IMF, bu yıl Venezuela’da enflasyon oranının yüzde 13.000’e (onüç bin) ulaşmasını bekliyor.
Şaşırmakta haklısınız! Akıllara zarar bu rakamın algılanması çok zordur.
Şu anda ayda 1 milyon bolivar düzeyinde olan asgari ücrette yapılan artışa rağmen bu miktar karaborsadaki döviz kuruyla 2 dolardan az ediyor.
Etin kilosu 2 milyon bolivardır, bir çift ayakkabı 10 milyon bolivarı aşıyor.
*
Venezuella, 216 yıllık geçmişi boyunca hiçbir zaman böyle kaotik bir durumla yüz yüze gelmedi.
Her şey Latin Amerika’nın ”sola dönüş” olarak adlandırdığı bir dizi gelişmenin sonucuydu…
1990’larda Latin Amerika’da kapsamlı özelleştirmeler yapılıyor ve yabancı sermaye girişinin önündeki engeller kaldırılıyordu.
Ama ”Washington Mutabakatı” yla oluşan serbest piyasacılık giderek toplumsal kutuplaşmanın ve kitlesel yoksulluğun koşullarını yarattı…
*
Çin ekonomisinin yükselişi Latin Amerika’nın ve Venezuella’nın da temel dayanağı olan hammadde ve emtia fiyatlarında sürekli artışı,
Artan ihracat gelirlerinin bir kısmı da sosyal yardım programlarını finanse etmekte kullanıldığı ekonomik koşulları oluşturdu.
Bunlar Venezuella’nın sol ulusalcı bir görünümü benimsemesini, ABD emperyalizminden daha fazla bağımsızlık iddia etmesini mümkün kıldı…
*
Hugo Chaves, 1992’de başarısız bir askeri darbeye önderlik eden paraşütçü bir yarbaydı.
Sendikaların yanı sıra bütün büyük partilerin tümüyle gözden düşmüş olduğu koşullarda, bu başkaldırı ile halkı yanına çekmeyi başardı.
Kısa süreli bir tutukluluğun ardından popülist ve sol ulusalcı bir programla 1998’de devlet başkanı seçildi.
*
Hugo Chavez’in ardından Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, ülkenin en karmaşık işsizlik, yolsuzluk, açlık, gelir eşitsizliği gibi sorunlarını çözmek için basit bir çözüm önerdi.
Tüm ekonomiyi ya da serveti nüfusa yeniden dağıtmak için kamulaştırdı.
Ama böyle bir yeniden dağılım sadece hükümetin yakınında gerçekleşti ve Venezuelalıların daha çoğunun yoksulluğu daha çok arttı…
*
Dünya genelindeki sol gruplar PSUV’yi ”21. yüzyıl sosyalizmi ” nin bir örneği olarak selamlıyordu.
Ama Chavezcilerin, Maduro’cuların yönetimi altında üst düzey hükümet yetkililerinin yanı sıra finansçılardan, siyasi bağlara sahip iş adamlarından ve taşeronlardan oluşan yeni bir egemen sınıf tabakası Venezuelalı kitleler zararına kendilerini zenginleştiriyordu.
Bu dönem boyunca uygulanan asgari sosyal yardım programları, nüfusun kabaca yüzde 80’ inin yoksulluk, yüzde 51’inin ise aşırı yoksulluk içinde yaşamasına engel olamadı…
*
Chavez ve ardından Nicolas Maduro’nun Birleşik Sosyalist Partisi’nin (PSUV) 18 yıllık yönetimi, kapitalizm yanlısı burjuva ulusalcı politikalarla Venezuelalar için toplumsal bir felaket yarattı.
Çünkü planlı bir ekonomik gelişme yoktu, ekonominin tümü petrol ihracatına bağımlıydı ve Venezuella uluslararası kapitalist emtia piyasalarındaki fiyat dalgalanmalarına karşı savunmasızdı.
*
Çünkü Venezuella’da “sola dönüş” eliyle üretilen krizin altında;
Bu ekonomik koşullarda dünya kapitalizminin derinleşen krizi: Çin büyümesinin hız kesmesi: Emtia fiyatlarındaki hızlı düşüsün neden olduğu sarsıcı bir değişim vardı.
Venezuela’da, ihracat gelirlerinin yüzde 90’ını sağlayan petrolün fiyatındaki düşüş enflasyonu üç haneli rakamlara çıkardı.
Halk zorunlu ihtiyaç malzemelerinde yaygın bir kıtlıkla karşı karşıya kaldı.
Aslında “Sola Dönüş ” yaşanan Latin Amerika’nın tümünde Venezuella’ya benzer sorunlar yaşanıyordu.
Latin Amerika’da en zengin yüzde -1- bölgesel servetin yüzde 41’ini alıyor, 2022’de nufusun geri kalan yüzde 99’unun servetinden daha fazlasına sahip olacakları
hesaplanıyor.
*
Bu sırada Maduro, ülkenin siyasi istikrarsızlığı konusundaki eleştirileri kırmak için medyaya kısıtlamalar getiriyordu.
Yabancı muhabirleri sınır dışı etti, muhalefet liderlerini hapsetti.
Venezuellallar açlık yaşamaya başladı.
Hükümet halk desteğini kaybetmeye başladığında arkasındaki stratejik gücü oluşturan askerleri, yargı mensuplarını ve atanmış yetkilileri korumak için elinden geleni yaptı.
Yaygın yolsuzluk, çöken bir ekonomik sistem, sistematik insan hakları ihlalleriyle bugünlere gelindi.
*
Pazar günü yapılan seçimlerde 20,5 milyon Venezuelalı seçmenden 8,6 milyonu (yüzde 46) oy kullandı.
Kullanılan oyların yaklaşık yüzde 68’i olan 5,8 milyon oyla N. Maduro ikinci kez devlet başkanlığını kazandırdı.
Muhalefet adayı Henri Falcon ise 1,8 milyon oy aldı.
Maduro Perşembe günü Ulusal Kurucu Meclis’te ikinci dönemi için yemin etti…
*
Yeminden sonra görevine başlayan Maduro, ikinci dönemi için altı maddelik bir eylem planı açıkladı.
Şiddetin faillerinin silahsız ve şiddetsiz siyasi mücadeleye katılabilmeleri için geniş çaplı bir birleşme ve pasifleştirme politikasını sağlamak üzere iktidardaki Sosyalist Partisi (PSUV) ile siyasi muhalifleri arasında diyalog ve uzlaşmayı,
Ülkenin ekonomik istikrarı sağlamak ve toparlanmaya ulaşmak için verimli bir ekonomik anlaşmayı,
Her türlü yolsuzluğa karşı yenilenmiş, baştan sona bir mücadeleyi,
Devletin finanse ettiği halk eğitimi ve konut dahil sosyal programları güçlendirmeyi ve genişletmeyi,
Venezüella’yı emperyalizmin saldırı ve ABD’nin yaptırımlarından korumayı,
Venezüella sosyalizmini Hıristiyan ve Bolivarcı özelliklerle geliştirmeye devam etmeyi vaadetti…
*
Ne ki, Venezuela uluslararası alanda hâlâ çok zordadır.
ABD Başkanı Donald Trump göreve geldiğinden beri Venezuela’ya karşı demokrasi ve insan hakları gerekçesiyle ekonomik ve mali yaptırımları defalarca genişletti. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Türkiye, Küba, Bolivya, El Salvador ve Rusya gibi ülkeler Maduro’nun zaferini kabul ettiler.
Ama ABD, AB, Brezilya, Peru, Panama ve diğer Latin Amerika ülkeleri sonuçları reddetti.
Bu sırada Başkan Trump, ABD vatandaşlarını ve işletmelerini Venezüella hükümetine borç vermekten men eden bir idari emir imzaladı.
ABD’nin Venezüella’nın petrol endüstrisini hedef alması, Venezüella’nın ekonomik ve politik istikrarına yıkıcı darbe yapacak yaptırımları da sırasını bekliyor..
*
Cumhurbaşkanı N.Maduro’ nun Venezuella sosyalizmi yolundaki zorlu mücadelesi,
Dünya’daki özgünlüğü çok daha yüksek Türkiye’de T.Erdoğan’ın ” islamcı, yeni Osmanlı” yolundaki zorlu mücadelesini andırıyor…
*
Erdoğan, 2008’de demokrasiye talip olan herkese örnek teşkil eden küresel ölçekte büyüyen bir liderdi.
Bugün o adamın yerinde solgun bir gölgesi bulunuyor.
Türkiye’yi şimdiye kadar görülmemiş biçimde bölünme aşamasına getirdi.
Anayasa değişikliği ile totaliter güce kavuşması ardından Türkiye bir zamanlar izinden gittiği Batılı örneklere veda ediyor..
Son zamanda Erdoğan, Batı’nın tüm Müslümanlara karşı açık düşmanlığı olduğunu iddia ettiği şeylerden dolayı gözyaşı döküyor, çünkü İslamcılığın şampiyonu olarak kendini yeniden icat etmeye çalışıyor.
Arap dünyasında hayranlık kazanabilmek için Türkiye’nin gurur verici laik geleneklerini geri almaya kararlıdır.
Ağırlıklı olarak İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik ve siyasi düzeni teşvik ediyor…
*
Ama Türkiye ekonomisi tam anlamıyla karapara ve yolsuzluğun pençesine düşmüştür
Bu kaynağın neden olduğu ekonominin sorunlarının başında; Liradaki değer kaybı: Yüksek enflasyon: Artan işsizlik geliyor.
Dış finansman ihtiyacı ve riskleri yüksek olan Türkiye ekonomisinden döviz çıkışı olması kurların daha da yükselmesine, faizlerin arttırılmasına bir tehdit oluşturuyor.
*
Bütün gelişmiş ülkelerde Erdoğan’ın Batı karşıtı duyguları harekete geçirmekten uzak durmasını umuluyor.
Maduro’nun arkadaşı Erdoğan da 24 Haziran’da seçimlere gidiyor…
27.5. 2018
Bir yanıt yazın