ABD Temsilciler Meclisi, Savunma Bakanlığı’nın 2019 mali yılı bütçe tasarısını kabul etti.
Türkiye’nin üretim ortağı olduğu F-35 programından çıkarılması talep edilen tasarının Senato versiyonu da yasalaşma yolunda ilk aşamayı geçti.
*
Tasarının “ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti İle İlişkileri Durumu Hakkında Rapor ” başlıklı bölümünde;
1- ABD ile Türkiye Cumhuriyeti ilişkilerinin, Türk hükümetinin provokatif eylemleriİ nedeniyle gerilimli bir hal aldığı,
2- Türk hükümetinin Rusya’dan S-400 hava ve füze savunma sistemlerini satın alma ihtimalinin, ilişkilerde tansiyonu yükselttiği,
3- Bu adımların, ABD ile Türkiye arasında ortak silah geliştirme çalışmalarını olumsuz etkileme olasılığı taşıdığı,
4- NATO’nun ortak askeri yapılanma ve bilgi paylaşımına dair birlikte operasyon yapabilme yeteneği üzerindeki mevcut sıkıntıları daha da kötüleştirdiği,
5- Bunların ABD ile Türkiye arasında yürürlükte olan ikili anlaşmalar üzerinde de etkisi olacağı, ifadeleri yer aldı.
*
Bu çerçevede ABD Savunma Bakanı’nın Dışişleri Bakanı ile iştişare ederek;
1- ABD’nin İncirlik Hava Üssü ve diğer yerlerdeki askeri faaliyetler de dahil olmak üzere Türkiye’deki askeri ve diplomatik varlığı,
2- Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemlerini satın alma süreci ve bunun ABD-Türkiye ikili ilişkilerine potansiyel etkileri,
3- S-400 sistemlerinin Patriot füze savunma sistemi, CH 47 Chinook helikopter, AH1 Atak helikopteri, H 60 Black Hawk ve F 16 gibi diğer Türkiye ile ortak kullanılan ABD silah sistemleri ve platformları üzerindeki etkileri,
4- Türk hükümetinin satın alabileceği diğer hava ve füze savunma sistemlerinin tespiti konularında,
Tasarının yasalaşmasından en geç 60 gün içinde ABD ile Türkiye ilişkilerinin nasıl gelişebileceğine dair ilgili Kongre komitelerine bir rapor sunması istendi.
*
Bu sırada, ABD’nin müttefikleri arasında diktatörlüğe doğru eğilimi ile benzersiz bir görünüm arz eden Türkiye’de,
Recep Tayyip Erdoğan 24 Haziran seçimlerinde daha fazla yasama ve yargı organlarında egemen olmayı umarken;
Washington giderek Ankara’nın gerçek bir müttefik olmadığı, Türk hükümetinin önemli Amerikan uluslararası hedeflerini engellediği ve NATO üyeliğinin tutarsız olduğu modundadır.
*
Bugün ABD, Soğuk Savaş döneminde Avrupa’nın güneydoğu kanadını koruyan kritik müttefiki Türkiye’nin,
2015’te bir Rus uçağını düşürdükten sonra Rusya Devlet Başkanı Putin hükümetiyle ilişkileri düzeltmekten daha fazlasını yaptığını düşünüyor.
İki ülkenin de ABD’nin kuzey Suriye’den çıkmasını istemelerinin ve Türkiye’nin kuzey Suriye’deki faaliyetlerinin doğrudan ABD politikasına tehdit anlamına geldiğine inanıyor.
*
2010’da Lizbon Zirvesinde NATO’nun Füze Savunma Sisteminin oluşturması gelecek 10 yıllık stratejinin omurgasını oluşturmuştu.
İran füzelerine karşı Romanya ve Bulgaristan’da kurulacak Füze Savar sistemi ile Türkiye’de planlanan Füze Savar Sistem Radarları Rusya’yı endişelendirdi.
Halbuki Rusya, ABD ve NATO ile yeterli deneyim geliştirdiğini ve belirli bölgede hava savunma sistemi oluşturmak üzere ancak tarafların kendi sistemlerini koruması ve veri değişimine dayalı hukuki bir işbirliğinin kurulması kaydıyla ortaklaşabileceği tezindeydi.
ABD ise Rusya ve NATO’nun birbirini düşman değil stratejik ortaklığı kurmaya çalışan partnerler olduğu, o yüzden füze savunma sisteminin Rusya’ ya karşı kurulmamasına ilişkin hukuki garantilerin verilmesinin anlamsızlığı savundu.
*
Sonra ABD; Rusya’yı Ukrayna’daki çatışmadan dolayı ve Orta Menzilli Nükleer Silahları Sınırlandırma Antlaşmasını ihlal etmekle,
NATO ise gelecekte daha fazla genişleme olasılığından vazgeçmeyerek Rusya’yı, Avrupa’daki eski bölünmeyi yeniden canlandırmaya çalışmakla suçladı ve gerginlik yükseldi.
Rus Askeri Doktrini de, ittifak ve Rusya’nın güvenliğinin birbirleriyle iç içe geçmiş olduğunu açıklayan NATO Stratejik Kavramı ile çelişiyordu.
Böylece ABD- Rusya arasında Avrupa güvenliğini neyin koruyacağı ya da neyin tehdit ettiği konusundaki görüşler arasında farklılaşma derinleşti…
*
Bugün ABD’nin desteği ile Batı, Rusya ile rekabetinde Sovyet alanında önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
NATO, Rusya’nın ortak olmaktan ziyade bir tehdite dönüştüğü ve bu tehdite karşı vargücüyle mücadele etmesi gerektiği yönündeki düşüncelerde hızla pekişmiş,
İki tarafta işbirliğine dayalı ilişkilerin yürütülebileceğine, uyumlu bir ilişkinin söz konusu olmayacağına yönelik inançlarda kökleşmiştir.
Taraflar hiçbir konuda ödün vermedikleri için aralarındaki gerginliğin daha da ilerlemesi güçlü bir olasılıktır…
*
Şimdi Türkiye ile Rusya arasında imzalanan S 400 hava savunma sistemleri tartışılıyor.
Yakın geçmişte Füze Savar sistemlerinin Rusya’yı endişelendirdiği gibi;
Bu kez S 400 sistemlerinin ilk olarak Suriye ve Irak sınırlarını kapsayacak şekilde konuşlandırılmasının planlandığı bilgileriyle birlikte ABD ve NATO endişeleniyor.
Çünkü alınacak sistemler Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO sistemine entegre edilmeyecektir.
Rus üretimi olan füzeler ve hedef tespit uyarı işlevlerini gören radar sistemleri NATO silahları ile uçaklarını düşman olarak algılıyor…
*
Benzeri bir senaryo da, ABD’nin Türkiye’nin üretim ortağı olduğu F-35 savaş uçağına ambargo koymak istemesinin ardından,
Ankara’nın haziranda teslimatını beklediği uçak üzerindeki hakkından vazgeçmeyeceği,
Ancak Rus yapımı SU 57 ile ilgili seçeneğin tartışılmaya başlandığı bilgisinden gelişiyor…
*
Bu noktada NATO Strateji Belgesinde Türkiye’nin Avrupa güvenliğine önemli katkılarına işaret edilmesine rağmen “AB üyesi olmayan NATO ülkesi” olarak anıldığına,
AB üyesi olmayan NATO üyesi Türkiye’nin Füze Savar Sistem Radarlarını topraklarında konuşlanması için o günlerde,
Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasına dahil edilmesi gerektiği ısrarlarını,
Ama Türkiye’nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasına girişini bugün de Kıbrıs Rum Yönetiminin engellediğini,
Kıbrıs Rum’larının da Türkiye engeli dolayısıyla NATO üyesi olamadığını dikkate almak gerekiyor.
*
Bu gelişmeler olurken Ortadoğu’da gerilim sürekli yükselmiş, NATO ve Rusya’nın stratejik ortak olmaktaki güvensizlikleri Avrupa bölgesinin güvenliğini riske sokmuştur.
Kıbrıs Sorunun çözümünü ve daha ötesinde Türkiye’nin AB katılım müzakereleri de o günden beri kilitlenmiştir.
*
Bugün Kürt güçleri ABD’nin Suriye’de İŞİD’e karşı en sadık müttefiki olmasına rağmen Türk hükümetinin Afrin işgali;
Kürtleri ABD tarafından ihanete uğramış hissetmelerine yol açmış, diğer Amerikan hedeflerine destek olma konusunda heveslerini kırmıştır.
Daha da kötüsü Ankara, Kürt milislerinin yakınında bulunan ABD güçlerine saldırı tehdidinde bulunmuştur.
*
Ankara, bir başka NATO müttefiki olan Yunanistan ile Ege denizinde de sorunlar yaşıyor.
Son aylarda Türkiye ve Yunanistan arasında karşılıklı hava ve deniz saldırıları artmıştır.
Nisan’da Yunanistan’ın hava sahasında iki Türk uçağını ele geçirdiği, bir Yunan pilotunun bu çarpışmada öldüğü gerçeği,
Bunun üzerine Yunanistan’ın F-16 önleyicilerinin Türkiye’nin savaş uçaklarına daha iyi eşleşmesi için 1,45 milyar dolarlık bir harcama planını açıklamıştır.
Öte yanda Ankara’nın Rus S-400 hava savunma sistemi karşısında, ABD’deki Yunanistan lobileri de Türkiye’ye F 35 uçaklarının verilmemesi için yoğun faaliyetlerde bulunmuştur.
İki NATO ülkesinin birbirlerine meydan okuyuşlarından ittifakta ciddi rahatsızlık bulunuyor.
*
Ayrıca Türkiye çok ciddi bir malformasyon yaşıyor.
Türk hükümetinin demokrasiden insan haklarına, kuvvetler ayrılığının Erdoğan’ın şahsında toplamasından OHAL şartlarında çok önemli bir seçime gitmesi görünümü;
Sadece ABD için değil bütün Batı Medeniyeti için sorun teşkil ediyor.
Washington’dan öncelikle Türkiye’nin NATO üyeliğinin yeniden değerlendirilmesi için bir sürei oluşturması isteniyor.
*
Türkiye’nin bir zamanlar Batı’nın bir başarı öyküsü, bir model İslami demokrasi ülkesi olarak görülmesinin bugün bir abartıdan öteye gitmediği anlaşılmıştır.
Bugün bunların hiçbir anlamı bulunmuyor.
Küresel lider Washington, ne Amerika’nın çıkarlarını ne de değerlerini paylaşan Erdoğan Türkiye’sine sırtını dönmüştür.
Artık iki ülke hükümeti uygun olduğunda işbirliği yapabilecektir…
Türkiye bu şartlarda 24 Haziran seçimlerine hazırlanıyor…
29.5. 2018
Bir yanıt yazın