkulduğu için 2011 seçimlerinden sonra rafa kaldırıldı.Arap Baharı yaşayan toplumlarda örgütlü bir yapı ve lider olmadığı için hükümetin Kürt hareketi temsilcileri ile resmi müzakereler yapmasının Arap Baharı’ndaki diğer örgütsüz hareketlere örnek oluşturacağından korkulduğunu,uluslararası güçler ve AK Parti’nin ortak kararı ile müzakere yerine sindirme ve tasfiye politikasına geçiş yapıldığını söyledi.
2011 de”Kürdistan yok diye mi bize bu zulmü yapıyorsunuz?O zaman Kürt halkı onu tamamlamalıdır. Kürt halkının da bir Kürdistan’ı olmalıdır. Ama özerk, ama federal, ama bağımsız.
2012 de PKK’da herhangi bir hakimiyet sorununun olmadığını, liderinin Abdullah Öcalan olduğunu belirtti.
2011 Aralık ayındadaki Uludere Olayı’nın üstünün örtülmeye çalışıldığı,Başbakan’ın bilgisi ve sorumluluğu olduğunu söyledi.Başbakan Erdoğan’ın “Vur emrini ben vermedim” sözlerine “Kendisi vermediyse kimin emri verdiğini biliyor demektir”şeklinde yanıt vermiştir.Bu olaydan ötürü insanların sahipsizlik duygusuna kapıldıklarını ve savundukları özerk yönetimin gerekliliğini bu olayın daha net şekilde ortaya koyduğunu “Uludere Hastanesi’nde olayı kapatmak için uğraşan savcıları ,kaymakamı, emniyet amirlerini gördüğümüz zaman anladık ki Kürdün tek eksiği Kürdistan’dır” dedi.
2012 de HDP ‘ye geçen BDP kadroları ile birlikte hareket etti.
2012 de PKK’nin yürüttüğü askeri hamlelerin partisi ile ilişkisi olmadığını, BDP’nin demokratik, legal siyaset yapan bir siyasi parti olduğunu dolayısıyla PKK’nin herhangi bir hamlesinin, herhangi girişiminin BDP’yle ortak yapılmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Buna karşılık PKK’nin yürüttüğü bütün faaliyetlerin BDP’nin tabanını doğrudan etkilemesi sebebiyle BDP’nin siyasetini bu gelişmeleri dikkate alarak oluşturduğunu söyledi.
Uludere Olayı, KCK operasyonlarının devam etmesi ve PKK’ya yönelik askeri operasyonlar sebebi ile durma noktasına gelen süreç ile ilgili;
2013 Ocak ayında PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı Adası’nda direk görüşmeler için 3. HDP heyetinde olan Demirtaş PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “40 yıldır devam eden isyan” olarak tanımladığı Kürt Sorunu’nu bitirmekte karalı olduğunu ancak parlamentonun çatışmaların durması ve bunun sürekli hale gelebilmesi için gerekli kararları alabilme kararlılığı konusunda kuşkuları olduğunu belirtti.
2012 de Gelinen noktada çözüm sürecinin ilerlemesinin ön koşulunun Oslo Görüşmeleri sonrası hazırlandığı söylenen protokolün devreye girmesi ve Öcalan ile direk görüşmelerin başlaması olduğunu söyledi.
2013 yılının Haziran ayında sürecin 2. kısmının başladığını ifade etti. Bu süreç içinde hala KCK tutuklularının serbest bırakılmamasını eleştirdi.
93 kez PKK propagandası yapmakla suçlanan Demirtaş hakkında 2013 yılında İstanbul’da yapılan nevruz kutlamasında yaptığı konuşmada PKK’yı ve örgütün kurucusu Abdullah Öcalan’ı övdüğü gerekçesiyle “Terör örgütü propagandası” suçundan 5 yıl hapis istemiyle iddianame hazırlandı.
2013 de Kürt toplumundaki kopmanın geçmişe göre daha fazla olduğunu, devletin Türk kimliğinin geçmişe göre daha fazla hissedildiğini, devletin artık Kürt nüfus adına tek başına yönetim yetkisini kullanmak yerine özerk yönetim, bölgesel yönetim gibi çözümlere yönelmesi gerektiğini veya Kürtlerin toplum olarak bağımsızlık talebi var ise devletin bunun müzakeresini yapması gerektiğini ancak kendi arzusunun ortak sınırlar içinde egemenlik paylaşımı olduğunu söyledi.
2014 te yapılan 2. Olağanüstü kongrede Figen Yüksekdağ ile birlikte HDP eş genel başkanlığına seçildi.
2014 Kasım ayında sürecin bitip bitmediği yönündeki bir soruya da “Öcalan ya da hükümet süreç bitti demedikçe karşılıklı olarak devam eder” yanıtını verdi.
2015 Türkiye Genel Seçimleri için partisi tarafından İstanbul milletvekili adayı gösterildi.
Demirtaş, İstanbul Barış Bloku’nun “Barışı biz inşa edeceğiz” mitinginde konuşma yaptı.
” Yerel Seçim ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi sebebiyle yoğun bir gündem ile ilerleyen 2014 yılının Temmuz ayında yürürlüğe konan Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun’u olumlu bir gelişme “dedi.
Ekim de Irak ve Şam İslam Devleti güçlerinin Kuzey Suriye’deki Kobani bölgesine ilerleyişleri sonrası bölgedeki PYD güçleri ile IŞİD militanları arasındaki çatışmada Türkiye’nin PYD güçlerine geçiş koridoru açması için hükümete baskı oluşturmak amacıyla HDP Merkez Yürütme Kurulu imzalı 6 Ekim 2014 tarihli bir çağrı yayınlandı.
Bu çağrıda “IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobani’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz” dendi. olayların tüm sorumluluğun partisinde olmadığını söyledi, çözüm sürecinin zorlaştığını fakat tekrar yürütülmeye başlanmasının imkansız olmadığını savundu.
2015 de Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve HDP heyeti arasında sağlanan 10 maddelik Dolmabahçe mutabakatının sonunda HDP’den PKK’ya yapılan silah bırakma için kongre çağrısının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ne Kürt sorunu, artık böyle bir şey yok ve daha sonrasında 10 maddeye ithafen “Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim” sözlerini ve izleme heyetine karşı çıkışını seçime yönelik propaganda olarak gören Demirtaş “Kapalı kapılarda kabul edilenler, açık kapıya çıkıldığında reddediliyor.
Hükümet İmralı’da söylenen her şeyi dışarıda inkâr ediyor” dedi. HDP grup toplantısında söylediği “Recep Tayyip Erdoğan! Seni Başkan yaptırmayacağız” sözü ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajında silahsızlanma çağrısına yer vereceğini düşünmediğini belirtti.
2015’te HDP’liler ve çevre halkı ile birlikte cizre yolunda
Selahattin Demirtaş hakkında sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sur için yaptığı yürüyüş çağrısı nedeniyle soruşturma başlatıldı.
2016’da,Süddeutsche Zeitung adlı gazetede”Biz PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. Ancak, sivilleri hedef alan eylemlerini terör olarak nitelendiriyoruz. Bunu protesto etmekten de geri kalmıyoruz.” ifadelerini kullandı.
2016 da HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve dokuz HDP’li milletvekili ile birlikte Anayasaya göre “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “terör örgütü üyesi olmak”, “silahlı terör örgütüne üye olmak”, “örgüt adına suç işlemek” iddialarıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak Edirne F Tipi Cezaevi’ne götürüldü.
2017 de”Türk milletini,Türkiye Cumhuriyeti devletini ve devletin kurum ve organlarını aşağıladığı”gerekçesiyle 5 ay hapse çarptırıldı
1915 Ermeni Kırımı konusunda CNN Türk’te “soykırım” kavramını savunduğunu belirtti.
AGOS gazetesine “Ermeni sorunu çözülmeden Türk ve Kürt nüfus arasında varılacak bir uzlaşmanın da Türkiye Cumhuriyeti ile Kürtler arasında diğer halkların kanı üzerine kurulmuş kaypak bir uzlaşma olacağını söylemiştir”
Aleviye Alevi, Kürde Kürt denir. Aleviler Cemevi’ne gider, Kürtler Kürtçe konuşur. Bu böyledir bunu öğreneceksiniz. Bu bir ayrışma, bölme değil. Önce farklılıkları kucaklayacak kadar yürekli olacaksınız”
Kürt toplumunun eğitim seviyesindeki düşüklüğün sebeplerinden birinin anadilinde eğitim alamaması olduğunu, bunun sonucunda da toplumda yoksul, hırsız denince akla Kürt toplumunun gelir olduğunu söylemiştir.
Anayasa’daki “Türk Bayrağı” gibi bazı tanımların da ülke yerine etnik kimlik temelli olmasından ve bu gibi konuların geçmişte etnik kimliğini inkar amaçlı kullanılmasından ötürü bölge halkında bazı kırılmalara yol açtığını belirtmiştir.
“Türk milleti artık kapsayıcı bir tanım olmaktan çıktı.Açın bakın kitaplara, Türk tarihi Orta Asya’dan, Uygurlardan başlar. Dil, edebiyat da Orta Asya’dan başlar. Eğer Kürtler Türk milletinin bir parçası ise şuna cevap vermek lazım: Biz Kürtler Orta Asya’dan gelmedik. Araplar da Ermeniler ve Rumlar da gelmedi. Hepsinin ortak tarihi, edebiyatı, folkloru değil orası.
Her birinin ayrı bir kültürü, dili var. 1924’te ‘Biz yeni bir milletiz ama hepimizin farklı dilleri var, bu korunacak, Türkçe ortak dil olacak, Türkçe bizi millet yapacak’ denseydi sorun olmazdı. ‘Siz Türksünüz, herkes Türkçe konuşacak, başka dilde eğitim yasak, siz yoksunuz’ dendi ve sorun yaşandı. Artık yeniden başa dönemeyiz.
Dinin devlet eliyle yönetilmesine karşı olduğunu belirten Demirtaş,Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını ve yerine farklı mezhepleri de kapsayan bir inanç kurumu oluşturulmasını savunduklarını söylemiştir.
Olayların ilerlediği dönemde”Gezi Parkı”ndaki insanlar ağacın dallarında yapraklarının arasında özgürlük aramışlardır, o ağaca baktıklarında özgürlük görmüşlerdir” ,”İnsanların kişiliklerine bu kadar egemen, üstten bakış açınız bu isyanın nedenidir”eyleme katılanların Başbakan Erdoğan tarafından “3-5 çapulcu” olarak nitelenmesini “ülkenin bir tek çapulcu tarafından yönetilmesindense 3-5 çapulcu tarafından yönetilmesi daha demokratiktir” diyerek eleştirmiştir.
Bedelli askerlik politikalarını ” Parası olan, durumu iyi olan, zengin olan, bu parayı bir çırpıda verebilecek olan askere gitmesin, fakir, yoksul askere gitsin demek adaletsizliktir” diyerek eleştirmiş ve askerliğin gönüllü olarak yapılmasını savunmuştur.
Demirtaş 16 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada darbeye karşı olduğunu, girişimin Türkiye’de hala demokrasi olmadığının göstergesi olduğunu belirtmiştir.
26.dönem İstanbul milletvekilidir. Halkların Demokratik Partisi eş genel başkanlığını 11 Şubat 2018 tarihine kadar yürütmüştür.
Demokrasi açısından dışarıda olması gerektiğini düşündüğüm Selahattin Demirtaş,Türk kimliğine,Türk Bayrağına dil uzatıp,bebek katiline hayranlığını gizlemeden,ülkeyi bölme ve Kürdistan kurma hayalleriyle Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığına adaylığını bile koyması ve yönetmeye kalkması size de garip gelmiyor mu!