Piyasa ile inatlaşmayacağız teslim olacağız!!

16 yıldır borç verici fonlardan borç alıyorduk işlerimiz tıkırında yürüyordu. Aşağı yukarı beş altı yıldır, yıllık 180-200 milyar ABD Dolar ihtiyacımız oluyordu, karşılayabiliyorduk.

Ortalama %4-5 büyüyorduk.

Ne oldu da her yıl bulabildiğimiz 180-200 milyar ABD Dolarlık borcu artık tedarik edemiyoruz?

Çinlilerin 17. yüz yılarında İngilizler tarafından esrara alıştırıldığı gibi biz de borca alıştırıldık. Esrarkeşin afyona alıştıktan sonra sürekli afyon istemesi gibi biz de emperyalist kaynaklardan dolar istiyoruz.

Ekonominin tamamen çok uluslu şirketlere entegre edilmesinin ardından, üretim üssü olmak yerine, çok uluslu şirketlerin bayiliğine dönüşen ulusal pazarlar, borç bulamayınca tıkandı.

Osmanlı İmparatorluğunun bitişindeki kapitülasyonlar gibi dışa bağımlı hale geldik. O zaman da üretmiyorduk. Üretimsizlik Osmanlıyı kapitülasyonlara getirmişti. Borçlandırmıştı. Bitirmişti.

 

Şimdi kamyon devrilince sahte çare arayıcılar üretim diye ortaya çıktılar. Şimdi üretim diyenler bir zamanlar “dışa açılalım” diye bağırıyorlardı.

Üretim önceden planlanarak, plana yatırım yapılarak yürütülen bir faaliyettir. Planlama yoksa üretimde yoktur. Çok uluslu şirketler, neye karar vermişse, o ekonomik faaliyet yürütülür.

Siz planlamanın yerine piyasayı koyarsanız ve piyasanın planlamanın yapacağı tüm işleri yapacağını sanırsanız, felaketle karşılaşmanız mukadderdir.

Piyasa dediğimiz mekanizmanın arkasında çok uluslu kartellerin CEO’ları vardır. Piyasa ile inatlaşma demek (eğer inatlaşma varsa) arkadaki çok uluslu şirketlerin CEO’ları ile inatlaşılır.

Çok uluslu şirketlere ya teslim olursunuz ya da İran gibi direnirsiniz.

Bir örnek olsun diye söyleyeyim. Türkiye otomotiv piyasası yabancı tekellere terk edildiği için Türkiye yerli oto üretemez. Ürettirmezler.

Bu duruma benzer bir durum Osmanlının son zamanlarında tekstil sektörünün başına gelmişti.

Çok uluslu şirketler elde ettikleri ulusal pazarları size altın tepsi içinde geri vermezler. Kurtuluş Savaşında olduğu gibi siyasi bağımsızlığın yanında iktisadi bağımsızlığı da savaşarak kazanmak mecburidir.

Otomotiv örneğini, arkasında kartel olan tüm sektörlere uygulayabilirsiniz.

Eğer ekonomik bağımsızlığımızı yani kendi ulusal pazarlarımızı kendimizin kontrol etmesini istiyorsak, çok sert tedbirler uygulamamız gerekir.

Üretim ekonomisine yumuşak geçiş yapabileceksek, tarım sektöründen başlamak ve diğer sektörlerde üretimi ve planı önceleyen bir ekonomi sürecine girmek gerekir.

Secim sürecine girdiğimiz şu gönlerde, düzen partilerinin ekonomik, sosyal ve insanlık bunalımından çıkmak için önerdiklerine bir bakalım.

Gerek Akşener, gerekse İnce Batıya ve Atlantik’e bağımlı kalacaklarını ifade ediyorlar. Çin Rusya ve İran gibi ülkeleri demokrat olmamakla itham ediyorlar. Sanki 1,5 milyon Iraklıyı öldüren Amerika demokratmış gibi…

Hem iktidar hem de düzen içindeki muhalif partiler Amerika ve Batı diyorlar. Yani çok uluslu şirketler diyorlar.

Özetle Batı Cephesinde yeni bir şey yok.

26.5.2018,   [email protected]

16 yıldır borç verici fonlardan borç alıyorduk işlerimiz tıkırında yürüyordu. Aşağı yukarı beş altı yıldır, yıllık 180-200 milyar ABD Dolar ihtiyacımız oluyordu, karşılayabiliyorduk. - turkparasi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir